19.05.2009, Köln-Almanya, Yavuz Kürkçü'yle

 
   
 

 İLK HEDEF’in İLK SÖZÜ[1]

“Önsöz” geleneğini kitap yazarlarına bırakmak istediğimizden bugüne kadar “İlk Söz” sözcüğünü benimsedik. ”İlk söz”ümüz her sayımızda bıkmadan usanmadan yinelediğimiz gibi yine vatanımızın bölünmez bütünlüğünü sağlamak, birlik ve beraberliğimizi korumaktır.

                Geçtiğimiz ayı değerlendirdiğimizde dışarda bilinen kaos devam ediyor. Ortadoğu olayları tırmanışta, PKK siyasallaşma sürecinde, Avrupa Birliğine üyelik sürekli dinlenen aynı şarkı örneği. İçeride de farklı bir gelişme yok diyebiliriz. Hortumcu, soyguncu, vurguncu aynı, değişen bir şey yok. Sayıları azalır mı diye düşünürken artıyor. Antalya’da ortaya çıkan 21 daireli, bir apartmanlı “yeşil kart” lı Fatma Özalp 87) ve Hüseyin Özalp (81) çifti son örnek. Birisi kalp diğeri göz ameliyatı olmuşlar parayı devlete ödettirmişler.

                Cumhurbaşkanının 20 bin dolarlık yatak odası takımı ile 20 milyarlık jakuzi takımı tartışmasına şimdi köşkün onarımı için harcanan 1 tirilyon lira eklendi. Evren döneminde satın alınan İstanbul’daki Huber Köşkü, Özal’ın Okluk koyunda yaptırdığı yazlık, Huber’i “Cumhurbaşkanlığı Tarabya Kampusu” na dönüştüren Demirel unutuldu.

                Geçtiğimiz ay petrol ürünleri iki kez zamlandı. İhracat hedeflerimiz yetersiz. Büyüme yerine küçülüyoruz. Tüketim en alt sınırında, enflasyon tek haneli rakamlara bir türlü inmiyor.

                Satılığa çıkarılan 360 otel turizmden bu yıl beklentilerimize şal örtüyor. Kredi kartı borçlarını ödemedikleri ya da geç ödedikleri için bankalar tarafından kara listeye alınanların sayısı Şubat ayı sonunda 825 bine ulaştı. Bu tablo karşınsında ekonominin kaptanı Kemal Derviş, “hata yapmazsak enflasyonu yenme fırsatını yakaldık” diyebiliyor. Geri dönüp bakıyoruz, yedi kuşağı borçlandırmışız. Soruyoruz: Borç, borçla ödenirse bu nasıl ekonomidir?

Pozitif enerjinin pozitif yaşama dönüşmesinin ipuçlarını veren Uri Geler, bir dokunuşta yeşerttiği kırmızı turp tohumları gibi ülkemizde ahlakı, dürüstlüğü, temizliği, şeffaflığı yeşertebilir mi acaba?

                Kapatılan ve değişik isimlerle yine karşımıza dikilen o hep aynı siyasi partiler ve destekçilerinin kafaları değişmiyor. Din sömürüsünde yine önde gidiyorlar.

                Türban sömürüsü, bunlara destek veren dinci radyo-tv. kanalları ve gazetelerde hergün gündemde. Türbanı din tüccarlığı’nın üniforması olarak kullananalar küçücük imam hatip öğrencilerinin sırtından siyaset yapıyorlar.

                Cumhurbaşkanı uyarıyor: “Devlete ve rejime yönelen ve cumhuriyetin çağdaş kazanımlarını kaldırmayı amaçlayan irtica akımları, tehdit ve eylem yeteneğiyle kaygı verici boyutlara ulaşmıştır.”

                Demek ki, İrtica gündemimizdeki yerini kuvvetlenerek koruyor. Öyleyse sayfalarımızı çevirelim.

[1] İlk Hedef, Nisan 2002, yıl:1 sayı:7