28.02.2008, Ankara, Dr.Cihat Oğan, Ferdane Akpınar ve Şemsettin Dermez'le

 
   
 

TARİHE DÜŞÜLEN NOT

                Yangına gidiyoruz...

                TBMM, Irak’ı işgal eden güçlerin yanında işgalci kimliğine ortak olmak için Irak’a asker gönderme kararı aldı. “Gereği, kapsamı, sınırı ve gönderme zamanı” hükümetçe belirlenmek üzere 1 yıl süreli “izin” içeren tezkere, Genel Kurul’un gizli oturumunda 183’e karşı 358 oyla kabul edildi.

                Tesadüfe bakın İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluşunun kutlandığı gün TBMM, Irak’ta işgalci olan ABD’nin yanında saf tutma kararı alıdı.

4 Temmuz 2003 günü Türk askerinin kafasına geçirilen çuvalının hesabını soramayan, Türk ulusunun onurunu ABD'nin insafına bırakan hükümet, Türkiye’nin çıkarlarını Irak’ta arayacak.

                Nasıl anlatacaksın ana’ya baba’ya, kardeşe yarene, Mehmet’i niçin harcadığını?, onunla Türkiye’ye ne kazandırdığını? Söyleyebilecek misin onu kumarda kaybettiğini?..

*

                Yargıtay’ın DEHAP yöneticileriyle ilgili kararının ardından ortaya çıkan seçimlerle ilgili soru işaretlerini Yüksek Seçim Kurulu 4 Ekim günü noktaladı. Seçimlerin iptali ve barajın yeniden belirlenmesine ilişkin başvurular YSK tarafından reddedildi. Karar, 6.5 saatlik toplantı sonucu 1’e karşı 6 oyla alındı. YSK Başkanvekili Ahmet Hamdi Ünlü, DEHAP’ın hile ile seçime girdiğinin Yargıtay kararı ile kesinleştiğine, yargı kararlarının bağlayıcı olduğuna dikkat çekerek ret kararına katılmadı. Ünlü, “ Bu süreçte yaşanan olaylar seçimlere tesir eden sakatlıktadır. 3 Kasım seçimlerinin tümden iptal edilmesi gereklidir” dedi.

                Şimdi toplum seçtiği bu iktidarı taşıyacak, neyin ne olduğunu görecek.

*

İmam cephesi genişliyor...

Türkiye Diyanet ve Vakıf Hizmetleri Kolu Kamu Görevlileri Sendikası (Türk Diyanet Vakıf-Sen) İstanbul Şube Başkanı Yakup Sözen, “İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’nun cenazesini yıkamayacaklarını, namazını kıldırmayacaklarını” belirterek, “Bunun cezası neyse bedelini ödemeye razıyız” dedi. Daha önce Konya Şube Başkanı Hüseyin Demirci’de, YÖK Başkanı Kemal Gürüz ile Alemdaroğlu’nun cenaze namazını kıldırmayıp cesetlerini yıkamayacaklarını söylemişti. Diyanet-Sen Genel Başkanı Ahmet Yılmaz da YÖK Başkanı Prof. Kemal Gürüz ve İÜ Rektörü Prof. Kemal Alemdaroğlu hakkında dini değerlere hakaret ettikleri gerekçesiyle dava açtıklarını belirtti.

Peki Kemallerin suçu nedir? Üniversitelerde laik, demokratik cumhuriyet ilkelerini, kurallarını ödünsüz uygulamak.

Karşısındakiler ise din adamı!..Yaptıkları, söyledikleri ve yüreklerinde besledikleri kin, acaba İslamiyet’in getirdiği bütün kurallarla bağdaşıyor mu?

*

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in İslam’ın siyasallaşmasına katkısı yadsınamaz. Bakan Türkiye’yi laik-demokratik sistemden koparıp din temeline dayalı bir sisteme kaydırmaya çalışıyor. Çelik bu misyona çook önceleri başlamış...1995 yılında Van Üniversitesi’ndeki sempozyumda sunduğu bildiride Saidi Nursi’nin düşüncelerini övüyor ve şöyle diyor:

“Eğer Cumhuriyet’in başında Bediüzzaman resmi makamlarca dinlenseydi bugün ülkenin durumu şüphe yok ki böyle olmazdı” (Gazeteler 1 Ekim 2003)

Hüseyin Çelik, 1994 yılında Türkiye Günlüğü adlı dergiye yazdığı makalede de Atatürk’le ilgili şu görüşlere yer veriyor:

“İngiltere’de Churchill’cilik, Fransa’da De Gaulle’cülük diye bir şey yoktur ancak Türkiye’de üstelik resmi ideoloji haline getirilmiş ‘Atatürkçülük’ diye bir şey vardır...Onun altı okta topladığı prensiplerin hiçbiri kendi icadı değildi.”

