Kabe'de, Ocak 1993

 
   
 

• ANAFİLYA YAZILARI

Başbakan Denizlinin Acıpayam ilçesinde ekonominin ne kadar iyi olduğunu anlatıyordu ki dinleyiciler arasından birisi sözünü kesti:

“Maval okuma… Mazot kaç lira, biliyor musun?.. Ben çiftçiyim, yağ bile alamıyorum… Sen bunları benim külahıma anlat…” Yani;

Halk aç.

Halk çaresiz.

Halk kimsesiz…

*

                Şeriatın ayak sesleri iyiden iyiye yaklaşıyor…

Üç eşli tesettür konfeksiyoncusu Mustafa Karaduman hakkında suç duyurusunda bulunulunca, “Üç karımla yaşıyorum kime ne” dedi. “Dört eş sınırsız zinayı önler” diye devam etti. Kadınların; “zayıf, güçsüz, bakıma muhtaç, yalnız ve sahipsiz kalmaları halinde fuhuş gibi yollara başvurduklarını…” vurgulayarak noktaladı.

Kendisini “İslam’ın ve Müslümanların gür sesi / Kâfirlerin korkulu rüyası” olarak tanıtan dinci Vakit gazetesinin 78 yaşındaki “din ve ahlak” yazarı Hüseyin Üzmez, 14 yaşındaki B.Ç’ye tecavüz ettiği iddiasıyla Bursa’nın Mudanya ilçesinde tutuklandı. Şikâyetçi olan baba Ç.’nin ifadesinden Hüseyin Üzmez’in, anne Livaze Ç. İle telefonda seks konularında konuştuğu, telefona istediği ilköğretim öğrencisi küçük kız B.Ç.’yle aynı görüşmeleri yaptığı anlaşıldı. Beş yıl önce kendisinden 50 yaş küçük Ayşe Yılmaz’la (20) evlenen Malatyalı Üzmez, 1952 yılında lise öğrencisiyken gazeteci Ahmet Emin Yalman’a suikast girişiminde bulunmaktan mahkûm olmuş ve 10 yıl hapis yatmıştı. Turgut Özal hükümetinde Sağlık Bakanı Mehmet Aydın’ın özel danışmanlığını da yapan Üzmez, MÇP’de genel başkan adayı da olmuştu.

Üzmez olayı medya’da birinci sayfalarda yer alırken dinci basın olayın komplo olduğunu öne sürdü. Dinci yazara arka çıkanlar, “Ne var bunda… Peygamber efendimiz de 9 yaşındaki Ayşe Anamızla evlenmedi mi?” savunmasını öne sürdüler.

Evet…

Bir yanda, “Üç karımla yaşıyorum kime ne” diyen Mustafa Karaduman, öte yanda; 14 yaşındaki genç kıza cinsel tacizde bulunan “din ve ahlak” yazarı Hüseyin Üzmez ve önce işçilere, “Ayaklar baş olursa kıyamet kopar” sonra da pirinç bulamadıkları için şikâyet edenleri azarlayarak, “Pirinç dört liraya, beş liraya satılıyorsa yemeyiver pirinç ya! Bulgur ye, makarna ye.” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan.

Ya da,

“sapık hafız”, “tecavüzcü yazar”, “üç karılı tüccar”… Başbakan boşuna söylemedi, “Batı’nın ilmini alacağımıza, ahlaksızlığını aldık.” Diye.

                Bu görüntünün bilimsel açıklaması ise Profesör Yaşar Nuri Öztürk’ün, “Türkiye’yi Kemiren İhanet-Allah ile Aldatmak” adlı kitabında. Okunmalı…

 

*

                Başbakan Tayyip Erdoğan’ın damadının genel müdür koltuğunda oturduğu Çalık Şirketler Grubu Sabah-ATV’yi satın aldı. Böylece, Sabah-ATV medya grubu “Yarı resmi yayın organı” sıfatını kazandı.

Satın alınma süreci ilginç!

Para, iki kamu bankası (Vakıfbank-Halkbank) ile Katar şeyhinden sağlanmış… Üstelik ihalede Çalık grubu rakipsiz… Kamu bankalarından sağlanan kredi 750 milyon dolar. Vatandaş yatırım yapacağım dese, talep etse vermezler. Tam yüce divanlık olay…

 

*

Rusya Fetullah Gülen organizasyonunda olduğu ileri sürülen okulların faaliyetlerine son derdi… Gerekçe açıklamadı. Ama Türkiye’yi hem yargı hem de devlet olarak çok yakından ilgilendiren bir durum bu. Çünkü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dışişleri bakanlığı döneminde bu okullar için büyükelçilerimize olumlu yazılar yazmıştı. Ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Gül’ün bu yazılarını suç delili kabul edip iddianamesine koymuştu. İşte o iddianameye göre Gül şimdi Anayasa Mahkemesi’nde yargılanacak.

