|
NUTUK ya da Söylev
Atatürk’ün 15-20 Ekim 1927’de Cumhuriyet
Halk Fırkası’nın 1. Kurultay’ında okuduğu uzun söylevin
adı NUTUK’dur. Kurtuluş savaşı ile Cumhuriyetin ilk
yıllarının belgelere dayandırılmış ayrıntılı bir özeti
ve yorumudur.
‘’1335 (1919) senesinin Mayısının 19 uncu günü Samsun’a
çıktım...’’ diye başlar büyük kurtarıcı.
Gazi’nin el yazısıyla yazdığı Nutuk yada başka bir
deyişle söylev, Halk Fırkası kongresinin sabah ve akşam
altı gün süren toplantısında, yine kendisi tarafından
okunmuştur. Gazi söylevi 36 saatte tamamlamıştır.
Söylev eski harflerle 543 büyük kitap sayfasıdır. Buna
226 belge ile, Trakya teşkilatına ait belgeler ve
başlıca savaşların harita ve krokileri eklenmiştir. İlk
baskısı 1927 yılında eski Türkçe ile iki cilt asıl metin
ve belgelerin yer aldığı ek bir cilt halinde toplam üç
cilt olarak yapılan söylevin, daha sonra gerek yeni
harflerle Türkçe, gerek yabancı dillerde çeşitli
baskıları yapılmıştır.
Nedir büyük nutuk?
Halk Partisini, Anadolu ve Rumeli
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin bir devamı ve Sivas
kongresini de bu nedenle partinin ilk kongresi sayanlar
ve Halk Partisi edebiyatında ikinci kongre adı verilen
üçüncü Büyük Millet Meclisine tek parti olarak gelen
Halk Fırkası, 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında ilk
kongresini düzenledi.
Kongrenin büyük olayı, Gazi’nin bu
kongrede, daha sonra ‘’Nutuk’’ olarak adlandırılan
demeci ile, hem kendi mücadelesini, hem de 19 Mayıs
1919’dan Cumhuriyetin ilanına kadar olan milli
mücadeleyi kendi açısından değerlendirmesidir.
Nutuk, tarihi değerde siyasi bir
belgedir. Her siyasi belge gibi, zamanın koşullarında
çeşitli açılardan değerlendirilebilir. Önemli olan
nutkun sahibinin kendi hikayesini, kendi eli ve dili ile
kendi ölçüleri ve de seslendirildiği günlerin ortamında
tarihe mal etmiş olmasıdır.
Atatürk’ü,‘’Kaderini hayale,
heyecana ve tesadüflere bağlamayan, bunların hepsinden
faydalanan, ama talihinin örgüsünü, mantıkın ve
zaruretlerin düğümleri ile dokuyan bir hesap adamı. Bir
düzen sanatçısı. Bir determinist...’’olarak
tanımlayan Şevket Süreyya Aydemir, ‘’Tek Adam adlı
eserinde Nutuk’u şöyle anlatır:
‘’Gazi ölçüsünde bir liderin, kendi
harekat ve icraatını, kendi görüş açısından olsa da,
böylesine vesikalar dayanağı ile partisi, milleti ve
bütün cihan karşısında gün ışığına vurması, pek de
misali olmayan bir davranıştır. Çünkü hem kendi milleti,
hem dünya karşısında olayların böylece
değerlendirilmesi, öylesine bir taahhüttür ki, böyle bir
taahhüde ancak, hem kendine, hem kendi işlerine inanan
ve onu kendi inandığı gibi tarihe nakletmek isteyen,
cesur bir insan girişebilir.’’
Gazi’nin nutkunda, değerini hiçbir zaman
kaybetmeyecek, somut belgelere dayanan, olayların
gelişmeleri ile doğrulanan, günün koşullarına göre
değerlendirilmesi gereken, kişisel görüş ve yargılar da
yer alır.
Aydemir ‘’Tek Adam’’da mesela diyor,
‘’Anadolu’da müstakil bir heyet-i içtimaiye yaratmak’’
yolunda daha 1919 Haziranında Amasya’da başlayan
çabaların nutkun ilk sayfasında yer alan ve etrafiyle
sıralanan zorunlukları, 23 Nisan 1920 de Ankara'da Büyük
Millet Meclisi Hükümetinin kuruluşuna varan gerekçe, bu
hareketin Türkiye Cumhuriyeti şeklinde gelişmesi ve bu
cumhuriyetin, içli bir hitabe ile Türk Gençliğine emanet
edilişi, her zaman aynı derecede önemli sayfalar teşkil
edecektir. Ama gene bu arada mesela, Gazi’nin eski
arkadaşları ve onların davranışları onların orduyu ele
geçirerek kendisine karşı bir komplo hazırladıkları
hakkındaki hükümleri ancak, nutkun verildiği günlerin
şartlarına göre değerlendirilebilir. Mesela Ali Fuat
Paşa, Kazım Karabekir, Rauf bey ve diğer eski yakın
arkadaşları hakkında vardığı hükümler, gerçi olaylara
dayandırılmıştır ama bu olayların, bu gün daha soğuk
kanlılıkla değerlendirilmesi mümkündür.’’