*

“Edep ve adap öğrenin! ...”

                Bu Başbakan’ın 53’ü devlet 23’ü özel toplam 76 Üniversite rektörüne 24 Eylül günü televizyonlardan seslenişi. Ve aynı gün bu yakışıksız çıkışına ODTÜ Rektörü Prof.Ural Akbulut’dan aldığı yanıt:

                “Bu cümle 50-100 yıl hiç unutulmayacak. Adnan Menderes’in “kara cüppeliler” dediği gibi, Erdoğan’ın ifadesi de kalıcı olacak”

                Siyasal İslam savunucuları kuşkusuz Başbakanın bu ve benzer çıkışlarından cesaret alıyorlar. Sonu nasıl olur bilinmez!..Bilinen gerçek ise bu dünya görüşünün Türkiye’yi çağdaş dünya ile bütünleştiremeyeceği.

*

                Üniversiteleri siyasallaştırma çabalarına karşı çıkan bilim adamlarına “edepli olun” karşılığını veren Başbakan, Almanya’da şeriat hükümlerine göre görüş açıkladı. “Türban ve dört kadın almanın şartlarını” soran bir Alman’a Erdoğan, 80 yıllık Medeni Kanunu bir yana bıraktı şu yanıtı verdi: 

                “Erkeğin eşi hastaysa, yaşlıysa, sakatsa, birden fazla kadın alabilir.” Bir başka deyişle Erdoğan, Türkiye’nin çağdaş dünyaya giremeyeceğinin altını Almanya’da çizdi.

*

“Edep ve adap öğrenin” çağrısında bulunan Başbakan’ın partisi AKP’nin kurucularından Fatma Bostan Ünsal, Almanya’nın birleşmesinin yıldönümü nedeniyle Alman Büyükelçiliğinde verilen resepsiyona katıldı, Alman Büyükelçisinin elini sıkmadı. Nedenini soran gazetecilere, “Ben erkeklerle el sıkışmıyorum. Bu benim prensibim” yanıtını verdi. Bu, çağdaş Türkiye’nin kadını’…

*

İktidar demokrasiden rahatsız. Bunu üniversite yasasında olsun, işçi ve memurlara yönelik davranışlarda olsun açıkça ortaya koyuyor. Şimdi Anayasayı değiştirmek istiyorlar. Cumhurbaşkanının yetkileri kaldırılacak, referandum olmayacak, Anayasa Mahkemesi üyelerini Meclis seçecek. Bir başka deyişle dikta rejimi. Bu konudaki iradelerini Meclis Anayasa komisyonu başkanı Burhan Kuzu açıklıyor:

                “Yapacağımız değişiklikleri CHP desteklerse destekler, desteklemezse bizim Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğumuz var”

*

                AKP, Cumhuriyetin başı ve yargı ile kavgasını genişleterek sürdürüyor. Deneyimsiz, bilgisiz kadroların oluşturduğu devlet katında işler Arap saçına döndü. Danıştay, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in veto ettiği özel okullarla ilgili düzenlemenin uygulanmasının, telafisi güç zararlara yol açacağı ve hukuka aykırı olduğu görüşüne varırken  Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, “Karar siyasi” diyor.

 

Yargıtay Başkanı Özkaya adli yılın açılış töreninde uyarıyor:

“Sınırsız din ve vicdan özgürlüğü isteyenlerle, İslam devleti kurma heveslileri aynı amaçta birleşiyor” Başbakan yanıt veriyor: “Çok çirkin yaklaşım”

Yargıtay’ın DEHAP’la ilgili kararını değerlendiren Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Algan, 8 Eylül günü Tercüman gazetesine açıklama yapıyor:

“...Çünkü tekrar edelim, seçim sonuçlarına hile karıştığı için, YSK seçimleri iptal edecek. Bunun sonucunda da herkesin milletvekilliği ve Tayyip Erdoğan'ı’ da başbakanlığı düşecek. Bunun nasıl bir kaos yaratacağını düşünün"

YSK Başkanı, “iş işten geçti, yapacak bir şey yok” demek istiyor. Dediğini de yapıyor.

