Mayıs 2011, Ankara, Savaş Arpacıoğlu'yla

 
   
 

TOPLUMCU EDEBİYATÇILARDAN ÇAĞRI[1]

Sanat emeği, genel olarak emeğin tarihsel birikiminden bağımsız değildir. Biz toplumcu edebiyatçılar da, bu bilinçle sanat emeğimizin sömürülmesine, manipüle edilmesine karşı, hem kendi alanımıza hem de insanlığa duyduğumuz sorumluluk gereğiyle güçlü bir mücadele yürütmek durumundayız. Dolayısıyla bu alandaki örgütlerimizden biri olarak Edebiyatçılar Derneğimiz de, sanatçının özgünlük ve özgürlüğüne sürekli darbe vuran emperyalist-kapitalist politikalar karşısında sanat emeğinin örgütlü tavrını geliştirmek zorundadır.

Son yıllarda edebiyat, sanat yayınlarına dair bir başka ciddi tehlikeyle karşı karşıya gelmiş bulunmaktayız. Halkbilimi, edebiyat ve sanat dergilerini; reklam, dağıtım ve popülerleştirme politikalarıyla etkisizleştirme, satın alma yöntemlerinin yanında,  son dönemde çıkarılan telif hakları, basın-yayın yasaları yoluyla birçok derginin  kaldıramayacağı para cezalarına çarptırılarak bu yayınların kapanma noktasına gelmelerinin amaçladığı görülmüştür. Bundan böyle büyük paraların döndüğü yayın ağı dışında kalan edebiyat-sanat yayınlarına yaşam hakkı bile tanınmak istenmemektedir. Yıllardır edebiyatın “sahici”liğini ortadan kaldırmak ve “naylon edebiyat” yaratmak konusunda her yola başvuran kapitalizm, Anadolu topraklarındaki yurtsever ve eşitlikçi-özgürlükçü edebiyat damarını da etkisizleştirmek için acımasız saldırılarını sürdürecektir. Gerçek anlamda bu toprakların birikiminden beslenen ve evrensel düzeyde bu birikimi yeniden üretip geliştirmek isteyen edebiyatçı için günümüzün temel görevi, sömürü ve işgallerin baş sorumluları olan ABD ve AB başta olmak üzere tüm emperyalist yapılara karşı edebiyat cephesini örgütlemektir. Edebiyatçılar, bunu yapabildiği oranda işçi sınıfı ve emekçilerle buluşacak ve kendi beslenme kanallarını güçlendirecektir. Böylece edebiyatçılar arasında da giderek yaygınlaşan “kültürsüzleştirme” politikalarına karşı, alanında birikimli ve aynı zamanda sorunlara duyarlı, eylemliliği olan edebiyat insanın, toplumsal uyanışın edebiyatla bütünleştiği dönemlerde olduğu gibi gelecekte de toplumun kılcal damarlarına kadar uzanmasının olanağı yaratılacaktır.

Edebiyatçıları böylesine önemli görevler beklerken, ne yazık ki, bu sistemin çamurlaştırdığı edebiyat-sanat ortamından kendilerince nemalanmaya çalışanların, popüler olmaktan, bencilliklerini tatmin etmekten ötesini düşünemeyenlerin böyle bir sorgulamaya girmelerini, edebiyat ve sanatın gerçek işlevine uygun bir dönüşümle politika üretmelerini beklemek boşunadır. Tek tek bireyler düzeyindeki bu “gerçeklik” yanında, bilim-kültür-sanat-edebiyat alanındaki örgütlenmelerin de başarılı bir “sınav” verdiklerini söylemek mümkün görünmüyor. Kuşkusuz bu örgütlenmelerdeki ilerici, devrimci, sosyalist insanların çabalarıyla “savaş karşıtlığı”, “insan hakları” gibi konularda duyarlı açıklamalar, eylemler ve etkinlikler yapılmaktadır. Ancak, bir bütün olarak emperyalist-kapitalist sistemin bu alanlardaki saldırıları karşısında örgütlü tavır ortaya konamamaktadır. Bu “tavırsızlık”ın gerekçesi olarak da, bu alandaki örgütlerin üyelerinin özellikleri gösterilmektedir. Oysaki insanları, dolayısıyla örgütleri içinden çürüten bu saldırıların içeriğini, amacını ve yöntemlerini deşifre etmek, en başta çağına, insanlığa karşı kendini sorumlu hissetmesi gereken edebiyatçıların görevidir.