                Söz okullardan açılmışken,

                Okuma-yazma eğitimiyle görevli kılınan Milli Eğitim Bakanlığı’nda kadrolaşma tüm hızıyla devam ediyor. Kadrolara atanmak istenen kişilerin nitelikleri uygun olmadığından iş, vekâleten atama ile çözülüyor.

                Türk Eğitim Sen’in 59 il genelinde yaptığı araştırmaya göre, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurumlarda 16 bin 488 idareci vekâleten görev yapıyor.

                Yani, çocuklarımızın eğitiminden sorumlu kurumlarda 16 bin 488 kişi o işi yapmaya ehil değil!.

                Öte yandan Türkiye’de ihtiyaç maddeleri sıralamasında kitap 235. sırada.

                Bağımsız Eğitimciler Sendikasınca hazırlanan “Türkiye’nin Okuma Alışkanlığı” adlı rapora göre, Türkiye’de okunan kitaplar, genellikle ‘siyaset, aşk, cinsellik’ konularını işliyor. Günde ortalama 5 saat televizyon seyreden Türk halkı, kitap okumaya yılda yalnızca 6 saat zaman ayırıyor. Bir başka deyişle Türkiye, kitap okuma konusunda çoğu Afrika ülkelerinin gerisinde kalmış durumda.

                Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu’na göre ise, kitap okuma sıralamasında, Türkiye 86. Sırada…

 

*

Yaz tatili başladı sayılır. Yaz bir anlamda turizm demek…

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Turizm İşletmeciliği Bölümü öğretim görevlisi Mustafa Doğan’ın araştırmasına göre, Tesettürlü otel sayısı 2002’den sonra AKP döneminde 27’ye ulaştı. Toplam yatak sayıları 20 bin. Alanya 11, Çeşme 4 tesettür oteli ile önde gidiyor. En büyükleri Didim’deki Caprice Palace. 491 oda 1400 yatak…

 

*             

                Nazi işgali altındayken tuttuğu günlüğüyle, Hitler zulmünün simgesi haline gelen Anne Frank’ın çocukluk aşkı yaşadığı sırada çekilen fotoğrafının Amsterdam’daki müzeye bağışlandığı haberini Nisan sayımızda duyurmuştuk.

                Bu defa Anne Frank’ın 1937’de bir arkadaşına gönderdiği kartpostal bulundu. Anne Frank Müzesi’nden Maatje Mostard, Frank için bir sergi hazırlayan Hollandalı bir okul müdürünün, Aachen’den Samme Ledermann’a gönderilmiş yeni yıl kartını Amsterdam yakınlarındaki bir antikacıda bulduğunu söyledi.

                Anne, 15 yaşındayken Mart 1945’de Belsen toplama kampında tifüsten ölmüş, işgal altındaki günlerini anlattığı günlüğüyse daha sonra babası tarafından yayımlanmıştı.  

               

*

 

                Güzel Türkçemiz talan edildi, el diline döndü…

                Bakkal: market, ucuzluk: damping, sayı tabelası: skorboard, bilgi akışı: brifing, bildirge: deklarasyon, merak/uğraşı: hobby, itibar/saygınlık: prestij, alan: platform, merkez: center, son: final, özlem/hasret: nostalji, iş hanı: plaza, bedesten: galleria, sergi yeri: showroom, yemek çeşitleri: mönü, iki katlı ev: dubleks, köşk: villa, sevimli: sempatik, sevimsiz: antipatik, mesire/kır gezintisi: piknik, hava yastığı: airbag, önemli haber: flash haber oldu. Müzik programı sunucusuna disc jokey, gösteri adamına showman deniyor. Tanıtım’ın adı demo. Hanım ağa ise first lady.

Türkçemizden eser kalmadı. Milli Eğitim sessiz, hükümet, meclis seyirci… Sivil Toplum Örgütleri uykuda, muhalefet partisinden çıt yok. Gel de arama Karaman oğlu Mehmet Bey’i… Ne demişti:

                “Bu günden sonra divanda, dergâhta, bargahta, mecliste, meydanda, Türkçe’den başka dil konuşulmaya…”

 

Sağlıkta, huzurda, mutlulukta kalınız…