Nereden... Nereye...
(7 Ocak 1946 - 17 Eylül 1961)
CHP grubuna bir önerge verilir, “Dörtlü Takrir”
adıyla anılan önergede “…Büyük Millet Meclisi’nde,
hakiki bir murakabenin sağlanmasını, demokratik
müesseselerin serbestçe doğup yaşamasına engel olan ve
Anayasanın halkçı ruhunu sınırlayan bazı kanunlarda
değişiklik yapılmasını ve parti tüzüğünde de yine bu
maksatların gerektirdiği değişikliklere hemen
geçilmesini” isterler. Önerge sahipleri tek partili
dönemin CHP milletvekilleri Adnan Menderes, Fuat
Köprülü, Celal Bayar ve arkadaşlarıdır. Bu üç isim
CHP’den istifa ederek 7 Ocak 1946 günü “Demokrat
Parti” adıyla bir parti kurarlar. Demokrat Parti 14
yıl fırtınalı bir yaşam sürdürecek, ezici çoğunlukla
sahip olduğu iktidarını kanlı bir biçimde
sonuçlandıracaktır.
DP hızla kurumlaştı. Daha üçüncü ayını
doldurmadan birçok il merkezde tabela astılar. Aydın
Merkezini Ethem Menderes, Ankara Merkezini Zühtü
Velibeşe, İstanbul Merkezini avukat Kenan Öner, Samsun
Merkezini ise emekli albay Şefik Özüdoğru kurdular. Bu
isimler o dönem Türkiyesinin önde gelen isimleriydi. Ama
yeni DP’ye karşı kamu oyunda yine de bir çekingenlik
vardı. Yaklaşan seçimlerden iktidar uman DP, toplumun bu
kaygısını doğru değerlendirdi. Partinin ağır toplarından
Celal Bayar 20 Nisan 1946 günü partisinin ara seçimlere
katılmayacağını açıkladı. Bayar, “Seçimler
tek dereceli olmadıkça ve seçim güvenliği sağlanmadıkça,
kanunsuz müdahaleleri ortadan kaldıracak tedbirler
alınmadıkça, DP seçimlere katılmayacaktır…Fakat ,işaret
ettiğim bu şartlar yerine getirilirse, seçimler
önümüzdeki seneden evvel de yapılacak olsa, iştirak
edebiliriz.” dedi. Adını demokrat koyanların bu
düşüncesi ne olabilirdi?..30 Mayıs 1946’da CHP’nin önde
gelen yöneticilerinden Nihat Erim, Ulus Gazetesinde
çıkan “Demokrasi gaye midir, vasıta mıdır?” başlıklı
yazısıyla akılları karıştırdı.
31 Mayıs 1946 günü TBMM, tek dereceli
seçim kanununu kabul etti. “Açık oy gizli tasnif
esası kaldırıldı, yerine, gizli oy açık tasnif”
esası getirildi. Seçim kanunu ile birlikte Cemiyetler
Kanunu da değiştirildi. Buna göre sendikalar işçi ya da
çiftçi partileri kurulabilecekti.
7 Eylül 1946 günü Türk parasının değeri
düşürüldü, altın satışları serbest bırakıldı. Celal
Bayar, 26 Ekim günü Kırklareli’nde yaptığı bir konuşmada
7 Eylül kararlarını ağır bir dille eleştirdi. CHP
iktidarı ağır yara almıştı. Daha önce CHP’nin yaptığı
milletvekili tekliflerini reddeden Mareşal Fevzi
Çakmak’ın 27 Haziran günü DP’nin İstanbul listesinden
bağımsız aday gösterilmesi anlamlı karşılanmıştı. 8.inci
dönem Meclis çalışmalarıyla birlikte DP, muhalefetinin
dozunu arttırdı. Celal Bayar, 17 Kasım 1946 günü
İzmir’de yaptığı bir konuşmada, “Biz Halk Partisi’ni
şöyle telakki ediyoruz: Bir kase yoğurt düşününüz ki
üstünde kaymak tabakası tozludur. Altında ise bembeyaz,
saf bir yoğurt vardır” dedi.