İşte bu noktada Edebiyatçılar Derneğimiz de, yayınları, etkinlikleri, açıklama ve eylemleriyle yönetimlerin yetenek, duyarlılık ve politik niteliklerine paralel olarak düzeyi değişmekle birlikte, genel olarak ilerici bir çizgi izlemiştir; ancak, festivaller, imza günlerinde çok sınırlı sayıdaki katılımcıyla yapılan etkinliklerin ötesinde bir açılım yapılamamıştır. Dolayısıyla Dernek, 15 yıllık birikime dayanarak yeni bir aşamaya sıçratılmak durumundadır. Bu amaçla Edebiyatçılar Derneğimizin, şu ilke ve hedefler doğrultusunda 13. Genel Kurul’a hazırlanmasını ve bu Genel Kurul’dan başarıyla çıkmasını diliyoruz.

Edebiyat kaynaklarımızın kurutulması doğrultusunda emperyalist – kapitalist sistemin yürüttüğü her türlü kuşatma, yozlaştırma politikalarına karşı net bir duruş sergilenmelidir. Bu duruşun en önemli göstergelerinden biri de, uluslararası spekülatörlerin destekledikleri vakıf, Açık Toplum Örgütü gibi kuruluşlara, AB fonlarına vb. ne amaçla verildiği malum olan “yardım”lara cepheden karşı olmaktır. Dolayısıyla Derneğin en önemli işlevi, edebiyatçının özgünlüğünü ve özgürlüğünü engelleyen koşulları değiştirme konusunda mücadele yürütmektir. Dernek, üyelerinin önünü açan sempozyum, panel vb. toplantılar; sanat-edebiyat günleri vb. etkinlikler düzenlerken, yaratıcılık ve üretkenliklerini özgürce sürdürmeleri konusunda olanakların yaratılması için çaba göstermelidir. Böylece bütün bu çalışmalarla edebiyata, okuyucu ve halk nezdinde yeni bir saygınlık ve güvenilirlik kazandırılmalı, “star sistemi”ne kesinlikle karşı çıkılmalıdır. Bu çerçevede özellikle Temsilcilikler çoğaltılarak, daha etkin ilişkiler ve faaliyetler yürütülmelidir.

Metropoller dışında ülkenin her yöresindeki duyarlı edebiyatçılar, dergi ve çevreler harekete geçirilerek tüm etkinlikleri toplumsal bir aydınlanmanın parçası haline getirilmelidir. Dernek, Anadolu’daki üyelerinin etkinliklerini tüzel kişiliğinin yaratacağı saygınlıkla ortaklaştırmalı, böylece hem kendi saygınlık ve yaygınlığını güçlendirmeli, hem de üyelerine güven ve moral vermelidir.

Dernek üyesi olan yüzlerce edebiyat öğretmeninin örgütlü çalışmalarıyla okullarda söyleşi, imza günü, dinleti vb etkinliklere ağırlık verilmelidir. Böylece genç kuşak edebiyatçıların yetişmesinin de önü açılmalıdır.

Derneğin uluslararası ilişkilerini örgütsel bağımsızlığına özen göstererek, kamuoyuyla üyenin  denetimine, katkısına açık, nitelikli ve güçlü hale getirmek amaçlanmalıdır. Uzmanlık gerektiren konular başta olmak üzere önemli konularda bir Danışma Kurulu oluşturularak hatasız uygulamaların olanağı sağlanmalıdır. Böylece, telif hakları başta olmak üzere, üyelerinin hukuki, yasal sorunlarının çözümünde daha aktif ve pratik olma koşulları yaratılmalıdır.

