|
19 MAYIS
Bugün 19 Mayıs 1919’un 91’inci
yıldönümü. Bugün, Birinci Dünya Savaşı sonunda mağlup
Osmanlı Devletini, İngiliz himayesinde, Amerikan
mandasında, mahalli halas çareleri içerisinde yeniden
ihya etmek isteyenlere karşı, Mustafa Kemal’in “Ya
İstiklal Ya Ölüm” diyerek “Hâkimiyeti Milliyeye
müstenit, bila kaydüşart müstakil yeni bir Türk Devleti
tesis etmek” iradesiyle samsun’a çıktığı gündür.
Mustafa Kemal, bağımsızlık savaşını
kazanabilmekte iki şeye güveniyordu: Türk Milletinin en
güç şartlar içinde dahi, şeref ve haysiyetiyle kabili
telif olmayacak bir toplum olarak kalamayacağına ve
kendisinin “Bir milletin siyasi mukadderatında mevki
sahibi olabilmek için onun ihtiyaçlarını müşahede ve
onun kudretini takdirde ehliyet sahibi” olduğuna.
Mustafa Kemal bu iki esası birleştirici
dehası içerisinde mezcederek, bir “ferdi millet”
olarak Erzurum ve Sivas Kongrelerinden geçmiş, 23
Nisan’a gelmiş, İnönü ve Sakarya Savaşlarını aşarak, 9
Eylül’de düşmanı İzmir’den denize dökmüştür. Lozan,
Cumhuriyetin ilanı, Bugün Atatürk devrimleri diye
üzerinde titrediğimiz inkılâpların başlangıç aşamalarını
oluşturur.
Mustafa Kemal’in Türk Gençliğine emanet
ettiği Cumhuriyet sade bir devlet idaresi olmaktan çok
uzaktır. Bu devlet idaresinin niteliklerini,
Cumhuriyetinin ilanını takip eden senelerde ortaya
attığı devrin prensipleriyle tespit edilmiştir ki,
bunlar, Atatürk milliyetçiliği, Harf Devrimi, saltanatın
ve hilafetin kaldırılması, tekke ve zaviyelerin
kapatılması, Tevhidi Tedrisat Kanunu, kıyafet devrimi ve
son olarak Devleti teokratik düşüncelerden temizleyen
laiklik’tir.
Bu bütün, Devrim Kanunları adı altında
1961 anayasasında sıralanmış ve gerek başlangıç ve
gerekse çeşitli maddelerinde açıkça yer almıştır. Bu
bütünü meydana getiren prensiplerin değil ihlali, ihmali
bir Atatürk Devrimlerine ihanetin apaçık delilini
oluşturur.
Atatürk Devrimleri olarak nitelediğimiz
bu manevi ve çağdaş uygarlık değerlerimizin korunması,
bütün Türk Milletinin olduğu kadar, Türk Gençliği olarak
da hepimize düşen bir görevdir. Gençlik Bayramı adı ile
tarihimizde yer alan 19 Mayıs dolayısıyla 47 yıl önce
devrin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın yayınladığı mesaja
değinmek istiyoruz. Sunay bu mesajında devrimlerle
ilgili olarak şöyle diyor: “Atatürk devrimlerine ve
ilkelerine en iyi niyetle bağlı olan Türk Gençliği;
Milli varlığımızın şerefini ve milli bekamızın
teminatını teşkil eden bütün bu emanetler ve 27 Mayıs
anayasası üzerindeki uyanıklığınızı iftiharla izliyorum.
Atatürk’ün eserlerini yıkmağa, Atatürk Milliyetçiliğini
söndürmeye ve Milletimizi onun akıl ve ilimle aştığı
ilerleme ve yükselme yolundan alıkoymağa ve hele geri
çevirmeye, 27 Mayıs Devriminin neticelerini tasfiye
etmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. Buna yürekten
inanınız ve emin olunuz.”
Bundan anlıyoruz ki, Atatürk
Devrimlerinin gençliğe emanet edilişinin altı çizildiği
kadar, “bilerek ya da bilmeyerek” Devrimlerin
çizdiği yoldan ayrılmış olanların varlığını da ifade
etmektedir. Aşırı cereyanları “sağcılık, solculuk,
ilericilik, gericilik, toplumculuk, mukaddesatçılık,
tarikatçılık, irtica, bölgecilik, ırkçılık, yabancı
düşmanlığı ya da taraftarlığı, 27 Mayıs kindarlığı”
gibi isimler altında niteleyen o zamanın Cumhurbaşkanı
Cevdet Sunay, bu faaliyetlerin hedefinin “Faşizm’e ve
benzer dikta rejimleriyle hilafete ve memleketimizi
parçalama kastına dayandığını” belirtmiştir.
!9 Mayıs 1919’dan 19 Mayıs 2010’a kadar
geçen 91 yıl içinde ve bundan sonraki devlet düzenimiz
içerisinde Atatürk Devrimleri, 19 Mayıs 1919 ruhu ve
anlayışı içerisinde ne kadar değerlendirilirse ve bu
değerlere, bu emanetlere fert olarak, kuruluşlar ve
siyasi partiler olarak ne kadar bağlı kalırsak,
Atatürk’ün kurduğu devlet düzeni ve bugün sahip
olduğumuz 27 Mayıs Devrimi’ne dayanan Anayasa rejimi o
kadar kuvvetlenecek ve güçlenecektir.
Türk Gençliğine emanet ettiği büyük
eserin peşinde ve Atatürk’ün izinde olmanın sevinci
içinde 19 Mayıs Gençlik Bayramı’nın mutluluğunu
yaşıyoruz. |