• ANAFİLYA YAZILARI
Başbakan Denizlinin Acıpayam ilçesinde ekonominin ne
kadar iyi olduğunu anlatıyordu ki dinleyiciler arasından
birisi sözünü kesti:
“Maval okuma… Mazot kaç lira, biliyor musun?.. Ben
çiftçiyim, yağ bile alamıyorum… Sen bunları benim
külahıma anlat…” Yani;
Halk aç.
Halk çaresiz.
Halk kimsesiz…
*
Şeriatın ayak sesleri iyiden iyiye
yaklaşıyor…
Üç eşli tesettür konfeksiyoncusu Mustafa Karaduman
hakkında suç duyurusunda bulunulunca, “Üç karımla
yaşıyorum kime ne” dedi. “Dört eş sınırsız zinayı önler”
diye devam etti. Kadınların; “zayıf, güçsüz, bakıma
muhtaç, yalnız ve sahipsiz kalmaları halinde fuhuş gibi
yollara başvurduklarını…” vurgulayarak noktaladı.
Kendisini “İslam’ın ve Müslümanların gür sesi /
Kâfirlerin korkulu rüyası” olarak tanıtan dinci Vakit
gazetesinin 78 yaşındaki “din ve ahlak” yazarı Hüseyin
Üzmez, 14 yaşındaki B.Ç’ye tecavüz ettiği iddiasıyla
Bursa’nın Mudanya ilçesinde tutuklandı. Şikâyetçi olan
baba Ç.’nin ifadesinden Hüseyin Üzmez’in, anne Livaze Ç.
İle telefonda seks konularında konuştuğu, telefona
istediği ilköğretim öğrencisi küçük kız B.Ç.’yle aynı
görüşmeleri yaptığı anlaşıldı. Beş yıl önce kendisinden
50 yaş küçük Ayşe Yılmaz’la (20) evlenen Malatyalı
Üzmez, 1952 yılında lise öğrencisiyken gazeteci Ahmet
Emin Yalman’a suikast girişiminde bulunmaktan mahkûm
olmuş ve 10 yıl hapis yatmıştı. Turgut Özal hükümetinde
Sağlık Bakanı Mehmet Aydın’ın özel danışmanlığını da
yapan Üzmez, MÇP’de genel başkan adayı da olmuştu.
Üzmez olayı medya’da birinci sayfalarda yer alırken
dinci basın olayın komplo olduğunu öne sürdü. Dinci
yazara arka çıkanlar, “Ne var bunda… Peygamber efendimiz
de 9 yaşındaki Ayşe Anamızla evlenmedi mi?” savunmasını
öne sürdüler.
Evet…
Bir yanda, “Üç karımla yaşıyorum kime ne” diyen Mustafa
Karaduman, öte yanda; 14 yaşındaki genç kıza cinsel
tacizde bulunan “din ve ahlak” yazarı Hüseyin Üzmez ve
önce işçilere, “Ayaklar baş olursa kıyamet kopar” sonra
da pirinç bulamadıkları için şikâyet edenleri
azarlayarak, “Pirinç dört liraya, beş liraya satılıyorsa
yemeyiver pirinç ya! Bulgur ye, makarna ye.” diyen
Başbakan Tayyip Erdoğan.
Ya da,
“sapık hafız”, “tecavüzcü yazar”, “üç karılı tüccar”…
Başbakan boşuna söylemedi, “Batı’nın ilmini alacağımıza,
ahlaksızlığını aldık.” Diye.
Bu görüntünün bilimsel açıklaması ise
Profesör Yaşar Nuri Öztürk’ün, “Türkiye’yi Kemiren
İhanet-Allah ile Aldatmak” adlı kitabında. Okunmalı…
*
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın damadının
genel müdür koltuğunda oturduğu Çalık Şirketler Grubu
Sabah-ATV’yi satın aldı. Böylece, Sabah-ATV medya grubu
“Yarı resmi yayın organı” sıfatını kazandı.
Satın alınma süreci ilginç!
Para, iki kamu bankası (Vakıfbank-Halkbank) ile Katar
şeyhinden sağlanmış… Üstelik ihalede Çalık grubu
rakipsiz… Kamu bankalarından sağlanan kredi 750 milyon
dolar. Vatandaş yatırım yapacağım dese, talep etse
vermezler. Tam yüce divanlık olay…
*
Rusya Fetullah Gülen organizasyonunda olduğu ileri
sürülen okulların faaliyetlerine son derdi… Gerekçe
açıklamadı. Ama Türkiye’yi hem yargı hem de devlet
olarak çok yakından ilgilendiren bir durum bu. Çünkü
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dışişleri bakanlığı döneminde
bu okullar için büyükelçilerimize olumlu yazılar
yazmıştı. Ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Gül’ün bu
yazılarını suç delili kabul edip iddianamesine koymuştu.
