Söke Edebiyat Günlerinde Gülseren Engin ve Talat Avcı ile, Ekim 2006

 
   
 

YILDIZ GÜNCESİ
Cengiz Gündoğdu[1]
 

2 Ocak Pazartesi

Açık Çekmece, Selim Esen’in anıları. Bu anıların özelliği şu: Türkiye’nin geçirdiği uğrakları bilenler için anımsama, bilmeyenler için öğrenme.

Önce Yücel davası için şöyle diyor Selim Esen, “… Cevat Baykurt ve Zekeriya Sertel’le birlikte İnsan Hakları Derneği’nin kurucuları arasında yer alan Çakmak, o zaman komünistlikle suçlanmıştı. Bunun üzerine, ‘Ben onların komünist olduklarını bilmiyordum’ açıklamasını yaparak istifa etmişti. İnsan Hakları Derneği de onun açıklamasını izleyen ertesi sabah kapatılmıştı. (…) Çakmak mecliste komünizm ve komünistler üzerine yaptığı konuşmalarla dikkat çekiyordu. Bir gün kürsüde, eski Milli Eğitim Bakanı’nı komünistlikle suçlayınca olanlar olur.”

Hasan Ali Yücel, “Bakan dediğiniz ben miyim?” diye sorar. Fevzi Çakmak yanıt vermez. Demokrat Parti İstanbul İl Başkanı Kenan Öner, “Evet, Maarif Nazırı sizsiniz” der.

Böylece o ünlü dava başlar.

Nazım Hikmet’in yurt dışına çıkışı… Selim Esen’in babası buna pek üzülür. “Türk Edebiyatının en güçlü şairi olduğuna inanıyordu” Selim Esen’in babası… Bu baba, aydın bir kişilik olan Prof.Dr. Bülent Nuri Esen’dir.

Yıllar sonra yine babası gibi aydın bir kişilik olan Selim Esen’in anılarını okuyorum.

Kore savaşını da anlatıyor Selim Esen, “Türk milleti uyutulmuştu… Hem emperyalist Amerika ve yandaşları tarafından hem de onların dümen suyunda giden iktidar tarafından.”

Selim Esen 1943’te doğmuş… Anılar çocukluk yıllarından başlıyor. 1960’larda bitiyor.

Savaş çocuğu Selim Esen. O yıllarda Ankara’da korku var, açlık var. “Yokluk vardı, çocuklara oyuncak alabilmek lüksün de üzerindeydi.”

Bu pek etkiledi beni. Oyuncağın çocuk için ne kadar önemli olduğu bilinir.

Ne kadar anlamlı anılarda oyuncaktan söz etmek. O yıllar benim de çocukluk yıllarımdı. Oyuncak sorunu bende de vardı.

Kürt sorununu bugüne getiren olaylardan biri de 1 Haziran 1960’da yaşandı. Siyasal iktidarlar Kürt sorununu hep silahla, baskıyla çözmek istedi.

Selim Esen anılarında şöyle diyor, “… 1 Haziran 1960 günü bölgelerinde etkili olan toprak ağalarından, aşiret reislerinden, şeyhlerden ve Kürt milliyetçisi olduğundan kuşkulanılan 485 kişi tutuklandı.”

Bunlar daha sonra Sivas’taki kampa getirildi.

Kürtlerin Türk olduklarına inanılıyordu. Bunları Kürt yapan bu ağalardı.

Selim Esen, anıları için şöyle diyor, “Bir gün güzel şeyler anlatmak isterdim. Kendimi, dağın tepesinde tek başına kalmış çam ağacı gibi hissetsem de güzel şeyler anlatmak isterdim. Ama…”

İç dünyama saplanan bıçak gibi geldi bu sözler bana. Selim Esen 1943 doğumluların özlemini dillendirmiş.

Savaşta doğduk. Tereyağsız, yumurtasız büyüdük. Soğuk savaşla serseme döndürüldük. Kibrit kutularında orak çekiç aranan bir dönemdi.

Askerin, polisin gözetiminde yaşadık… İdamlar, işkenceler, sürgünler gördük…

Bu kuşağın çoğu, bilinci kumpaslı yaşadı gitti. Çok az kişi derin yaralarla da olsa kumpastan kurtarabildi kendini. Selim Esen böylesi, kumpastan kurtulan bir aydın. Tertemiz bir dille bizi anlatıyor.

Umut verdi Açık Çekmece bana. Çeşitli yöntemlerle beyin yıkama işlemine karşın, bilinci pırıl pırıl kalabiliyor insanın. Selim Esen’de bunu gördüm.

Okuyun Açık Çekmece’yi. (Evrensel Basım Yayın, İstanbul 2010) Türkiye’nin geçirdiği uğrakları göreceksiniz.

[1] İnsancıl Dergisi, Mart 2012.