ÇANAKKALE ZAFERİ
Bugün Çanakkale Deniz Zaferi’nin 95’inci
yıldönümü. Birinci Dünya Savaşında Türkiye’nin Merkezi
devletlerle birlikte savaşa katılması üzerine, İtilaf
Devletleri en hassas yerimizden bizi vurdukları
takdirde, gerek Çarlık Rusya’sına yardım edeceklerini ve
gerekse Batı Cephesi üzerinde olan Alman baskısını
azaltacaklarını düşündüler.
Türkiye’nin en hassas noktası kuşkusuz başkenti bulunan
İstanbul’du. İstanbul’un ele geçirilmesiyle sadece Rusya
ile doğrudan doğruya temas kurulmakla ve Süveyş Kanalı
ile Mısır üzerinde Merkezi Devletlerin baskısı ve
tehditleri azaltılmakla kalmayacak, her halde Türkiye
başkentinin kaybı nedeniyle büyük kargaşalıklara
uğrayacak ve savaş dışı olacaktı. Böyle bir durumda hala
ne tarafa katılacakları belli olmayan Balkan
Devletlerinin de İtilaf Devletlerine katılmaları
beklenirdi.
İstanbul’un ele geçirilmesi için
Çanakkale Boğazının ele geçirilmesi gerekiyordu. İlk
fikir, boğaza kara ve deniz kuvvetlerinin birlikte
saldırması idi, sonra donanmanın tek başına zorlaması
planı uygulandı. Savaş ilanından birkaç gün sonra 3
Kasım 1914’de İngiliz Abluka Filosu boğazın dış
istihkâmlarını topa tuttu. Bombardıman kısa sürdü ve
Seddülbahir istihkâmları altüst oldu, düşman denizaltı
gemileri de boğaza sokuluyorlardı.
Nitekim 13 Aralık 1914’de Mesudiye
zırhlımızı batırdıkları gibi Marmara’ya girerek ve
gemilerimizi batırarak asker ve levazım nakline de engel
oluyorlardı. Nihayet, Amiral Carden komutasında bir
müttefik filosu Cevdet Paşa’nın komutası altında bulunan
Çanakkale istihkâmlarına karşı harekete memur edildi.
Düşman Arıburnu önünde yapılan aşırtma atışlarıyla
Hamidiye, Çimenlik ve diğer boğaz istihkâmlarını
susturmanın Barbaros ve Turgut adlı savaş gemilerimizin
müdahalesi nedeniyle mümkün olamayacağını anladı ve
boğazı giriş yerinde zorlama kararı aldı.
Savaş planı ilk aşamalarda dış
istihkâmların düşürülmesini hedef almıştı. Taarruz, 19
Şubat 1915’de başladı. Dış tabyalar top ateşi ile tahrip
edildi. 26 Şubat ile 4 Mart arasında Seddülbahir ve
Kumkale’ye filodan düşman müfrezeleri çıkarılarak tahrip
işi tamamlandı. Asıl büyük deniz saldırısı Amiral
Carden’in yerine tayin edilen Amiral Robert
komutasındaki İngiliz ve Fransız savaş gemileri
tarafından 18 Mart 1915’de yapıldı.
Düşmanın amacı, boğazın orta kısmındaki
tabyalar ile mayın tarlalarını koruyan bataryaları
susturmaktı. Bundan sonra mayın tarayıcılar donanmaya
yol açacaklar, savaş gemileri de Boğaz’a girecek iç
istihkâmları yakın mesafeden etkisiz hale getirecek ve
buradaki torpiller de temizlendikten sonra, Marmara’ya
geçmek imkânına kavuşulacaktı. Planın esası savaş
gemilerinin torpilden temizlenmiş sahada
kullanılmasıydı. Bunun için boğazın aşağı kısmını
dikkatle taramışlardı. Fakat, 18 Mart’tan bir gece önce
Hakkı Kaptan komutasındaki kahraman Nusret Mayın
gemimiz, boğaza giren donanmanın dönüş manevrası yaptığı
karanlık limanın yukarı kısmına 20 torpilden oluşan bir
mayın hattı döşemişti.
12 zırhlı, 7 kruvazör, 16 muhrip ve 6
denizaltıdan oluşan müttefik filosu 18 Mart sabahı
boğaza girip tabyalara karşı şiddetli ateş açtı, karadan
yapılan karşılık zayıf kalıyordu. Saat 14’de Çanakkale
ateşler içinde kalmış, tabyalar ile telefon irtibatı
kesilmiş, topların bir kısmı tahrip edilmiş, bazıları
toprağa gömülmüş ya da kamaları sıkışmış olduğundan
ateşimiz çok zayıflamış bulunuyordu ki, öncülük etmiş
Fransız gemileri nöbet değiştirmek için manevra
yaparlarken, Bouvet zırhlısı bir torpile çarparak battı.
Yerlerini almaya gelen İngiliz gemilerinden İrresistable
iki saat sonra aynı akıbete uğradı. Onun yardımına koşan
Ocean zırhlısı da suların dibine gömüldü. İnflexible
zırhlısı ağır yaralandı. Fransız zırhlılarından Suffren
ve Gaulois top mermisi isabetiyle büyük hasara
uğradılar. Bu büyük yenilgi karşısında düşman çekilmek
zorunda kaldı.
Çanakkale’de 18 Mart’ta kazanılan büyük
zaferden Türk kaybı, içlerinde Hasan Mevsuf Bey gibi
değerli komutanlar bulunan 25 kahraman şehit ve 61
yaralı ile bir cephanelik ve bir ağır toptan ibaretti.
18 Mart 1915’ten sonra, Boğaz bir daha denizden
zorlanmadı. Çanakkale Boğaz’ı 18 Mart’ta geçilseydi
dünya tarihi bugün bambaşka olurdu.
18 Mart’tan sonra düşman boğazı karadan
geçmeye kalkışmış ve o zaman büyük Türk Başbuğu Mustafa
Kemal askeri dehasını göstermek olanağını bulmuştu.
Mustafa Kemal’in eşsiz askeri dehası Mehmetçiğin vatan
yolunda sonu gelmez fedakârlık ve kahramanlığıyla
birleşince Çanakkale düşmemiş ve Türklük tarihinde bütün
kuşakların daima iftiharla anacağı bir destan olmuştur.
Bütün Türkler böyle bir günde Mehmet Akif Ersoy’un
“Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor, bir hilal
uğruna yarap ne güneşler batıyor” diye hatıraları önünde
saygıyla eğildiği şehitlerimizi rahmetle anmaktadır.
Çanakkale’de 18 Mart’tan sonraki aşamada
Mustafa Kemal’in yarattığı kahramanlık ve yaptığı hizmet
kısa zamanda yalnız orduda değil, memleketin her
tarafında yayılmış haklı şöhreti en büyükleri dahi
kıskandıracak bir düzeye çıkmıştı. Bu şöhret ve güvendir
ki, Samsun’dan başlayarak ölümüne kadar bütün milleti
peşinden sürüklemiş ve milletin gözbebeği eşsiz
kahraman, İstiklal savaşını ve Devrimleri bu şöhret ve
güven sayesinde başarmıştır. |