...-Fergun Özelli-Sultan Su ile Söke Edebiyat Günlerinde, Ekim 2008

 
   
 

17.30 ÖYKÜLERİ

Mevlüt Uluğtekin YILMAZ[1]

Değerli okurlar, sizleri, Ankara’da, etkisi bakımından görkemli bir sanat toplantısından haberli kılmak istiyorum. Görkemli dedimse, postmodern şaşalı bir salonda yapılmıyor bu toplantı. Bu toplantının ‘mekânı’ bir kitapevinin içinde ‘yaratılan’ bir boşluktur. Ve o boşluğa dizilmiş sandalyelere oturan konukların soluklarını tutarak izledikleri edebiyat adına alkışlanacak bir etkinlikten söz ediyorum. Bu toplantının görkemi, mekân süsünden değil, içerik gücünden geliyor.             

“17.30 Öyküleri” üçüncü ayını dolduruyor. Her hafta Cuma günü 17. 30’da Kızılay’da Dipnot Kitapevi’nde gerçekleşen toplantı, ilk günkü gibi coşkulu, ilk günkü gibi güzel... Büyük kentin insanı törpüleyen koşuşturması içinde, bir zihin dinginliği... Günlük siyasetten uzak, kuru didişmelerin üstünde, bir güzel düşünme, bir edebiyat şöleni 17.30 Öyküleri...

Böyle bir toplantıdan rastlantı sonucu haberim oldu. Ocak ayı sonlarında Burhan Günel dostumun katıldığı bir paneli izlerken, pek çok arkadaşla bir araya geldik. Sohbet sırasında 3 Şubat’ta başlayacak olan 17.30 Öyküleri’nden söz ettiler. Ve böylece bu harika toplantıların içinde buldum kendimi. Her Cuma, okulunu çok seven bir öğrenci şevkiyle damlıyorum Dipnot Kitapevine...

 

Kim mi düzenledi?

Bu atılımın öncülerinin her biri ayrı bir değer. Gazetecilik adına, aydınlanma adına, kısacası Atatürk ufku adına TRT’de önemli başarılar ortaya koyan değerli dostum Selim Esen. Değerli eşi eğitimci, öykü yazarı Sultan Su Esen, Radyoda 18 yıl beraber çalıştığım yayıncı-yazar sevgili İnci Gürbüzatik, eğitimci, öykü emektarı Lütfiye Aydın ve hukukçu, yazar Eray Karınca...

Niçin düzenlendi, sorusunun yanıtını ben değil; bu etkinliği düzenleyenlerin vermesini istiyorum.

Şöyle diyor Lütfiye Aydın:

“Kuşkusuz Ankara, Cumhuriyetin yanı sıra çağdaş kültürün de başkenti. Bugün İstanbul’u mesken tutmuş nice bir sanatçıyı, düşün insanını da yaşamının bir döneminde Ankara’nın etkilediğini düşünürüm. Değilse bile gönlüm galiba böyle olmasını diliyor.

“17.30 Öyküleri” adını verdiğimiz bu etkinlikle amaçladığımız bir yön de şu: Türk edebiyatında yaşayan değerlerimizle birlikte, artık aramızda olmayan ama duygu dünyamızda çok derin izler bırakan Vüsat O. Bener, Sevgi Soysal, Bilge Karasu, Oğuz Atay gibi edebiyatçılarımızı anımsamak, anımsatmak. Yani pek çok sanatçımızı belki yalnız ismen bile gençlerimize duyurmak, adı geçen değerlerimizin ürünlerini seslendirmek... Özetle insanı insan yapan ”Sanat” gibi soylu bir kavramla ”Vefa”, ”Dayanışma” duygularını da pekiştirmek.”

(Nitekim, 3 Şubat’taki ilk toplantıda Sevgi Soysal’ın çok sevdiğim “Ay’ı Boyamak” öyküsü okundu; tartışıldı. Sonraki toplantıya Vüsat O. Bener’in yazar kardeşi Erhan Bener katıldı.)

İnci Gürbüzatik program broşüründe edebiyat adına haklı tepkilerini ortaya koyduktan sonra şöyle diyor:

“17.30 Öyküleri” adını verdiğimiz bir etkinlikle, gerçek edebiyatın derinliklerinde bir yolculuğa çıkıyoruz. Haklı yer edinmiş edebi ürünlerden tatlar almanın özlemi içinde artık biraraya gelmemiz gerektiğini biliyoruz. Bunun için biraz geç kaldık, ama unutmayın, “Geç de olsa gelmek, hiç gelmemekten iyidir.”

Ve Sultan Su Esen... Onun daveti de şöyle:

“Görüşlerimizi destekleyenler bizi yüreklendirdi. Başkent edebiyatına yeni bir soluk, yeni bir katkı olarak öngördüğümüz bu etkinlikte bundan böyle her hafta “17.30 Öyküleri” nde buluşmak umudunu taşıyoruz. Gelin bir olalım, birlikte sesimizi, ortak değerlerimizi, yarınlara taşıyalım... Edebiyatı yaşayalım…”

Teşekkürler dostlar! Büyük tat alarak izliyorum. Ve çok şey öğreniyorum.

 

Sözün özü:

Sanat insan düşüncesinin anahtarıdır (Oscar Wilde).

 

[1] Sorgun Postası, 25.03.2006.