27.06.2009, Kuşadası, Ziya-Belgin Gürel ve Sultan Su Esen'le

 
   
 

TAKSİM MEYDANI[1]

1 Mayıs 1977

 

                Aylar öncesinden 1 Mayıs 1977’nin DİSK’in öncülüğünde büyük katılımla kutlanması için yoğun çalışmalar yapıldı. Ortak basın açıklamaları ve duyurularla Türkiye’nin her köşesine ulaşıldı. 1 Mayıs günü, ülkenin dört bir yanından gelen 300 bin kişi Taksim Alanı’nda toplandı.

                1 Mayıs 1977, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde işçi bayramının en kitlesel ve coşkun bir şekilde kutlandığı yıl oldu. Sonradan yayınlanan emniyet raporlarına göre mitinge “memleketin çeşitli yerlerinden gelen yaklaşık 53 dernek ve kuruluş ile 99 işçi sendikası” katılmıştı. Yine aynı rapora göre olaylar çıktığı sırada meydanda yalnızca 100 bin kişi vardı. Oysa basın bu rakamın yüzbinleri bulduğunu, mitinge katılanlar ise toplam sayının 500 bine yaklaştığını söylüyordu.

 

                Miting’e katılım büyüktü. 1 Mayıs 1977’de Taksim Meydanı’nı dolduran kalabalığın içinde, Semra Özdamar, Yavuz Özkan, Fikret Hakan, Meral Orhonsay gibi tanınmış sinemacılar da vardı.

 

                Akşam 19’u biraz geçe, mitingin dağılmasına az bir süre kalmışken insanların üzerine İntercontinental Oteli’nin çeşitli odalarından, Pamuk Eczanesi’nin bulunduğu binanın üst katından ve Sular İdaresi’nin üzerinden yaylım ateşi açıldı. Bunu Gümüşsuyu’ndan çıkan ve etrafı tarayarak Sıraselviler Caddesi’nde kaybolan beyaz bir Renault’un yaylım ateşi izledi. Kürsüden yapılan “paniğe kapılmayın” çağrıları paniği durdurmaya yetmedi. Atatürk Anıtı çevresiyle meydanın Harbiye yönündeki girişi arasında yeralan bir grup da açılan ateşe, ateşle karşılık verdi. Bu sırada panzerlerden atılan ses bombaları paniğin had safhaya çıkmasına yolaçtı. Olayların sonucunda 34 kişi öldü. Bunların 26’sı ezilme ve boğulma sonucu hayatını kaybetmişti.

                DİSK tarafından yapılan açıklamada 1 Mayıs 1977 katliamının sorumlusu olarak “CIA ve onun yerli kardeş örgütü MİT, işbirlikçi sermaye ve Milliyetçi Cephe’nin (MC) desteklediği faşistler ve Maocu bozkurtlar” gösterildi. Olaydan hemen sonra yaptığı açıklamada devrin Başbakanı Süleyman Demirel, Kemal Türkler’i, DİSK’i, CHP’li Belediye Başkanı Ahmet İsvan’ı, TİP’i Maocuları suçladı. Bülent Ecevit ise 7 Mayıs 1977’de İzmir mitinginde, kontrgerillanın olaylardaki rolüne dikkat çekerek “Türkiye’de komünizm baskıyla, silahla, şiddetle önlenemez. Hele yasal yolun karşısına yasal olmayan aşırı ve taşkın sözde solcu kışkırtıcı ajan sokularak hiç önlenemez. Kışkırtıcı ajan kullanmak da çok akılsızca bir yöntemdir”, dedi. Ecevit daha sonra bu kuşkusunu “Özel Harp Dairesi” diyerek somutlaştıracaktı. Ancak gerek seçim öncesinde gerek seçimlerden sonra faillerin üzerine gideceğini vaat eden Ecevit’in başbakanlığı sırasında da bu konuda herhangi bir gelişme kaydedilmedi.

                Olayla ilgili davada görev alan ilk duruşma savcısı Çetin Yetkin, görevlerini savsaklayan ve kötüye kullanan kamu görevlileri hakkında soruşturma açılmasını talep edince görevden alındı. İddianamenin düzenlenmesinde görev alan 6 savcı yardımcısından biri ise olaydan 9 yıl sonra 1986 yılında yaptığı bir açıklamada, “Intercontinental Oteli olayda büyük rol oynadı. Otel, Allende’yi deviren ITT’nin oteli. Olayların hemen ardından satıldı. 1 Mayıs’tan önce otele üç gün kimse alınmamıştı. Oysa otelde kalmak için 1 Mayıs günü bir grup yabancı geliyor ve aynı gün uçakla dönüyorlar. İzlerini bulmak mümkün olmadı” diyecekti.

