Eylül 1975, Çınar Oteli-İstanbul, EBU toplantısı'nda

 
   
 

ÖĞRETMEN

Yıl 1147. Afyon-Ankara yolu üzerinde bir ilçe. Bayat. Oğuz Türklerinin Bayat boyunun bir yerleşim merkezi. Bizans ve Osmanlı dönemlerinde önemli bir konaklama yeri olmuş. Sonrasında pek geliştiği söylenemez. Yüzölçümü 465 kilometre kare. Bugün 9 bin nüfusa ulaşmış… İlçe’de eğitim önemli…

Yıl 1937. 20 Kasım günü… İlçeye 46 kilometre uzakta Afyon Vilayet binası önünde coşkulu bir kalabalık. Öğrenciler çoğunlukta. Kaldırımları doldurmuşlar, binanın girişine sıralanmışlar, hep bir ağızdan:

“İklimi sert, insanı mert olan yerden geldik…” diye bağırıyorlar.

Arkadaşlarını yöneten 14 yaşlarında genç bir öğrenci dikkat çekiyor. Bayatlı. Adı Mehmet Aydın. Cumhuriyet kurulduğu yıl dünyaya gelmiş.

Az sonra gök gözlü dev adam beraberinde Başbakan Celal Bayar’la Vilayet binasına gelecek. Kalabalık coşkulu, heyecanlı.

Atatürk otomobilinden indiğinde öğrencilere dönüyor ve “Gençler, istikbal sizlerindir, durmayın. Çalışın, övünün, güvenin” diyor.

Sözleri unutmak mümkün değil…

Yıl 1948 İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi. Bayatlı Mehmet Aydın başarıyla tamamladığı okulundan edebiyat öğretmeni olarak çıkıyor. Tüm yurdu dolaşıyor. Atatürk’ü, ilkelerini, Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu anlatıyor. Binlerce öğrenci okutuyor.

Mutludur…

Yıl 1980 Mehmet Aydın emeklidir. Cumhuriyet tehdit altındadır. Atatürk’e saldırılar artmıştır. 1923 yılında üniversiteye açık başla giren genç kızların başları kapatılmaktadır. Dinciler, adına ‘Türban’ denilen bez parçasını genç kızlar üzerinden pazarlama çabasının son aşamasındadırlar. Çankaya ve Hükümet türbanlı kadınların eşleri tarafından işgal edilmiştir. Kamu kurum ve kuruluşlarında eşleri türbanlı olanlar gözdedir.

85 yaşındaki Mehmet Aydın kahreder. Üzgündür. Kendisini ‘Aydın’ yapan Cumhuriyet karartılmaktadır. Karşı çıkar, yollara düşer. O kent senin bu kent benim Türkiye’nin aydınlık yüzünü anlatır. Şiir yazar, öykü yazar, yazı yazar…     

O, öyle vatanı satan yazarlara benzemez. O öyle kimileri gibi ulu orta çıkıp da soluğunu borçlu olduğu Cumhuriyete ve kurucusuna lanet etmez. O öyle televizyonlarda boy gösteren sözde aydınlara benzemez. Durduğu yeri değiştirmez. Gerçek ‘Aydın’dır o. Kutup yıldızı gibi yön gösteren, öğretmen gibi öğretmen.                                       .

Yıllar geçecek belki asırlar, kişiliğiyle kimliğiyle ve de adıyla hep anılacak bir adamdır O.     

Yeri bizim yüreğimizdir… 

23 Şubat 2008, Cumartesi