AYIYLA YATAĞA GİRMEK…

Mevlüt Uluğtekin Yılmaz[1]

 

 

İnsan gerçekten unutuyor. Sözgelimi 50’li yılların olaylarını ben zar-zor anımsıyorum. Belleğimizin kesinlikle yenilenmesi gerekiyor. Pekiyi bu nasıl olacak? Almanakları, yıllıkları mı tarayacağız? Böylesi, olaylar curcunasında dolaşmak demek. Üstelik bu yöntemle öğrenme kalıcı da değil. Oysa kişi, edebiyatın güzelliği içinde bilgiye ulaştığı zaman o bilgi daha kalıcı olabiliyor. İşte burada anı kitapları öne çıkıyor. Ama hangi anılar? Yazın ustalarımızdan Ahmet Say, anı kitapları “(…) toplumsal olayları hatırlatarak okurun bir takım yaşanmış gerçeklerden ders çıkarmasına yol açmak amacıyla yazılır” derken, bir gerçeği belirtiyor. Say’ın bu sözleri, Selim Esen’in anılarını topladığı “Açık Çekmece”adlı eserinin “Ön söz”ünde yazılı.

Değerli dostum, gazeteci-yazar Selim Esen’in “Açık Çekmece”si ülkemizle ilgili olaylar yumağınıbizlere açan anılarla dolu. Bu kitabı okurken unuttuğum pek çok olay belleğimin kuytularından birer birer fırlayıverdi. Eser, 1940’lı yıllardan günümüze kadar Türkiye’nin yaşadığı; öznesi toplum, siyaset, sanat, hatta spor olan pek çok olayı gözler önüne seriyor. Anlatım harika! Selim Esen, yılların deneyimiyle ilginçlikler sergiliyor. Ailesinden, çocukluk döneminden söz ederken bile o günlerin Türkiye ve dünyasını bize sunuyor. Doğrusu; 2.Dünya Savaşı’nın Ankara’sını, en sıcak ve en gerçekçi biçimde bu kitaptan öğrendim. Yazının başlığı haklıolarak aklınıza takılmıştır. Değerli yazar, Kore olaylarından söz ederken “Johnson Mektubu”nu da dile getiriyor. Mektup olayı şudur: Kıbrıs’ta Türkler katledilirken, Türkiye, Kıbrıs’a çıkarma yapmak ister. Ama ABD Başkanı Lyndon B.Johnson çıkarmayı önlemek için 5 Haziran 1964’de Başbakan İsmet İnönü’ye “Kıbrıs’a çıktığınızda Rusya saldırırsa NATO sizi savunmaz” özlü bir mektup gönderir… Mektup 1966 yılında açıklanınca rahmetli İnönü’nün “Büyük devletlerle ilişki kurmak, ayıyla yatağa girmek demektir. Ayı sizi severken bile tırmalar” dediği söylenir. İşte Selim Esen, ABD’nin bizi kimi zaman nasıl ‘tırmaladığını’, kimi zaman nasıl tehdit ettiğini anlatırken, adeta şöyle soruyor:

“Biz Türkler senin gönderdiğin Athenegoras’ı bir günde Türk yurttaşı yapıp, Patrikhanenin başına getirmedik mi? Biz Türkler -sizi savunmaz dediğin- NATO için 721 evladımızı Kore’de toprağa vermedik mi? Ve biz Türkler senin ‘YeşilKuşak’ projene balıklama dalıp, dini siyaset tezgâhına bir daha çıkmamacasına sokmadık mı?”

Selim Esen daha pek çok olaydan söz ediyor: Demokrat Parti’nin İnönü’yü tarih kitaplarından silmesi, bir iktidar oyunu sonucu Türkiye’nin utancı olan İstanbul’daki 6-7 Eylül rezaleti, İzmir Gemisi’nin batışı, 1960’da 19 Mayıs gösterilerinin iktidarca iptal edilmesi, edebiyat dergileri, Ankara’nın kültür iklimi, Bentderesi, Türkiye’ye pop müziğin girişi ve daha pek çok olay ve konu yazarın akıcı anlatımıyla sunuluyor. Ama beni en çok etkileyen, Yön Hareketi ve değeri yeterince anlaşılamayan Doğan Avcıoğlu hakkındaki saptamaların fikir derinliğidir. Yine Fransız Siyaset Bilimcisi Maurice Duverger’in 27 Mayıs hareketini değerlendirdiği sözler… Bunlar her aydının edinmesi gereken bilgilerdir.

Sevgili Selim Esen’i alkışlıyorum.

Yazar, kitabını şu sözlerle bitiriyor: “Gelecekten korkuyorum. Sevdiklerimin geleceğinden, kendi geleceğimden, dostlarımın geleceğinden, ülkemizin geleceğinden korkuyorum…”

Evet… Bu korku boşuna değil!

Kitap, Evrensel Basım Yayın ürünü. Esere, 212 255 2546 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz.

Haftaya buluşmak dileğiyle…


 

[1] Yeni Çağ Gazetesi, 13 Ocak 2011