28.10.2011, Ruhi Bey Meyhanesi-Ankara, rakı dostlarıyla

 
   
 

UNUTULAMAZ…[1]

 

                72 yıl önce, 23 Aralık 1930...Yer Menemen... Sabahın erken saatlerinde alışılmamış bir hareket var. Dördü silahlı altı kişi, ilçe meydanında tekbir getirerek geziniyorlar. Hepsi çember sakallı. Başlarında sarık, sırtlarında cüppe var. Müftü Camii’ne giriyorlar, “Biz şeriat ordusuyuz” diyorlar. Elebaşıları Derviş Mehmet, camide toplananlara “Mehdi” olduğunu, “dini korumakla görevlendirildiğini” söylüyor. 70 bin kişilik Halife Ordusu’nun öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanları kılıçtan geçireceğini tebliğ ediyor. 

Yoldan geçen birine meydanda bir çukur kazdıran Derviş Mehmet ve yandaşı yobazlar, camiden aldıkları ve uzun bir sopanın ucuna taktıkları yeşil bayrağı oraya dikiyorlar. Başlıyorlar bayrağın çevresinde tekbir getirerek dönmeye... Olup bitenlerden habersiz saf Menemenlileri de aralarına alıp bağırıyorlar:

Şapka giyen kâfirdir. Yakında yine şeriata dönülecektir. Bize kurşun işlemez.”

Olay ilçedeki askeri birliğe duyuruluyor. Alay Komutanı, yedek subay Kubilay’ı bir manga askerle olay yerine gönderiyor. Kubilay ve askerler tüfeklerine süngü takıp olay yerine geliyorlar. Askerlere meydan girişinde beklemelerini söyleyen Kubilay, yobazlara “teslim olun” diyor. Çağrıya ateşle karşılık verenler genç subayı yaralıyorlar. Yere düşen Kubilay, kalkıp cami avlusuna doğru kaçmaya çalışıyor. Bir daha düşüyor. Bu arada kalabalık paniğe kapılıyor, kaçışıyor.

Bu arada yaralının başına çöken Derviş Mehmet ve yobazlar, Kubilay’ın çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkarıyorlar... Ve yaralı askerin başını orada keserek gövdesinden ayırıyorlar. Gözü dönmüş yobazlar bir taraftan Derviş Mehmet’in saçlarından tuttuğu kesik baştan akan kanı içiyor öte yandan, kesik başı yeşil bayrağın asılı olduğu sopaya dikmeye çalışıyorlar. Baş sopaya geçmiyor... Kesik başı çevreden buldukları bir iple sopaya bağlıyorlar.

Silahlar atılmakta, “Ey ahali din elden gidiyor” çığlıkları ve tekbir sesleri ilçe meydanında yankılanmaktadır. Silah seslerini duyan Bekçi Hasan koşarak olay yerine yetişir, silahına davranır, yobazlardan birini yaralar. Ne var ki yobazlar üstündür. Hasan’ı şehit ederler. Hasan’ın yardımına koşan bekçi arkadaşı Şevki de olay yerinde öldürülür.

 

İki bekçi öldürülmüş Kubilay’ın kesik başı yeşil bayraklı sopada sallandırılmıştır. Asker yetişir, komutan bağırır: “Teslim olun”. Yanıt tek cümle ve kesindir: “Bize kurşun işlemez”. 

Asker ateş açar. Yobazlardan bazıları öldürülür, kimileri kaçar. Sonra tümü yakalanır. Sıkıyönetim ilan edilir. General Mustafa Muğlalının başkanlık ettiği bir Harp Divanı kurulur. Olaya doğrudan ya da dolaylı katılan sanıklar yargılanır. 18 gün süren yargılamanın ardından 36 kişiye idam cezası verilir. 40 kişi sorumsuzluğu nedeniyle salıverilir, 27 sanık beraat eder, 41 suçlu çeşitli hapis cezalarına çarptırılır. Yaşı küçük olan bazı sanıkların ölüm cezaları ağır hapse çevrilir. 

28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen’de yedek subay Kubilay’ın başının kesildiği yerde idam edilir.

İdamlarla sona eren olaylardan sonra devrim şehidi iki bekçi ve 24 yaşındaki Cumhuriyet öğretmeni Kubilay adına bir anıt dikilir, üzerine yazılır:

 

“İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.”

[1] İlk Hedef, Aralık 2002 yıl:2 sayı:15