*

8 yıllık eğitime geçişle kapanma noktasına gelen imam hatip liseleri AKP iktidarıyla birlikte yeniden kıymete bindi, öğrenci sayısı katlandı. Kuran kursları, eğitim dönemi başlarken atağa kalktı. Gazetelere verdikleri ilanlarda üç yılda hafız diploması ve lise diploması, ücretsiz yatak ve yemek vaat ediyorlar. Kursların bazıları sadece 50 milyon TL gibi sembolik kayıt ücreti istiyor. Dershane gibi eğitim vererek bir anlamda Milli Eğitim’e islami by-pass uygulayacaklar.

                Bugün itibariyle yalnız İstanbul’da 348 kuran kursu olduğunu hatırlatalım. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın verilerine göre, kursların en yoğun olduğu ilçelerin başında Gaziosmanpaşa (36), Üsküdar (27) ve Fatih (22) geliyor.

Türkiye genelinde geçen yıl 23 bin yeni öğrencinin kayıt yaptırdığı imam hatip liselerine bu yıl yüzde 52 artışla 35 bin yeni öğrenci kaydoldu.

Başbakan Erdoğan ‘Ulusa Sesleniş’ konuşmasında, imam hatiplilere müjdeyi verdi: “Üniversiteye girişte meslek lisesi mezunlarının önünü kesen katsayı uygulaması önümüzdeki yıl kaldırılacak.”

Peki AKP iktidarı arka bahçesi imam hatiplere yol açarken Mili Eğitimdeki durum nasıl? ...

Bugün 58 bin 900 eğitim kurumunda 16 milyon 100 öğrenci öğrenim görüyor. Okullarımızda 578 bin 800 öğretmen görev yapıyor. Kentlerde okul açığı vahim boyutlarda. Bir sınıfta 80 öğrenci okumak zorunda. Ödenekler elektrik, su ve yakıt parasını karşılamıyor.

Oysa Türkiye’de 59 bin okula karşı resmi rakamlara göre 80 bin, resmi olmayan rakamlara göre ise 120 bin cami var. Devlet, okullarına sağlamadığı kolaylığı camilere gösteriyor. Suyu, elektriği ve yakıtı bedava veriyor.

İktidar, eğitimin bu boyutunu görmezden geliyor. Milli eğitimin sorunlarını çözmek yerine din ağırlıklı eğitimin yollarını arıyor.

*

Üniversiteleri de içine alan eğitim kavgası giderek kaosa sürükleniyor. Üniversitelerarası Kurul, AKP Hükümeti’nin üniversiteleri siyasi denetim altına almayı amaçlayan YÖK Yasa Taslağını “Kabul edilemez, üzerinde tartışılamaz!” buluyor.

50 devlet ve 10 vakıf üniversitesinin görüşlerini yansıtan sonuç bildirgesinde; “Üniversitelerimizin yüksek öğretimde yeniden yapılanma arayışlarını ve taleplerini engelleyici hatta mevcut durumu kötüleştirici niteliktedir” deniliyor.

AKP’nin hazırladığı taslak yasalaştığında YÖK’ün yönetim kadroları baştan aşağıya değişecek; tüm rektör, dekan, yüksekokul ve meslek okulları müdürlerinin görevleri sona erecek; Mili Eğitim Bakanlığına geniş yetkiler tanınacak; İmam Hatip Liselerinin önü açılacak; özel üniversitelere devlet yardımı yapılabilecek; Cumhurbaşkanı’nın YÖK üyesi atama kontenjanı yediden ikiye indirilecek, Bakanlar Kurulu’nun kontenjanı üçten sekize çıkarılacak.

*

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik 81 ilin valisine bir genelge göndererek, “İmam hatip lisesi yaptıranların listesini istedi” Haber gazetelerde yayınlanınca “Haber maksatlıdır” dedi. Gazeteler genelgenin fotokopisini yayınlayınca sustu.

Birisi susuyor diğeri konuşuyor...

AKP Grup Başkan Vekili Eyüp Fatsa 27 Temmuz günü Ordu İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Anı Tazeleme Yemeği’nde: “Artık imam hatipli olmanın mutluluğunu hep birlikte doyasıya yaşayacağız. İmam Hatipli olmak bir ayrıcalıktır” diyor.

*

Topluma Kazandırma Yasası, PKK/KADEK militanlarını dağdan indiremedi. 1 Ekim tarihi itibariyle ‘Eve Dönüş’ adı verilen yasa kapsamında cezaevlerinden 2012 başvuru gelirken, örgütlerden kaçarak teslim olanların sayısı 225’te kaldı. Sadece 120 PKK/KADEK’li dağdan inerek başvuruda bulundu.