İşte o iddianameye göre Gül şimdi Anayasa Mahkemesi’nde
yargılanacak.
Söz okullardan açılmışken,
Okuma-yazma eğitimiyle görevli kılınan
Milli Eğitim Bakanlığı’nda kadrolaşma tüm hızıyla devam
ediyor. Kadrolara atanmak istenen kişilerin nitelikleri
uygun olmadığından iş, vekâleten atama ile çözülüyor.
Türk Eğitim Sen’in 59 il genelinde
yaptığı araştırmaya göre, Milli Eğitim Bakanlığı’na
bağlı kurumlarda 16 bin 488 idareci vekâleten görev
yapıyor.
Yani, çocuklarımızın eğitiminden sorumlu
kurumlarda 16 bin 488 kişi o işi yapmaya ehil değil!.
Öte yandan Türkiye’de ihtiyaç maddeleri
sıralamasında kitap 235. sırada.
Bağımsız Eğitimciler Sendikasınca
hazırlanan “Türkiye’nin Okuma Alışkanlığı” adlı rapora
göre, Türkiye’de okunan kitaplar, genellikle ‘siyaset,
aşk, cinsellik’ konularını işliyor. Günde ortalama 5
saat televizyon seyreden Türk halkı, kitap okumaya yılda
yalnızca 6 saat zaman ayırıyor. Bir başka deyişle
Türkiye, kitap okuma konusunda çoğu Afrika ülkelerinin
gerisinde kalmış durumda.
Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim
Raporu’na göre ise, kitap okuma sıralamasında, Türkiye
86. Sırada…
*
Yaz tatili başladı sayılır. Yaz bir anlamda turizm
demek…
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Turizm İşletmeciliği Bölümü öğretim görevlisi Mustafa
Doğan’ın araştırmasına göre, Tesettürlü otel sayısı
2002’den sonra AKP döneminde 27’ye ulaştı. Toplam yatak
sayıları 20 bin. Alanya 11, Çeşme 4 tesettür oteli ile
önde gidiyor. En büyükleri Didim’deki Caprice Palace.
491 oda 1400 yatak…
*
Nazi işgali altındayken tuttuğu
günlüğüyle, Hitler zulmünün simgesi haline gelen Anne
Frank’ın çocukluk aşkı yaşadığı sırada çekilen
fotoğrafının Amsterdam’daki müzeye bağışlandığı haberini
Nisan sayımızda duyurmuştuk.
Bu defa Anne Frank’ın 1937’de bir
arkadaşına gönderdiği kartpostal bulundu. Anne Frank
Müzesi’nden Maatje Mostard, Frank için bir sergi
hazırlayan Hollandalı bir okul müdürünün, Aachen’den
Samme Ledermann’a gönderilmiş yeni yıl kartını Amsterdam
yakınlarındaki bir antikacıda bulduğunu söyledi.
Anne, 15 yaşındayken Mart 1945’de Belsen
toplama kampında tifüsten ölmüş, işgal altındaki
günlerini anlattığı günlüğüyse daha sonra babası
tarafından yayımlanmıştı.
*
Güzel Türkçemiz talan edildi, el diline
döndü…
Bakkal: market, ucuzluk:
damping, sayı tabelası: skorboard, bilgi
akışı: brifing, bildirge: deklarasyon,
merak/uğraşı: hobby, itibar/saygınlık: prestij,
alan: platform, merkez: center, son:
final, özlem/hasret: nostalji, iş hanı:
plaza, bedesten: galleria, sergi yeri:
showroom, yemek çeşitleri: mönü, iki katlı
ev: dubleks, köşk: villa, sevimli:
sempatik, sevimsiz: antipatik, mesire/kır
gezintisi: piknik, hava yastığı: airbag,
önemli haber: flash haber oldu. Müzik programı
sunucusuna disc jokey, gösteri adamına showman
deniyor. Tanıtım’ın adı demo. Hanım ağa ise
first lady.
Türkçemizden eser kalmadı. Milli Eğitim sessiz, hükümet,
meclis seyirci… Sivil Toplum Örgütleri uykuda, muhalefet
partisinden çıt yok. Gel de arama Karaman oğlu Mehmet
Bey’i… Ne demişti:
“Bu günden sonra divanda, dergâhta,
bargahta, mecliste, meydanda, Türkçe’den başka dil
konuşulmaya…”
Sağlıkta, huzurda, mutlulukta kalınız… |