TBMM’de, çok tartışmalı geçen bir
toplantıdan sonra 10 Haziran 1946 günü milletvekili
seçimlerinin Ekim 1947 yerine 27 Temmuz 1946 tarihinde
yapılmasına karar verildi. 17-18 Temmuz günleri parti
liderleri son konuşmalarını yaptı. CHP lideri ve
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, seçimi kaybetmesi halinde
Cumhurbaşkanlığından çekileceğini açıklarken, DP Genel
Başkanı Celal Bayar şöyle diyordu:
“Yeni bir devre giriyoruz. Bu Pazar
günü yapılacak seçimde bu devre açılıyor. Oylarınız
vicdanlarınızdan kopup gelmelidir ve yalnız vicdanınızın
sesini aksettirmelidir. Bunun için seçim tam anlamıyla
serbest olmalıdır.”
Seçimler serbest yapıldı. Türkiye’de
muhalefetli ilk tek dereceli seçim sonuçları açıklandı:
CHP 395; DP 66; Bağımsızlar 4
milletvekilliği aldılar. 5 Ağustos 1946 günü
Cumhuriyetin 8. Meclisi 451 oyun 388’ini alan İsmet
İnönü’yü tekrar Cumhurbaşkanı seçti. Meclis Başkanlığını
emekli general Kazım Karabekir kazandı. DP’nin adayı
Mareşal Fevzi Çakmak 50 oy’da kaldı.
Recep Peker Kabinesinin 14 Ağustos günü
TBMM’den güven oyu almasıyla birlikte Türkiye, yeni
olaylara yelken açıyordu. İnönü’nün 10 Ekim günü verdiği
demeç yankı uyandırdı. İnönü şöyle diyordu: “En büyük
iki eserim, köy okullarını açmak ve çok partili dönemi
başlatmaktır.” Doğruydu, Meclis’te artık bir parti
daha yer alıyordu: Demokrat Parti…
7-11 Ocak 1947 günlerinde
gerçekleştirilen Demokrat Parti’nin ilk büyük
kongresinde demokrasinin kurulması için üç temel şartın
yerine getirilmesi istendi:
“1. Antidemokratik ve Anayasa’ya
aykırı kanunların kaldırılması,
2. Seçimlerin devlet memurları
tarafından değil, hukuki merciler tarafından
denetlenmesi,
3. Cumhurbaşkanlığı mevkiinin parti
liderliğinden ayrılması.”
16 Temmuz 1948 tarihinde Büyük Millet
Meclisi’nde yeni Seçim Kanunu kabul edildi. Demokratlar
bu kanunu “Demokratik” bulmadıklarını, adli
teminat sağlanmadığı için seçimlere katılmayacaklarını
açıkladılar. 17 Ekim günü ara seçimler yapıldı. Bu
CHP’nin 1961 yılına kadar kazanacağı son seçim
olacaktı.
15 Mayıs 1950 seçimi ile 27 yıllık CHP
iktidarı sona erdi. DP, oyların yüzde 53.59’unu, CHP ise
yüzde 39,98’ini aldı. Oyların 4.242.831’in alan DP, 408
milletvekili, 3.165.096 oy alan CHP ise, 69 milletvekili
çıkardı. Millet Partisi de 1 milletvekilliği kazandı.
9 dönem TBMM 22 Mayıs günü yaptığı oturumda 66 aleyhte
oya karşılık 387 lehte oyla Celal Bayar’ı Cumhurbaşkanı
seçti. Adnan Menderes hükümeti 29 Mayıs günü güven oyu
aldı. Yeni bir dönem başlıyordu…
Menderes hükümeti ilk icraatını ezanın
Türkçe okunmasını yasaklayarak yaptı. “Ezanın Türkçe
okunmasına mukabil cami içinde bütün ibadet ve duaların
din dilinde olması garip bir tezat teşkil eder gibi
görünür” diyen Başbakan, meclise ezanın eskiden
olduğu gibi Arapça okutulmasını kabul ettirdi. “Tanrı
uludur; Allah-u ekber” olarak yer değiştirdi.