                1 Mayıs 1977 olayları nedeniyle açılan dava İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nce Ekim 1989’da bazı sanıkların aklanmalarına karar verilerek, bazı sanıkların da zaman aşımı nedeniyle davaları düşerek sonuçlandı. Bu kararla o gün ölüm ve yaralanmalara neden olanların kimler olduğu sorusu yine cevapsız kaldı. Yasalara göre böyle bir suçun soruşturulup dava açılabilme süresi 20 yılın bitiminde doldu, yani 2 Mayıs 1997’de. Bu suçun kendisine özel 5 yıllık zamanaşımı süresi de 2 Mayıs 1997 günü başladı, 2002 yılında sona erdi.

 

İstanbul’da eski 1 Mayıs’lar

·         1 Mayıs 1921 Taksim’de gösteri yapılan ilk “Amele Bayramı”ydı. Bu gösteri aynı zamanda İstanbul’u işgal altında tutan güçlere karşı bir direniş niteliği taşıdığından, işgal kuvvetleri komutanlığı 1 Mayıs gösterilerini engelleme yoluna gitti. Birçok yerde iş bırakıldı, Kağıthane ve diğer mesire yerlerinde bayram kutlandı. Türkiye Sosyalist Fırkası’nın Babıali’deki merkezinde kırmızı bayrak çekildi ve Uluslararası Marşı (Enternasyonal Marşı) çalındı.

·         1 Mayıs 1922’de İstanbul’da işgal devam ediyordu. Bayram bir önceki yıla göre daha örgütlü biçimde kutlandı. “Nümayiş” yapmamak şartıyla yürüyüşe izin verilmişti. Pangaltı’dan başlayan yürüyüş bando eşliğinde marşlar söylenerek Kağıthane’ye kadar sürdü.

·         1 Mayıs 1923’e katılım büyüktü. Kırmızı gömlekli “Amele kafileleri” Amele Birliği’nin Sultanahmet’teki merkezi önünde toplandı. Törenden sonra işçi kafileleri, önde bando, eğlencelerin düzenlendiği Çırpıcı Çayırı’na yürüdü. İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararla 1 Mayıs’ın Amele Bayramı olarak kabul edildiği 1923 yılından sonra işçi bayramı yasallaştı. 1926 yılında Takrir-i Sükun Yasası nedeniyle 49 yıl sürecek yasaklı döneme girildi.

·         1 Mayıs 1924 İstanbul ve Ankara’da kutlandı. İstanbul’da Umum Amele Birliği, hükümet gösteri izni vermediği için bayramı genel merkez binasında kutladı.

·         1 Mayıs 1925’te yayınlanan bir bildiri yüzünden tutuklamalar başladı. İstanbul’da bulunan Nazım Hikmet İzmir’e gitti. Arandığını öğrenince Sovyetler Birliği’ne geçti. Gıyabında 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.

·         1 Mayıs 1926’da bayram kutlanmadı. Şeyh Sait Ayaklanması ve Takrir-i Sükun Kanunu ve İzmir suikasti girişimi yüzünden siyasi ortam çok gergindi.

·         1 Mayıs 1927’de 20’li yılların son 1 Mayıs kutlaması yapıldı. Amele temsilcileri Babıali’deki merkeze gelerek bayramlaştı, bir süre işçi sorunlarını görüştüler sonra vapurlara binerek Kağıthane’ye gidildi. Sofralar kuruldu, eğlenildi.

·         1 Mayıs 1928’de TKP tarafından yayınlanan bir bildiride vergi adaletinin sağlanması, toprak reformunun yapılması, sendikal örgütlenme, grev yapma, uluslar arası ilişkiler kurma, yayın özgürlüğünün yanısıra 1 Mayıs’ın da tanınması istendi.

·         30’lu ve 40’lı yıllarda 1 Mayıs’ların değişmez özelliği yasaklanmış Türkiye Komünist Partisi İstanbul örgütünün her 1 Mayıs’a gizli bildiri çıkarması, kimlikleri ve adresleri polisçe bilinen komünistlerin 1 Mayıs öncesinde gözaltına alınıp 1 Mayıs'tan sonra serbest bırakılmalarıydı.

·         1 Mayıs 1930 öncesinde İstanbul, İzmir ve Adana’da bildiri dağıtan birçok komünist tutuklandı.

