Kuşadası, Mayıs 2008

 
   
 

• ANAFİLYA YAZILARI

Olaylar süratle gelişiyor…

 

Ülke süratle tehlikeye sürükleniyor.

Bir taraftan insanlar tutuklanırken bir taraftan AKP’yi kapanmaktan kurtaracak anayasa modelleri aranıyor…

Başbakan A’raf Suresi ile konuşuyor:

“Onların kulakları vardır duymazlar, gözleri vardır görmezler, dilleri vardır hakikati söylemezler…”

TBMM eski başkanı A’raf Suresi’ne değiniyor:

“Ey insanlar, şunu biliniz ki ölüm bize şah damarımızdan daha yakındır…”

Bunlar çağdaş Türkiye’nin önde gelenleri. Kendilerini “dinci”likle suçlayanları haklı çıkarıyorlar.

18 Mart Çanakkale kutlamaları da onların düşüncelerini sergiler nitelikte. Bir tarafta Türkiye’nin aydınlık yüzü öte yanda, iktidarın özlemini duyduğu toplum.   

 “Çoğunluk bizde. Bu, istediklerimizi yapmak için yeterli değil mi? Neden Türkiye’yi dilediğimiz rejimle yönetip, eşimiz ve çocuklarımız gibi giydirmeye hakkımız olmasın?” düşüncesi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya’nın iddianamesiyle durakladı…

“Madem yüzde 46,7 oy aldık, biz her istediğimizi yaparız!” görüşü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının kapatma davasına tosladı.

Sonrasında,

Yetkili Cumhuriyet Başsavcısı adeta “sanık” sandalyesine oturtuldu. Ne kadar edepsiz, terbiyesiz mahlûk varsa karşısına geçip veryansın etti. Sanki kamu adına o değil de ötekiler davacıymış gibi.

Bir rezalettir gidiyor…

Yargıya, hukuka, hukuk devletine, yani olması gerekenlere inanmıyor iktidar.

Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu Ege Üniversitesi’nde yaptığı bir konuşmada uyarıyor: “Buradan uyarıyorum! Bir davalı partinin (...), ‘çoğunluk bende’ diyerek, dava açıldığı tarihteki hukuk düzenini değiştirme çabası, meşruiyet çizgisinin dışına çıkmaktır. Siz bir davalının kendisi hakkında uygulanması istenen yaptırımı değiştirebileceğini düşünebilir misiniz? (...) Umut ederim ki bu gayretlerden vazgeçilsin. Hukuk düzeni bu partiye her türlü savunma hakkını tanıyor. Bu iddiayla ilgisinin olmadığını kabul eden bir parti mahkemeye çıkıp savunmasını yapar. (...) Hukuk devletiyle bu kadar oynanmaz (...)”

İktidar, Bin türlü senaryo ile badireyi atlatmak çabasında. Bunlar arsında Anayasayı değiştirmek, yargı kurumunu işlevsiz hale getirmek de var. Bir başka deyişle hukuk bunlara bol geldi. Nede olsa çoğunluk partisi ya…

Ancak… Bir telaş var… Ne demişti İnönü:

“Suçluların telaşı içindesiniz…”

Oysa yapılması gereken; Hukukun karşısına çıkıp, laik cumhuriyete zarar vermeyeceklerini kanıtlamak... Biz masumuz bunu mahkemede kanıtlayacağız, aklanacağız demek.

Sonucu kimse için iyi olmayacak dini bölücülük yapmak yerine, açılan davadaki savunmalarına odaklansalar ve toplumun laiklik ile endişeleri olan tüm kesimlerini ikna edecek bir özeleştiri yapsalar…

Bilinmez mi, sandıktan çıkanın, her istediğini yapabileceğini düşünmesi demokrasiye aykırıdır.

                Geleceğimiz gittikçe kararıyor…