Menderes, yandaşlarına serbesti sağlayacak olan af
kanununu da 14 Temmuz günü meclisten geçirdi. 3 Eylül
günü Belediye seçimlerinden de zaferle çıkan DP’nin bu
başarısı için Başbakan Adnan Menderes, “Türk Milleti
Halk Partisi’ni 14 Mayıs’ta iktidardan uzaklaştırdı, 3
Eylül’de de muhalefetten tasfiye etti.” dedi.
Aslında Başbakan “şimdi bizim partimizin dönemi”
demek istiyordu. Belki de “Biz bundan sonra ne dersek
o olur” da demek istemiş olabilirdi kim bilir?..
Bakalım neler olacaktı?
12 Aralık 1950 günü hükümet, CHP Merkez
Binası’na el koydu. Burasının devlet malı olduğu, haksız
yere gasp edildiği gerekçesiyle bina, hazine malı olarak
kayda alındı.
5 Ocak 1951 günü TBMM’de bir konuşma yapan Abdurrahman
Boyacıgiller, Türkiye’de 1 milyon 100 bin işsiz
bulunduğunu ileri sürdü. 8 Mart 1951 günü Menderes
hükümeti istifa etti; ertesi gün ikinci Menderes
hükümeti kuruldu. Başbakan’ın kabinede sadece üç bakanı
değiştirdiği görüldü. Parti içi muhalefet sesini
yükseltti.
24 Eylül 1951’de Türkiye Nato’ya girdi, 8 Eylül’de 2.
Dünya Savaşı’nı resmen son erdiren anlaşma imzalandı. 16
Eylül günü 17 ilde yapılan ara seçimlerde DP 18, CHP ise
2 milletvekili çıkardı. CHP’nin ağır topları Necmeddin
Sadak, Nihat Erim ve Lütfü Kırdar’ın seçimi kaybetmeleri
ağır hezimet sayıldı.
4 Ocak 1952 günü iç politikada hava
gerginleşti. CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek’in Londra
radyosu’ndaki “Hürriyet Yok” başlıklı konuşması
geniş yankı buldu. 12 Haziran 1952’de DP Meclis Grubu,
partide süregelmekte olan anlaşmazlıklar nedeniyle 1952
ara seçimlerini yapmama kararı aldı. DP, sanayicileri de
karşısına almakta gecikmedi. Cumhurbaşkanı Celal Bayar 7
Ocak 1952 günü yaptığı bir konuşmada, “Yerli sanayi
himayeden istifade edemiyorsa kabahat kendindedir.”
Dedi.
Hükümette tuhaf şeyler oluyordu. TBMM
Başkanı Refik Koraltan, jandarma ve polisin Ermeni ve
Fransız polisinden daha kötü olduğunu
söyleyiverdi...İzmir Barosu avukatlarından Ali Özkanad,
Meclis Başkanının bu konuşması üzerine 17 Ocak 1952 günü
kendisine bir telgraf çekerek düelloya davet etti.
Meclisteki sayısal çoğunluğunu ‘güç
bende’ düşüncesiyle kullanma eğilimi gösteren
Başbakan, 13 Nisan 1952 günü ‘Radyoyu siyasi
partilerle paylaşmayacağız’ dedi. Menderes aslında
‘güç bendedir’ demek istiyordu. Tırmanan olaylar
karşısında CHP 19 Haziran günü bir açıklama yaptı.
“Muhalefet yok edilmek isteniyor” dedi. Derken,
varlığından çok şey beklenen Köy Enstitülerinin
kapatıldığı haberi geldi. Milli Eğitim Bakanı Tevfik
İleri, ”iğrenç solcu düşüncelerin bütün
propagandacıları, bu enstitülere girmeyi başarmışlardı”
bahanesi arkasına saklanarak, 10 Ağustos 1952 günü bu
ilim yuvalarını kapattıklarını açıkladı. Köy
Enstitülerinin kapatıldığı haberi toplumun büyük
kesiminde gericilik olarak nitelendirildi. Adnan
Menderes 21 Kasım günü Kayseri’de yaptığı konuşmada,
“Gericilik artı demek Türk milletine hakaret etmektir”
cevabını verdi. Verdi ama gerekçesini ortaya koyamadı.