·         1 Mayıs 1932’de TKP, 1 Mayıs için özel bir gazete çıkardı. TKP’li Kızıl Tütüncüler Birliği’nde çok sayıda işçi yakalanarak hapis cezalarına çarptırıldı.

·         1 Mayıs 1935’te İstanbul’da Nazım Hikmet 1 Mayıs öncesinde “ihtiyaten” nezaret altına alındı, sonra serbest bırakıldı. 1 Mayıs Amele Bayramı’nın adı Bahar Bayramı olarak değiştirildi ve 1 Mayıs genel tatil ilan edildi.

·         1 Mayıs 1945’de üniversite öğrencilerinin Eyüp Feshane Fabrikası’na üzerinde orak-çekiç olan ve “işçiler birleşiniz” yazılı pullar yapıştırmasıyla başlayan tutuklamalar sonunda İleri Gençlik Birliği davası açıldı ve 55 kişilik dava 1946’da sonuçlandı.

·         1960 yılı mayıs ayında Başbakan Adnan Menderes işçilerin bayramını kutlayan bir konuşma yaptı.

·         1 Mayıs 1975’de İstanbul’da yarım yüzyıllık yasağı takiben Tepebaşı Gazinosu’ndaki bir kapalı salon toplantısıyla yasal olarak kutlandı.

·         1 Mayıs 1976’da DİSK yaklaşık 50 yıllık bir aradan sonra 1 Mayıs uluslar arası birlik-mücadele-dayanışma gününü kutlayacağını açıkladı. Broşürler, gazeteler çıkarıldı, İstanbul duvarları afişlerle donatıldı, demokratik kitle örgütleriyle toplantılar yapıldı. Ve işçiler, memurlar, emekçiler ellerinde pankartları ve bayraklarıyla 100 bin kişi Taksim Meydanı’nda yürüdü.

·         1978 yılında 1 Mayıs, Taksim Meydanı’nda yine büyük katılımla kutlandı.

·         İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 1979 yılında 1 Mayıs günü sokağa çıkma yasağı koydu ve kutlamaları yasakladı. Bu yasağı protesto etmek için Merter’de sokağa çıkan TİP Genel Başkanı Behice Boran ile diğer parti yöneticileri tutuklandı. Gözaltına alınanlar arasında DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk, çeşitli sendika başkanları ve TİSP Genel Başkanı Ahmet Kaçmaz da vardı.

·         1 Mayıs 1980’de sokağa çıkma yasağı olmamakla birlikte İstanbul’da her türlü gösteri sıkıyönetim tarafından yasaklandı. DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk ve bağlı sendikaların genel başkanları ile yöneticileri ve çok sayıda kişi Selimiye Kışlası’nda gözaltına alındı. DİSK 1980’de 1 Mayıs kutlamalarının İstanbul, Ankara, İzmir, Trabzon, Bitlis ve Mersin’de yapılacağını açıkladıysa da, Danıştay kararıyla tek izin alabildiği yer olan Mersin’de kitlesel olarak kutlanabildi.

·         12 Eylül’den sonra 1 Mayıs tıpkı 1930’lu ve 40’lı yıllardaki gibi gizli bildiriler dağıtma ve gözaltına alınmalarla sürdü gitti.

·         Askeri yönetim 1981 yılında, daha önce Bahar Bayramı olarak tatil günü sayılan 1 Mayıs’ın niteliğini değiştirerek işgünü haline getirdi ve bayram olmaktan çıkardı. Aralarında bazı milletvekilleri ve DİSK yöneticilerinin bulunduğu bir grup 1988 yılında Taksim Anıtı’na çiçek koyarak 1 Mayıs’ı kutlarken, polis Taksim çevresinden 600 kişiyi gözaltına aldı. 1989 yılında Taksim Alanı’na girilmemesi için çok yoğun önlem alan polis Tarlabaşı’nda kalabalık bir gruba ateş açtı. 17 yaşında bir genç öldü. Gösterilerde çok sayıda kişi gözaltına alındı ve 200 kişi hakkında dava açıldı.

·         1990 yılında gösterilerde genç bir kız polisin açtığı ateşle yaralandı ve felçli kaldı. 1991’de Saraçhane’de yapılan 1 Mayıs gösterisinden ve 1992’de Gaziosmanpaşa’daki yasal mitingden sonra 1993’te DİSK Pendik’te Türk-İş ise Şişli’de birer açık hava toplantısıyla kutladı. 1996 yılında ise Kadıköy Meydanı’nda toplanıldı, çıkan olaylarda üç kişi öldü.

[1] İlk Hedef, Mayıs-Haziran 2003 yıl:2 sayı:18 s.2-5