Selim Esen-Sultan Su Esen,
Aralık 2007

 

 
   
 

HAKKINDA YAZILANLAR

Tek yürekte iki kalem...

Zor günler yaşıyoruz. Emperyalizmin rahatı için bize ‘cambaza bak’ diyorlar; dikkatimizle, aklımızla alay ediyorlar. Hile seziliyor; ama oyun bir türlü bozulmuyor; çözülme tetikleniyor. Ülkem adına içim yanıyor... Bunalıyorum! Edebiyatın kanatları altına sığınıyorum. 
İki gündür Sultan Su Esen’in insan sevgisiyle donanmış öykülerinde biraz soluk aldım; tıpkı, Michael de Montaigne http://tr.wikipedia.org/wiki/Michel_de_Montaigne’nin katliamın, iç savaşın olduğu yıl, kendisini -dili ‘insanca’ olan- “Denemeler”i yazmaya vermesi 
gibi...
İyi ki okumuşum Sultan Su Esen’in “KejeMaria” adlı eserini. Çok şey öğrendim. Kitap, ilginç ’insan halleri’nden söz etmesi yanında çok farklı bir öykü yöntemini de sunuyor. Tiyatroda ‘seyircinin’ oyuna katılması yöntemine benzer biçimde, Sultan Su Esen de, - ‘haydi öykünün sonunu sen tamamla’ der gibi- okuyucuya görev veriyor. Bu yöntem, okuyucunun aklını doludizgin koşturmak adına gerçekten çok yararlı. Nitekim yayıncı Aydın Şimşek arka kapak yazısında “KejeMaria, uzun soluklu alt ve üst anlamları okuru çalışmaya davet eden metinlerden oluşuyor” diyor. Doğrusu; öğretmen kökenli bir yazarda böylesi bir yaratıcılığın varlığı hiç de sürpriz değil...
Öykülerin konuları mı? Hepsi harika! Kitaba adını veren “KejeMaria” öyküsü, Maria adlı Romen kızının bir Güneydoğu kasabasında; çürümüş, işlevini yitirmiş sözde gelenekler içinde nasıl bunaldığını anlatıyor. “Fis Kayası”da öyle. “İL ve İS” adlı öyküdeki “Ertuğrul Amca” bölümü, yaşam içinde gittikçe törpülenen ve en insanca olan ‘duygusallık’ özelliğimizi bize anımsatıyor. Doğrudur; tüm bu öyküler, kurgusuyla, konusuyla Sultan Su Esen’e özgü ilginçlikler taşıyor. Ama bu eserde az rastlanan bir özellik daha var; o da, kültür tarihimize not düşüyor olmasıdır. Yazar, halkın ‘konuşma’ biçimlerini, olduğu gibi veriyor; tıpkı Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın “Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç” adlı eserinde olduğu gibi. Diğer yandan ‘fantastik’ öykülerin varlığı, esere tartışmasız bir farklılık kazandırıyor. 
Sultan Su Esen’i kutluyorum. Bu ilginç eseri Kanguru Yayınları bize sunmuş. Kitaba 312 419 77 42 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz.
Yazımızın başlığı Tek yürekte iki kalem... Neden? Çünkü Sultan Su Esen’in eşi Selim Esen de seçkin bir yazar! Bir başka deyişle, tek yürek, bir dünyaları var; ama iki ayrı kalem. Ayrı; çünkü Selim Esen daha farklı bir yolda koşuyor. O bir yayıncı. O bir gazeteci... Yeri gelmişken Selim Esen’den kısaca söz etmeliyim:
Cumhuriyetimize gönülden bağlı; toplumcu bir aydın. O, TRT’nin en başarılı yapımcılarından birisi. Sözgelimi 1971 yılında  “Sağda ve solda vuruşanlar” adlı netameli konuyu başarıyla ekrana getiren bir yetenek. (Metin Toker ölmeden kısa bir süre önce Milliyet’te Selim Esen’den övgüyle söz etmişti.) O bir Kıbrıs Gâzisi. Türkiye Gâziler Vakfı’nın kurucu üyesi ve bir dönem Genel Başkanı. “Kuşadası Öykü ve Şiir Günleri”ni başlatanlardan... Dahası; nerede bir ‘unutulmuş’ varsa, onu öne çıkaranlardan! Bir örnek: 1977-1982 yıllarında yayımlanan “Türkiye Yazıları”nda, toplumcu edebiyatçıların kendi kalemlerinden yaşam öyküleri yayımlanmıştı. İşte Selim Esen o yazıları, “Kendileri” adıyla bir kitapta topladı. Harika bir eser. Tüm edebiyatçılar için önemli bir kaynak olan bu kitaba, 212 361 09 04 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz.
Bu iki değerli aydınımıza sağlıklar, başarılar diliyorum.
Haftaya buluşmak dileğiyle, esen kalın.