22 Ocak 1953 günü Türkiye Milliyetçiler
Derneği kapatıldı. 8 gün sonra 30 Ocak günü Başbakan
Menderes bir basın toplantısı düzenledi, “Medeni
münakaşa devrini arıyoruz” dedi. Muhalefet Partisi
lideri İsmet İnönü ise, “Memleketi geriye götürmek
onun hayatına en ağır tehlikeyi davet eder.”
yanıtını verdi.
5 Mayıs 1953 günü Milli Koruma Kanunu
yürürlükten kaldırıldı. Aynı günlerde siyasi baskı,
gençler üzerinde de hissedilmeye başladı. Başbakan, 1953
yılının 3. basın toplantısında “Talebe arasında bazı
solcu ve ticani tahrikleri ile karşılaştık” dedi.
9 Haziran günü hava biraz daha gerildi.
CHP malları için Demokrat Parti grubunda tartışma çıktı.
Komisyon raporlarına göre, “Cumhuriyet Halk
Partisi’nin gayri meşru iktisaplarda bulunduğu tespit
edildi” denildi.
16 Ekim 1953 günü aralarında Şefik Hüsnü
Değmer, Zeki Baştımar gibi önemli isimlerin yanı sıra
tramvay biletçisi, seyyar satıcı, işçi, memur, aktör,
doktor, fabrikatör, tüccar, avukat, subay,er, asistan,
askeri lise öğretmeni, üniversite öğrencisi toplam 167
solcunun davası başladı.
15 Ocak 1954’e gelindiğinde siyasal
baskı halkı sindirme noktasına ulaştı. İnönü, tehlikeye
işaret ederek, “Türk demokrasisini koruma görevi
gençlerindir” dedi. 27 Ocak günü Millet Partisi
kapatıldı, yöneticiler birer gün hapis ile 250’şer kuruş
para cezasına çarptırıldı. Ancak kapatılan partinin
ileri gelenleri yeniden bir araya gelerek Osman
Bölükbaşı önderliğinde 10 Şubat günü Cumhuriyetçi Millet
Partisini kurdular.
Demokrat Parti iktidarı 30 Mayıs 1954
günü tarihi bir karar aldı. Kırşehir ilini ilçe yapan
6429 sayılı kanun TBMM’de kabul edildi.
14 Mayıs seçimlerini DP yine ezici bir
çoğunlukla kazandı. İnönü, “Seçimlerde din siyasete
alet edilmiştir” dedi. 23 Eylül 1954 günü
“Kabahat Sebep Olanlarındır”, “İki Kardeş Kanı”, “Bir
Başbakan Konuştu”, “Demokratların Harici Bir
Muvaffakiyeti” başlıklı yazılarla, Başbakan Menderes
ve Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü’ye hakaret ettiği öne
sürülen Yeni Ulus Gazetesi yazarı Hüseyin Cahir Yalçın,
26 ay hapse mahkum edildi.
13 Kasım günü bir bildiri yayınlayan CHP, “Hükümet
basın özgürlüğünü yok etti” dedi.
21 Mayıs 1955 günü CHP Mecliste bir ilke
imza attı. Hakim teminatı, seçim kanunu, basın kanunu ve
ciddi bir durum olan ekonomik bunalımın çözümüne kadar
Meclis’in tatile girmesini istedi. Hükümetin tutumu DP
Manisa İl Kongresi’nde de eleştirildi.
19 Haziran günü Cumhuriyetçi Millet
Partisi’nin Kırşehir’de yapacağı açık hava toplantısına
izin verilmedi.
5 Temmuz 1955 günü Hükümet, istediği
zaman memurları bir süre için işten el çektirmeyi ya da
emekliye ayırmayı sağlayacak bir yasa çıkardı. 20 Temmuz
günü zabıta, CHP’nin Isparta İl Kongresini dağıttı.