                Yasa PKK’dan çok Hizbullahçıların ve DHKP-C’lilerin işine yaradı. 545 Hizbullahçıdan 452’si cezaevinden, 93’ü dışarıdan, 123 DHKP-C’liden 117’si cezaevinden, 6’sı da dışarıdan başvuru yaptı.

                Gazeteci-yazar Uğur Mumcu, Prof.Dr.Ahmet Taner Kışlalı, Prof.Dr. Muammer Aksoy ve Doç.Dr. Bahriye Üçok’un öldürülmesi olaylarını kapsayan Umut Operasyonu davasından hüküm giyen Adil Aydın ile Derviş Polat da başvuruda bulundu. Sivas sanıkları sırada...

*

                AKP iktidarı yolsuzluğun kaynağını da laikliğe dayandırdı. TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu yaptığı açıklamada, “yolsuzluk dini olmaktan çok laik ahlakla ilgili sorun” dedi.

Öte yandan Milli Eğitimde kadrolaşma tam gaz...”İrticayi düşünceyi yüreklendirdiği” iddiasıyla görevden alınan Sincan Milli Eğitim Müdürü Satılmış Çağlar, yeniden aynı göreve getirildi. Çağlar, Sincan’da “başörtülü öğretmenlerin derse girmesine izin verdiği” iddiasıyla görevden alınmış, hakkındaki karara itiraz ederek dava açmış ve kaybetmişti.

*

Hükümetin irticaya yatkın yönetimi Cumhuriyetin temelini sarsıyor, irtica yanlılarına cesaretlendiriyor. Cesaret kazananlardan Belek Belediyesi görevlisi Seyhan Karabaş, 16 Ağustos günü İngiliz Nicholas McDowell (39) ve Sarah Berry’in (27) Antalya Belek’teki Kaya Otel’inde düzenlenen nikâh törenlerini başında türbanı olduğu halde kıydı.

Konya’nın Ladik beldesindeki bir kuran kursuna yapılan baskında ilkokul mezunu kişilerin, yaşları 7 ile 15 arasındaki 72 kız öğrenciye yaz boyunca eğitim verdiği belirlendi.

*

Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur 30 Ağustos resepsiyonunda

yaptığı irtica uyarısında Konya’daki irtica fotoğrafına değinerek, “Kıyafetlerine bakın, ne yapmak istediklerini görürsünüz” dedi.

İrtica yine en büyük ve öncelikli tehlike olmaya devam ediyor. Hükümet bildiğini

okuyor, duyarlı sivil toplum örgütleri tehlikeyi duyurma çabalarını sürdürüyor.

*

Ağustos ayının ikinci yarısı orduda devir teslim konuşmaları gündeme ağırlığını

koydu. Emekliye ayrılan üst düzey komutanlar, ülkede irtica faaliyetlerinin sürdüğünü belirttiler. Emekli paşalara AKP’li İbrahim Özdoğan yanıt verdi:

“sefih ve zavallı insanlar” Türkçesi: zevk ve eğlenceye düşkün, parasını pulunu israf

eden akılsız ve zavallı insanlar.

*

Kültür Bakanlığı Teftiş Kurulu, İngiliz turist Shabanna Din’e cinsel tacizde bulunan

Ayasofya Müzesi güvenlik görevlisi Hidayet Temir’in yalnızca maaş kesme ve kademe durdurmayla cezalandırılmasını istedi. Temir’in aynı mekânda çalışmasında ise bir sakınca görmedi. Peki İngiliz turist ne dedi?

“Bir turist olarak ben Ayasofya’ya kutsal mekâna geldim ve bir tecavüz yaşadım.

Tekrar Türkiye’ye gelmek istemiyorum.”

 

Ve... DURUM

Banka vurgunu 43 milyar dolar.

Devleti soyanların yerine çaycılar mahkûm oluyor.

Hortumcu patronlar lüks içinde yaşıyor,

İşsizler ordusu 14 milyon’a ulaştı.

İthalat hızla artıyor, yatırımlarda kıpırdanma yok.

Dış ticaret açığı endişe veriyor,

cari dengelerdeki olumsuzluk sürüyor.

Sosyal güvenlik hizmetleri açığı 11 katrilyon lira,

borçla borç ödeniyor.

Toplam dış borç tutarı 187,4 milyar dolar.