Dernek lokalini işlevsel hale getirmek üzere “Yaratıcı Yazarlık Programları”, “Edebiyat Matineleri”, “Kitap Tanıtımları”, “Ülke ve Edebiyat Söyleşileri” düzenli olarak ve geniş üye katılımıyla gerçekleştirilmelidir.

Dernek üyesi dergi yöneticileriyle günlük gazetelerdeki üye ve dostların duyarlılığını harekete geçirip düzenli basın bültenleri yayınlayarak, kamuoyu yaratmaya dönük Derneğin açıklamaları güncelleştirilmelidir.

Dernek bünyesinde ihtiyaca göre ve üye önerileri-katılımlarıyla kol-komisyon çalışmaları planlanarak, örgütlü üretim ortamı oluşturulmalıdır. Böylece Dernek bünyesindeki çalışmalarda bireysel çıkışlar ya da çalışmalar yerine, başlıklar etrafında ve ekip çalışması yapılması sağlanmalıdır. Böylece kariyerist eğilimler törpülenerek, birlikte çalışma istenci öne çıkarılmalıdır.

Mali kaynakların genişletilmesi ve yaratılan kaynakların da verimli kullanılması konusunda deneyimli üyelerin görüş ve önerilerine başvurulmalıdır.

Diğer bilim, kültür, sanat ve edebiyat örgütleriyle “alan bağlantılı” ilişki ve ortak etkinlikleri yoğunlaştırmalı, tartışma gündemleri belirlenmeli ve kamuoyunun aydınlanması için başta Derneğin haber bülteni olmak üzere, basın-yayın olanakları verimli ve hızlı kullanılmalıdır. Bu çerçevede “Bülten” aylık haberleşme organı olarak düzenli çıkarılmalı, burada yayınlanacak metinlerin kapsayıcı, vurucu ve üyeyi harekete geçirici nitelikte olmasına özen gösterilmelidir. “Bülten”in düzenli çıkması için, gerekiyorsa üyelerin posta masraflarına katılımı sağlanmalıdır.

Eğitim ve kültür-sanat alanındaki sendikalar başta olmak üzere işçi ve kamu emekçileri sendikalarıyla diyaloğa geçerek (Genel-İş’le olduğu gibi) işçi sınıfı kültürünü ve edebiyatını zenginleştirecek çalışmalar yoğunlaştırılmalıdır.

Edebiyatçılar, edebiyat dergileri ve örgütleri arasındaki kör dövüşü ve köşe kapmaca anlayışıyla yürütülen yıpratma politikalarına karşı uyarıcı rol üstlenilmelidir.

Dünya Barış Günü, 5 Ekim Öğretmenler Günü, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü, 1 Mayıs İşçi Bayramı gibi edebiyatı doğrudan ve dolaylı ilgilendiren önemli günlerde Derneğin etkin olması için çaba gösterilmelidir.

Komşu ülke Irak’taki emperyalist işgale karşı durmanın bir gereği olarak, yurtsever Arap edebiyatçıları ve onların örgütleriyle ilişkiler yoğunlaştırılmalı, ortak çalışma ve üretimler hızlı ve doğru biçimde bölge haklarına mal edilmelidir. Edebiyatçılar Derneğimiz, bu onurlu ve yurtsever mücadelenin sanat cephesinin örülmesinde aktif rol oynamalıdır.

“Komşu edebiyatlar”a gereken özeni gösterirken, Dünya edebiyatıyla ilişkileri daha zenginleştirmenin koşulları zorlanmalıdır. Bu amaçla, başka ülkelerin edebiyat örgütleriyle bu temelde ilişkiler kurulmalıdır.


 

[1] Edebiyatçılar Derneği 13. genel kuruluna sunulan çağrı: Selim Esen, Sultan Su Esen, Ahmet Özer, Attila Aşut, Aydın Çubukçu, Müslüm Kabadayı