31.10.2007 4.Söke Edebiyat Günleri, Talat AVCI, Selim ESEN,
Yunus Bekir YURDAKUL

 

 
   
 

GENE ANILARDAN YOLA ÇIKALIM

Değinmeler

Mustafa Şerif Onaran[1]

 

 

(…)

 

Bir Kültür Kenti

Selim Esen anılarını “Açık Çekmece” adı altında yazmış (Açık Çekmece, Anı-Biyografi, Evrensel Basın Yayın, 2010).

Kitabın adı bana “Gizli Çekmece” başlığı altında Ahmet Oktay’ın yazdığı anıları anımsattı. Anılar açıklandığına göre artık onun gizli bir yeri kalmıyor demektir.

Selim Esen kim? O bir gazeteci. TRT’de değişik görevler üstlenen, haber-yorum izlenceleriyle ilgi çeken, kendi isteğiyle erken emekliye ayrılan bir gazeteci.

Yıllardır “Kuşadası Öykü ve Şiir Günleri”ni düzenliyor. Bu etkinlikleri kitaba dönüştürerek kalıcı olmasını sağlıyor.

Bence, Bülent Nuri Esen gibi bir Ankara Hukuk Fakültesi öğretim üyesinin oğlu olması, Sultan Su gibi bir öykü yazarının eşi olması da Selim Esen’in iki olumlu yanı.

Bülent Nuri Esen renkli bir kişilikti.

TRT’nin siyah-beyaz olduğu dönemlerde, Ankara Tıp Fakültesi öğretim üyesi Rasim Adasal’la yaptığı coşkulu söyleşiler bir zamanlar çok aranırdı.

Selim Esen anılarında özellikle Ankara’nın kültür tarihini anlatıyor. Bu anlatılanlar, kendini öne çıkararak benmerkezci bir anlayışla düzenlenen anılar değil. Yer yer içinde yaşadıkları olsa bile, belgelerden yola çıkarak, 60’lı yılların ortalarına doğru, elli yıl önceki dönemi aydınlatan anılar.

Bu anlayış öne çıktığına göre Selim Esen’in “Açık Çekmece”si alıştığımız anlamda bir anı kitabı değil.

Ahmet Say’ın “Kitap Üstüne Birkaç Söz” yazısında bu gerçeğin olumlu yönleri öne çıkarılıyor:

“Bence bir anı kitabı, birey olarak insanın kendi sorunlarını, duygularını anlatmak amacıyla değil, hayatta olan bitenin dökümünü veren toplumsal olayları hatırlatarak okurun birtakım yaşanmış gerçeklerden ders çıkarmasına yol açmak amacıyla yazılır.”

Selim Esen de bu anıları yazarken Ankara’daki kültür insanlarının tanıklığından yararlandığını anlatıyor:

“…yaşama gözümü açtığım günden, ülkenin düşünce yaşamına katkı getirmeye başladığım güne kadar, kendi açımdan önemli bulduğum kimi olayı, benim gibi Ankaralıların eşliğinde alçakgönüllü bir anlayışla yazmaya çalışacağım” (Sunu).

Bir kültürkenti olarak Ankara’nın kişilik kazanmasında; “İkinci Dünya Savaşı” toplumundan “60 Eylemi” toplumuna kadar geçen o karmaşık dönemi iyi bilmek gerekir.

Selim Esen de çocukluktan gençliğe doğru o dönemlerin içinde yaşadı. Nice tanıklıklardan yola çıkarak bilmediklerimizi öğretiyor bize.

 

Ulus

Selim Esen dönemin gazeteleriyle dergilerini de inceliyor.

Hüseyin Üzmez, günümüzdeki olaylarla da adı anılan bir yazar olmasaydı, 1952 Kasım’ında Ahmet Emin Yalman’ı öldürme girişiminde bulunmasına belki de değinilmezdi. Gene de bu yazarın geçmişindeki kirli işleri bilmenin yararı var.

Ankara’da ellili yıllarda çıkan “Ülkü”, “Seçilmiş Hikâyeler”, “Türk Dili” gibi dergiler çağdaş edebiyatın gelişmesine yarayan birer kültür ortamıydı. Bu dergilerin çevresi, özellikle Türk Dil Kurumu, çağdaş kültürün oluştuğu yerlerdi.

Bu yerlerin uzantısı meyhaneye çıkar. “Yeşil Fıçı”, “Üç Nal”, “Şükran”, “Kürdün Meyhanesi”, ayaküstü “Karpiç”, “Misuri”, “Körfez”, “Tavukçu” edebiyatçıların uğrak yeri olan içkili yerlerdi.

O yıllarda Ankara’nın yüreği Ulus’ta atıyordu. Kentin değişimi, en çok Ulus’taki değişimle ilgiliydi. “Ulus İş Hanı” yapılırken “Gazi Heykeli” 10 metre öne çekilmiş.

Selim Esen, belgelere dayanarak değişimin ayrıntılarını gösteriyor. Bir kentin yaşama serüveni yalnız belleğe bırakılamayacak kadar çok yönlü değişim gösterir. Selim Esen, böyle bir değişimde, Şükran Lokantası’ndaki gizli polis Macar Mustafa’yı, Kürdün Meyhanesi’ndeki sivil polis Ali Haydar’ı bile unutmuyor.

Selim Esen’in Ankarası yolları, yapılarıyla bir taş yığını değil, öyküleriyle yaşayan bir insan ormanıdır. “Garip Şiiri”nin, “Kırk Kuşağı Toplumcuları”nın, “İkinci Yeni” ozanlarının Ankarası’dır.

Siyaset çalkantılarının dışında, şiirin gücüne inanan bir “ölü ozanlar ormanı”dır Ankara. Metşin Altıok, “Bir Ankara Prensi” olarak nitelendirmişti Cemal Süreya’yı. “Cebeci Köprüsü”nden geçerken Cahit Külebi’yi anımsamak gerekecek. Türk Dil Kurumu’ndan Kızılay’a doğru Ceyhun Atuf Kansu ile birlikte yürüyeceksiniz.

Şiirin de başkentidir Ankara.

Selim Esen’in anılar Ankara’sında akıl almaz ayrıntılar var. O iyi insan Arman Talay’ı kaç kişi anımsar bugün?

Selim Esen’in anılarında, dönemin şarkılarıyla o şarkıları söyleyenlerin üzgün gülümsemesinden darbe girişimleriyle acımasız bir ortamı geçmenin çelişkileri de var. En ağır olayları yatıştırır gibi yavaşça anlatıyor Selim Esen.

Bildiğimizi sandığımız olayların gerisinde bilmediğimiz neler varmış da haberimiz yokmuş.

Herhangi bir yazarın kişisel yorumları, kendi tanıklığına öncelik tanıması insanı yanıltabilir. Gene de anılar tarihe düşülen birer not sayılır.

Anıların izini süreceğimiz başka kitaplar da var. Onlara da sıra gelecek.

 

[1] Cumhuriyet Kitap Eki, 5 Mayıs 2011.