Ulus Gazetesi, İsmet İnönü’nün “Çetin
Bir İmtihan” başlıklı yazısı nedeniyle 19 Eylül 1955
günü kapatıldı.
10 Eylül günü İstanbul’da Selimiye
Kışlası’nda göz altına alınan 2059 kişiden 23’ünün
müseccel komünist olduğu açıklandı. Aynı gün İstanbul’da
Korgeneral Vedat Garan, Korgeneral Fazıl Bilge ve
Tuğgeneral Nedim Erensoy’a işten el çektirildi.
23 Ocak günü bir bomba daha patladı.
Başbakan Menderes, DP Grubunda yaptığı konuşmada
üniversite ve basına çattı, “İstersek çanlarına ot
tıkarız” dedi.1 Ağustos 1956 günü CHP Genel
Sekreteri Kasım Gülek, yeni değiştirilen Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na aykırı hareket etmek
suçuyla Rize’de tutuklandı. Rize’de yargılan Gülek, 6 ay
hapis cezasına mahkum oldu.
Meclisteki DP çoğunluğundan güç alan
Menderes, ağzından baklayı çıkardı: “Siz isterseniz
hilafeti bile getirebilirsiniz.” 13 Ağustos 1956
günü Bakanlar Kurulunun 4/7805 sayılı kararıyla
Ortaokullarda din eğitimi yapılmasına karar verildi.
29 Mayıs 1956’da basın ile ilgili önemli
bir gelişme yaşandı. DP gazeteleri sınırlayan yeni
tasarıyı kabul etti. Tasarı tartışılırken ılımlı bir
parti üyesi olan Burhanettin Onat, grup başkanlığından
istifa etti. 16 gün sonra 14 Haziran 1956’da CHP Genel
Sekreteri Kasım Gülek, “Büyük Millet Meclisi’nin
manevi şahsiyetini tahkir ettiği gerekçesiyle” bir
yıl hapis cezasına mahkum edildi. Bu olaydan iki gün
önce hükümet, 12 yargıcı daha emekli etti.
27 Haziran 1956’da Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu tartışmalara yol açtı. CHP Genel
Başkanı İsmet İnönü, “Biz mutlakıyetten bugüne
geldik. Siz, bugünden mutlakıyete gidiyorsunuz.” dedi.
Getirilen kanunla siyasi partiler toplantı yapabilmek
için izin almak zorunda bırakıldılar.
11 Nisan 1957’de Halk Gazetesi sahibi
Ratip Tahir Burak, 19 Aralık 1956’da yayınlanan “Oldu
da Bitti Maşallah” alt yazılı karikatüründe devlet
memurunu küçük düşürmek suçundan 1 yıl 4 ay hapis
cezasına çarptırıldı. Burak tutuklandı.
7 Haziran 1957’de DP lehine propaganda
yapan Ödemiş Vaizi Fevzi Boyar’ın on aylık
mahkumiyetinin affı konusundaki teklif, CHP tarafından
reddedildi. İnönü, “DP, dini siyasete alet ediyor,
Meclisin önünde mesuliyetten bu kadar uzak bir Adalet
Bakanı görülmemiştir.”dedi.
24 Haziran 1957 günü dokunulmazlığı
kaldırılan Osman Bölükbaşı, Meclis’e hakaret etmek
suçuyla 2 Temmuz günü tutuklandı.
11 Eylül 1957’de Meclis’te seçim kanunu
tadil tasarısı tartışılırken kavga çıktı. TBMM
feshedildi. Seçimlerin yenilenmesine karar verildi. 28
Ekim’de yenilenen seçim sırasında yurdun birçok yerinde
olaylar çıktı. DP iktidarda kaldı, oyların yüzde
47.7’sini alarak Meclis’te 424 milletvekilliği kazandı.