Bu eski arkadaşların birer Mustafa Kemal
olamayacaklarını vurgulayan Şevket Süreyya Aydemir,
şöyle der:
‘’Örneğin General Ali Fuat Cebesoy, Atatürk’ün ölümünden
çok sonra, 1956 da verdiği ‘’Atatürk- Milli Lider’’
başlıklı konferansta hem de artık Atatürk ölmüş olduğu
için tam bir vicdan kanaatı ile, Atatürk’ün üstünlüğünü;
medeni, aydın ve dürüst bir insan olarak tanımlamış,
yazmış, anlatmıştır. Hem de Atatürk’ün devrinde,
İzmir’de idam edilmek olasılığına kadar varan çile ve
mihnetlere rağmen...’’
Aydemir’e göre, bugün Atatürk sağ
olsaydı, bu eski arkadaşları hakkında, Nutuktaki
görüşlerini belki de başka türlü değerlendirirdi.
Gerçi Gazi Nutuk’ta:
‘’- Benimle beraber yola çıkanlar, kendi
görüş ufuklarının sonuna erince, birer birer beni
bıraktılar’’ der.
Onun ileriyi görüşü, imkanları doğru değerlendirme gücü,
bir bakışta aykırı gibi görünen büyük hedeflere yönelişi
ve Tek Adam olarak kendine özgü karar verme yetisi tabii
ki çevresindekilerde olamazdı. Yine, o zaman ve bu eski
arkadaşları hakkında, sert görülen davranışlarda
bulunmasaydı, bundan, hareket zarar görebilirdi. Belki
birtakım iç çatışma ve bölünmeler olabilirdi. Örneğin,
Rauf beyin cumhuriyeti zamansız bulduğu bir gerçektir.
Ama, bu insanların vatan sevgileri, kimi zaman yön ve
kader tayin edici hizmet ve yardımları, yadsınamaz.
Askeri kimliğini hep ön plana taşıyan Kazım Karabekir’in
gelişmeleri önceden ve her zaman göremeyerek, hele
zamansız bir partileşme deneyimi ile hem kendisine, hem
de gelişmelere zarar vermiş olmakla beraber, Erzurum’da
Mustafa Kemal ordudan ayrıldığı çaresizlikler ortasında
tek başına kaldığı bir günde; gösterdiği vefa ve
sadakat, hem milli hareketin tarihinde hem Mustafa
Kemal'in var oluşunda, kader tayin edici bir
müdahaledir. Zaten Mustafa Kemal de ölüm yatağında, bu
arkadaşlarının niçin kendi etrafında olmadıklarını,
hazin bir yalnızlık içinde sormuştur.’’
Mustafa Kemal Nutkunda İstanbul’daki
çabalarını ve ümitlerini anlatmamıştır. Bu açıdan devrin
sorunları da aydınlatılamamıştır.
Mustafa Kemal Nutuk’un başlangıcında 1919’da memleketin
içinde bulunduğu durumu özetledikten sonra, 9 Eylül
1922’de İzmir’de memleketin kurtuluşuna ve 29 Ekim
1923’te Cumhuriyetin kuruluşuna varan olayları,
mücadeleleri ve gelişmeleri, bölüm bölüm anlatır.
Belgeleri sunar. İcraatının dayanaklarını gösterir:
‘’- Beni İstanbul’dan sürmek ve
uzaklaştırmak maksadiyle Anadolu’ya gönderenler
tarafından, bu geniş selahiyetin (ordu müfettişliğinin)
nasıl verildiğine belki şaşarsınız,’’
diye sorar ve:
‘’- Derhal ifade etmeliyim ki,
onlar bana bu selahiyeti bilerek ve anlayarak
vermediler’’
diye açıklar. Zaten ona verilen sorumluluk, o daha
çalışmalarına başlamadan 23 Haziran 1919 da İstanbul
hükümetince geri alınmıştır. Kendisine ise, daha
Samsun’a ayak bastığı günlerde ve hemen geri gelmesi
için çağrı yapılmıştır. O Erzurum’da iken ve henüz
Erzurum kongresi de açılmadan, 8 Temmuz 1919’da, hem
askerlikten istifa etmiş, hem de padişah onun bütün
rütbe ve nişanlarını geri alarak kendisini ordudan
çıkarmıştır. Ondan sonra mücadele ve şeflik yetkilerini
kongre ve temsil heyetleri ile kendinden ve nihayet
Türkiye Büyük Millet Meclisinden almıştır. Tevkif
emirleri ise ayrıdır.
Gazi nutkunda, bu mücadelede yer alan
muharebeler zinciri ve bunların hikayesi üzerinde fazla
durmamıştır. Bu da Nutkun siyasi bir belge olduğunu
kanıtlamaktadır. O; nutukta daha ziyade koşulları,
siyasal gelişmeleri ve mücadelesini canlandırmıştır.
Kendisini ve eserini ortaya koymuştur.
Özetleyecek olursak, Nutuk’ta
bağımsızlık politikasının, çağdaş bir ulusun ve
Cumhuriyetin temel ilkeleri ve daha sonraki
politikaların ana hatları sık sık yinelenerek kapsamlı
bir program oluşturulur. Tarihsel olayların belgesel
anlatımının yanı sıra, olaylar ve kişilerle ilgili
yorumlar ve hesaplaşmalar geniş yer tutar. Bağımsızlık
ve halka dayanma ilkesi ile çağdaşlaşma hedefi ön plana
çıkan düşünsel öğelerdir. İleriye dönük pratik hedef de
bu alandaki kazanımların korunmasıdır. En sondaki
gençliğe sesleniş bunun kanıtıdır.
İlk Hedef, kasım 2001, yıl:1 sayı:2, s.43-45
|