CUMHURİYET MİTİNGLERİ DARBE DEĞİL DEVRİMDİR
Alıştık artık… Ne zaman duyarlı halkımız milli duruşunu
gösteriyor, cumhuriyete, cumhuriyete inananlara sahip
çıkıyor, karşıtları kin kusuyor. 19 Mayıs günü toprağa
verdiğimiz Türkan Saylan’da olduğu gibi.
Bu ülkenin insanları, bu ülke için didinip çırpınan,
varını yoğunu kız çocuklarının eğitimine harcayan,
cüzamla mücadele ederken destanlar yazan Cumhuriyet
kadını, “Atatürk’ün Kızı” Türkan Saylan’a öyle bir sahip
çıktı ki, iftiracıların da, yobazların da, çıkarcıların
da söyleyecek sözleri kalmadı.
Ama yine de konuştular; utanmadan, sıkılmadan yandaş
ekranlardan konuştular. Dönek insanların hali gerçekten
de mide bulandırıyor…
Şahin Alpay ve Mehmet Altan’ı tanımayan yoktur artık. AB
şakşakçılığı bir yana, nereden nereye geldiklerini
hazırlatmaya da gerek yok. Ama aralarına bir AKP
milletvekili almışlardı ki; vay da vay; Haluk Özdalga...
Ecevit döneminde DSP Parti Meclisi üyesi, ardından CHP
Parti Meclisi üyesi olan Haluk Özdalga onlarlaydı. Ikına
sıkıla, Türkan Saylan’dan söz ettiler. Toplumsal
çabalarını takdir ettiklerini dile getirmeye çalıştılar!
Haluk bey, Prof. Türkan Saylan’ı pek tanımadığını, ama
eğitime verdiği desteği takdir ettiğini dile getirmez
mi?
Eh pes yani… Aslını inkâr etmek demek, bu olsa gerek.
Haluk bey, siz 12 Mart döneminin askeri savcılarından
Numan Özdalga’nın oğlu değil misiniz? Babanız size Prof.
Saylan ile ilgili hiç bir şey anlatmadı mı? Hadi
babanızdan duymadınız, okuma-yazmanız da mı yok?
Gazeteler, radyo-televizyon önünüzde.
Neyse… Ne Haluk Bey ne de malum şahıslar ağızlarından
çıkan sözleri vicdan terazilerinde tartmadılar.
Dinci diğer kanallarda da ölen bir kişinin arkasından
inanılmaz iftira ve kindar söylemlere tanık olduk.
Gülen kanalında bir dinci yazarın yazısını
seslendirdiler... Sevgiden, saygıdan, insani değerlerden
yoksun sözler yetmiyormuş gibi, haberi sunan spiker,
biat ettiği ilkel görüşlerini dile getirmekten geri
kalmadı.
Sonra, tutturmuşlar, “Cumhuriyet mitingleri darbe
hazıklığı idi” diye garip bir tezi sürekli gündeme
getiriyorlar. Mümkün mü bu?
Efendiler, Cumhuriyet mitingleri darbe değil,
devrim’dir.
Evet, devrimdir…
Çünkü, Atatürk devrimlerine sahip çıkan bu milletin
çocukları; kadını ve erkeği ile, genci ve ihtiyarı ile,
ebeleri ve dedeleri ile, ellerine silah yerine Türk
bayraklarını, Atatürk posterlerini alarak alanlara
koştular.
Endişeliydiler… Laik ve Demokratik
Cumhuriyetin elden gideceği kaygısını taşıyorlardı.
Onlar hem vatanlarına, hem Cumhuriyet değerlerine, hem
de Türk devrimine sahip çıkan tertemiz kalabalıklardı.
“Ne şeriat, ne darbe” diye bağırıyorlardı. “Türkiye
laiktir, laik kalacak” diyerek Cumhuriyete sahip
çıkıyorlardı. “Biz laik ve demokratik Türkiye
Cumhuriyetinin sahipleriyiz. Biz, Mustafa Kemal’in
askerleriyiz”, diyorlardı.
Neresinde darbe isteği var bunun? Aksine, işi askere
bırakmama kararlılığı ile tek yürek olmuşlar, yollara
düşmüşler…
Bu darbe değil, devrimdir.
Zaten, başta ABD olmak üzere, gözlerini
bu topraklara çevirmiş Avrupa Devletleri bu büyük devrim
ayaklanmasından korktular, tırstılar. Asıl korkuları, bu
milletin içine sinmiş “Atatürk Sevgisi” olunca, dik
duruş onları ürküttü. Milyonlar kol-kola girmiş,
Tandoğan’da gürlüyor, tek yumruk olmuş İstanbul
Çağlayan’dan dört bir yana haykırıyor, İzmir Konak
Meydan’ından ara sokaklara kadar her yeri doldurmuş
kükrüyor:
“Ne şeriat, ne darbe, tam bağımsız
Türkiye… Türkiye laiktir, laik kalacak!”
Bu devrim söylemidir. 17 Mayıs günü bir kez daha
Tandoğan’da yinelendi. İki gün sonra da “Atatürk’ün
kızı” Prof. Türkan Saylan’ın cenaze töreninde
kararlılığını kanıtladı:
“Ne şeriat ne darbe, tam bağımsız, laik
ve demokratik bir Türkiye!”
Bu devrim söylemidir, devrim…
Helal olsun bu söylemi diline dolayanlara… |