Seçimden zaferle çıkan DP, baskısını
arttırdı. Başbakan Adnan Menderes 9 Ocak 1958 günü
yaptığı açıklamada, “Hükümetin baskı tedbirlerini
almasına muhalefet sebep oldu” dedi.16 Ocak günü
İstanbul’da 9 subay (birisi emekli 3 albay, 1 yarbay, 4
binbaşı ve 1 yüzbaşı) hükümet aleyhinde komplo
hazırlamak suçundan tutuklandı.
Asker ile fikir ayrılığına düşen DP lideri tarihi bir
açıklama daha yaptı: “Ben orduyu yedek subaylarla
idare ederim.”
9 Nisan’da CHP yayın organı Ulus gazetesi bir ay süre
ile kapatıldı. 2 Haziran günü muhalefet lideri İsmet
İnönü’nün İstanbul CHP Merkezi’nde yaptığı basın
toplantısındaki demecine yayın yasağı konuldu.
2 Aralık 1958’de İstanbul Valisi Ethem
Yetkiner, Ajans Haberlerini Dinlemeyenler Derneği’ni
kapattı.
6 Eylül günü Balıkesir’de yaptığı
konuşmada Menderes, muhalefeti, halkı Irak’tan örnek
almaya ve zor kullanıp komplo düzenleyerek hükümeti
devirmeye çalışmakla suçladı. CHP Meclis Grubu da 16
Eylül 1958 günü bir bildiri yayınlayarak, “İktidar
partisi idarecileri, iç politikada yeni bir şiddet ve
baskı devri açmak hevesine kapılmış görünüyorlar.”
dedi. Ama İsmet İnönü’den daha güçlü bir yanıt geldi.
Muhalefet Partisi lideri, 22 Eylül günü Haydarpaşa
Garı’nda yaptığı konuşmada, “İbretle görüyorum ki
Nuri Sait idaresinin yıkılmasının tek kanıtlayıcısı DP
Genel Başkanı’dır. Demokrasiye paydos demeye DP
başkanının gücü yetmeyecektir.” dedi.
1958 yılı sona ererken Türkiye ‘Vatan
Cephesi’ ile tanıştı. Başbakan Menderes, 12 Ekim
günü Manisa İl Kongresi’nde ‘Vatan Cephesi’
nutkunu verdi ve “...politika ve ihtirastan vareste
vatandaşların kin ve husumet cephesine karşı bir vatan
cephesi kurmalarını” istedi. Yani bir anlamda
siyaset çatışma arenasına dönüştürülüyordu. ‘Vatan
Cephesi’ kavramını geliştirmek ve güçlendirmek için
Devlet Radyosu devreye sokuldu. Haber Bültenlerinin
ardından ‘Vatan Cephesi’ne katılımlar
okunuyordu...Ülkenin dört bir yanından katılımlar
okundukça DP, sesini yükseltti. Cumhurbaşkanı Bayar, 28
Kasım günü Çorlu’da yaptığı konuşmada, “Milletin
azmi, o maniyi karınca gibi ayağının altında ezmeye
muktedirdir” dedi. Tabiki ‘mani’ CHP,
‘muktedir’ DP idi.
6 Ocak 1959 günü İstanbul’da meydana
gelen olay siyasetteki çekişmeleri bir süre için
duraklattı. Tan Matbaasında meydana gelen ve 16 kişinin
ölümüne, 141 kişinin yaralanmasına neden olan olayda
çevre binalar da hasar gördü. Olayın, matbaa ile aynı
blokta bulunan bir ecza deposundaki nitro gliserin’in
patlaması yoksa, sabotaj için yerleştirilen saatli
bomba’nın patlaması sonucu mu meydana geldiği
tartışılırken; CHP, 14’ncü kurultay çalışmalarını bir
bildiri ile tamamladı. Yayınlanan ‘İlk Hedefler
Beyannamesi’ partizanlığın kaldırılması başta olmak
üzere hürriyeti kısıtlayıcı bir çok yasanın ve
uygulamanın gözden geçirilmesini öngörüyordu.
Tan olayı yankıları ve İçişleri
Bakanlığının tamimi üzerindeki tartışmalar gündemdeki
yerini korurken, Türkiye bu kez İngiltere’de düşen THY
uçağına kilitlendi.
