17.30 ÖYKÜLERİ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Değerli okurlar, sizleri, Ankara’da, etkisi bakımından
görkemli bir sanat toplantısından haberli kılmak
istiyorum. Görkemli dedimse, postmodern şaşalı bir
salonda yapılmıyor bu toplantı. Bu toplantının ‘mekânı’
bir kitapevinin içinde ‘yaratılan’ bir boşluktur. Ve o
boşluğa dizilmiş sandalyelere oturan konukların
soluklarını tutarak izledikleri edebiyat adına
alkışlanacak bir etkinlikten söz ediyorum. Bu
toplantının görkemi, mekân süsünden değil, içerik
gücünden geliyor.
“17.30 Öyküleri”
üçüncü ayını dolduruyor. Her hafta Cuma günü 17. 30’da
Kızılay’da Dipnot Kitapevi’nde gerçekleşen toplantı, ilk
günkü gibi coşkulu, ilk günkü gibi güzel... Büyük kentin
insanı törpüleyen koşuşturması içinde, bir zihin
dinginliği... Günlük siyasetten uzak, kuru didişmelerin
üstünde, bir güzel düşünme, bir edebiyat şöleni 17.30
Öyküleri...
Böyle bir toplantıdan rastlantı sonucu haberim oldu.
Ocak ayı sonlarında Burhan Günel dostumun katıldığı bir
paneli izlerken, pek çok arkadaşla bir araya geldik.
Sohbet sırasında 3 Şubat’ta başlayacak olan 17.30
Öyküleri’nden söz ettiler. Ve böylece bu harika
toplantıların içinde buldum kendimi. Her Cuma, okulunu
çok seven bir öğrenci şevkiyle damlıyorum Dipnot
Kitapevine...
Kim mi düzenledi?
Bu atılımın öncülerinin her biri ayrı bir değer.
Gazetecilik adına, aydınlanma adına, kısacası Atatürk
ufku adına TRT’de önemli başarılar ortaya koyan değerli
dostum Selim Esen. Değerli eşi eğitimci, öykü yazarı
Sultan Su Esen, Radyoda 18 yıl beraber çalıştığım
yayıncı-yazar sevgili İnci Gürbüzatik, eğitimci, öykü
emektarı Lütfiye Aydın ve hukukçu, yazar Eray Karınca...
Niçin düzenlendi, sorusunun yanıtını ben değil; bu
etkinliği düzenleyenlerin vermesini istiyorum.
Şöyle diyor Lütfiye Aydın:
“Kuşkusuz Ankara, Cumhuriyetin yanı sıra çağdaş kültürün
de başkenti. Bugün İstanbul’u mesken tutmuş nice bir
sanatçıyı, düşün insanını da yaşamının bir döneminde
Ankara’nın etkilediğini düşünürüm. Değilse bile gönlüm
galiba böyle olmasını diliyor.
“17.30 Öyküleri” adını verdiğimiz bu etkinlikle
amaçladığımız bir yön de şu: Türk edebiyatında yaşayan
değerlerimizle birlikte, artık aramızda olmayan ama
duygu dünyamızda çok derin izler bırakan Vüsat O. Bener,
Sevgi Soysal, Bilge Karasu, Oğuz Atay gibi
edebiyatçılarımızı anımsamak, anımsatmak. Yani pek çok
sanatçımızı belki yalnız ismen bile gençlerimize
duyurmak, adı geçen değerlerimizin ürünlerini
seslendirmek... Özetle insanı insan yapan ”Sanat” gibi
soylu bir kavramla ”Vefa”, ”Dayanışma” duygularını da
pekiştirmek.”
(Nitekim, 3 Şubat’taki ilk toplantıda Sevgi Soysal’ın
çok sevdiğim “Ay’ı Boyamak” öyküsü okundu; tartışıldı.
Sonraki toplantıya Vüsat O. Bener’in yazar kardeşi Erhan
Bener katıldı.)
İnci Gürbüzatik
program broşüründe edebiyat adına haklı tepkilerini
ortaya koyduktan sonra şöyle diyor:
“17.30 Öyküleri” adını verdiğimiz bir etkinlikle, gerçek
edebiyatın derinliklerinde bir yolculuğa çıkıyoruz.
Haklı yer edinmiş edebi ürünlerden tatlar almanın özlemi
içinde artık biraraya gelmemiz gerektiğini biliyoruz.
Bunun için biraz geç kaldık, ama unutmayın, “Geç de olsa
gelmek, hiç gelmemekten iyidir.”
Ve Sultan Su Esen... Onun daveti de şöyle:
“Görüşlerimizi destekleyenler bizi yüreklendirdi.
Başkent edebiyatına yeni bir soluk, yeni bir katkı
olarak öngördüğümüz bu etkinlikte bundan böyle her hafta
“17.30 Öyküleri” nde buluşmak umudunu taşıyoruz. Gelin
bir olalım, birlikte sesimizi, ortak değerlerimizi,
yarınlara taşıyalım... Edebiyatı yaşayalım…”
Teşekkürler dostlar! Büyük tat alarak izliyorum. Ve çok
şey öğreniyorum.
Sözün özü:
Sanat insan düşüncesinin anahtarıdır (Oscar Wilde).
|