17 Şubat 1959 günü, Başbakan Adnan Menderes’i Kıbrıs
görüşmeleri için Londra’ya götürmekte olan THY’nın ‘SEV’
adlı Viscount uçağı Gatwick Havaalanı yakınlarında
düştü. 25 yolcu taşıyan uçaktan Başbakan ile birlikte 10
kişi kurtuldu.
1960 yılının başlarında DP, özgürlükleri
kısıtlayıcı tutum ve davranışlarına hız verdi. 30 Nisan
günü İçişleri Bakanlığı bütün illere yolladığı bir
tamimle siyasi parti kongrelerinin yasaklandığını
bildirdi.
11 Mayıs günü TBMM kavgalı bir oturuma
daha tanıklık etti. CHP Grup Başkan Yardımcısı Nüvit
Yetkin’e söz verilmeyince olay çıktı. 5 CHP’li Mecis’ten
çıkarıldı. CHP’liler hep bir ağızdan
“Hürriyet...Hürriyet” diye bağırdılar ve tam kadro
Meclis’i terk ettiler.
‘Vatan Cephesi’ ve ‘Parti
kongrelerinin yasaklanması’ çıkışlarıyla militan
yandaşlarına sinyal veren DP, kışkırtmalarının sonucu
aldı. Muhalefet lideri İnönü 1 Mayıs’ta Uşak’ta ve 4
Mayıs’ta Topkapı’da taşlı ve sopalı saldırıya uğradı.
İzmir’de CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek ile İzmir
Valisi Hadımlı, sokakta kavga etiler. İnönü’nün 7
Mayıs’ta Ankara’ya dönüşü de olaylı oldu. CHP
milletvekilleriyle güvenlik güçleri arasında tartışmalar
yaşandı. CHP olayları şiddetle kınadı ve iktidarı ağır
bir dille eleştirdi.
İnönü DP’yi bir kez daha uyardı:
“Biz demokratik rejimi kurduk. Bu
rejimi istikametinden ayırıp başka rejim haline getirmek
tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam ederseniz, BEN
DE SİZİ KURTARAMAM.” 18 Nisan gününe
gelindiğinde muhalefet ve basın aleyhine ortaya sürülen
suçların soruşturmasını yapacak ‘Tahkikat Komisyonu’
kuruldu. 20 Nisan günü gazeteler toplatıldı.
5 Mayıs günü gençlik, saat 5’te Kızılay’da geniş
katılımlı bir eylem düzenledi. Tarihe 555K olarak
geçen gösteride tutuklanan gençler, 19 Mayıs Stadyumunun
içindeki karakola götürüldüler. 21 Mayıs günü Harp Okulu
öğrencileri, Okul Komutanı Tuğgeneral Sıtkı Ulay ile
birlikte hükümet aleyhinde sessiz bir yürüyüş yaptı.
Hazin sona yaklaşılıyordu...
27 Mayıs sabahı saat 04.30’da Türkiye Radyoları, kısa
aralıklarla İstiklal Marşı çalarak Silahlı Kuvvetlerin
tebliğini yayınlamaya başladı. Silahlı Kuvvetler
yönetime el koymuştu.
29 Eylül 1960’da DP Ankara 4. Asliye Mahkemesi kararıyla
kapatıldı. 14 Ekim 1960 günü Yassıada’da DP ileri
gelenlerinin yargılanmasına başlandı. Mahkemeler 1961
yılının Eylül ayına dek sürdü. Yüksek Adalet Divanı on
beş kişiyi idam, 464 kişiyi de çeşitli hapis cezalarına
çarptırdı. 128 kişi beraat etti. İdam cezalarından
120’si müebbet hapse çevrildi. Milli Birlik Komitesi (MBK),
12 idam cezasını Müebbet hapis cezasına çevirdi.
Dışişleri eski Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye eski
Bakanı Hasan Polatkan, 16 Eylül 1961 günü idam
edildiler. Hastalığı devam eden eski Başbakan Adnan
Menderes’in idam cezası ise, 17 Eylül 1961 tarihinde
yerine getirildi. |