09.10.1989, Delta-Vancouver, kardeşim Ömer'le

 
   
 

HALKEVLERİ

 

Bugün Halkevlerinin Büyük Atatürk tarafından kuruluşunun 78’inci yıldönümü.

Halkevleri kuruluşu Türkiye Cumhuriyeti tarihinde girişilmiş en geniş ve en etkili “Halk eğitim girişimidir.”

Gönüllü hizmet esasına dayanan halkevlerini kurmak ve onlar aracılığıyla yurtta sosyal ve kültürel alanda büyük sorunları çözümlemek fikri Atatürk’ün buluşudur.

Atatürk’ün halkevlerini kuruşunda güttüğü amaçları araştıracak olursak görürüz ki:

Türk ulusal şuurunu uyanık ve hazır tutmak, aydınla halk arasındaki gerekli köprüleri kurmak, halktan aldığını işleyerek tekrar halka vermek, kitaplarla, konferans ve söylevlerle kolayca halkın kabulüne vardırılamayacak olan ve hatta kanunlarla sindirilemeyecek ulusal ve çağdaş girişimleri, düzenlenen her türlü gösteriler içinde rahat rahat vatrandaşa mal etmek, sonuçta, devrimlerimizin felsefesinde ifadesini bulan Atatürk İlkelerini halkın düşüncesinde kökleştirmek görevi ile halkevleri kurulmuştur.

Bu amaçla hizmete giren halkevleri kısa süre içinde bütün yurda yayılmış ve 1932’den 1950 yılına kadar geçen onsekiz yıl içinde memleketimizdeki halkevleri ile halkodalarının sayısı 480’i bulmuştur.

Halk için, halk içinde açılmış olan kuruluşlar halkın sosyal değerlerine dayanmaktaydı. Atatürk Devrimlerinin yayılmasına, halk tarafından benimsenmesine çalışan halkevlerinin ve halkodalarının kendileri de ileri ve devrimci bir görüşün ve düşünüşün eseriydi. Kapıları sınıf, yaş, seviye ve siyasi görüş ayrılığı gözetmeksizin kadın, erkek bütün vatandaşların faydalanmasına açıktı. Bu çatı altındaki toplanmalar yaklaştırıcı, kaynaştırıcı, birleştirici nitelikleriyle milli şuurun doğmasına, gelişmesine, milli birliğin kuvvetlenmesine yardım ediyordu…

Yurtta geniş halk kitleleri arasındaki yaşayış ve görüş ayrılıklarını azaltıp, zamanla ortadan kaldırmaya, Türk insanı için yeni bir milli sanata, bir dünya görüşüne ve kültürüne sahip olmanın yolunu bulmaya ve açmaya çalışan halkevleri, böylelikle memlekette milli benliği kaybetmeden ileri ve çağdaş bir düzeye ulaşmış bir insan topluluğu yetiştirmeye çalışıyordu. Bu amaçlar için halkevleri birer “halk okulu”, birer “halk yetiştirme yeri” hizmetini üstlenmişti.

Halkevlerinde genel olarak “aydınların halkı yetiştirmesi” diye bir konu yoktu. “Halkın yetiştirilmesi” davası vardı. Orada halk aydınlardan, aydınlar da halktan karşılıklı olarak çok şeyler öğreniyorlardı. Halkevinde halk ve aydın birbirini tamamlıyordu. Halkevleri aynı zamanda da birer yardımlaşma ve dayanışma merkezleriydi.

Bu kadar önemli sosyal ve kültürel işlevleri yerine getiren Halkevleri memleketimizin çok partili hayata girdikten sonra tüzel kişilikli bir kuruluş olarak kurulmadığı için asli görevini tam olarak yerine getiremez hale geldi. 1950 yılında da reşit ve bağımsız bir hayata kavuşturulacak yerde son derece hatalı bir davranışla bu milli hizmet yuvaları kapatıldı. Heyecanlarımızı hep birlikte duyduğumuz ve sayılı günlerimizde marşlar dinlediğimiz, içinde coşup heyecanlandığımız halkevlerinin, tekrar açılmasının uzun zaman özlemi içinde kaldık.

27 Mayıs devrimiyle birlikte halkevcilik fikri yeniden doğdu ve halkevlerinin kapatılmasıyla sosyal bünyemizde meydana gelen büyük boşluğu doldurmak için Türk Kültür Dernekleri kuruldu.

Daha sonra 21 Nisan 1963 tarihinde toplanan Türk Kültür Derneklerinin Kurultayında bu derneğin adı oy birliği ile “Halkevi”ne çevrildi.

Bu dönemde kurulan halkevleri, Dernekler Kanununa göre kurulmuş tüzel kişilikli bir dernektir. Dernek tüzel kişi olarak siyasetle uğraşmaz. Bugün yeniden yurdun dört bir köşesine yayılmış olan halkevleri, eski halkevlerinin yerini tutmasa bile, onun işlevlerini yerine getirme çabası içinde olmalıdır.

Türk yurdunun ve tarihinin derinliğindeki uygarlığı gün ışığına çıkarmak, bu yolda tarihsel ve çağdaş kültür ve sanat değerlerini işleyerek ulusça ortak bir kültür ve sanat yaratmak, bunları halktan alıp halka vermek, bugün de halkevlerinin ana görevi olmalıdır.

Bu görevlerin yerine getirilmesinde halkevleri, devrimci, ilerici ve bir kelime ile Atatürk’çü olmanın heyecanını duymalıdır. Çünkü bu ideali, 19 Şubat 1932’de, halkevleri için Atatürk’ün söylediği şu sözlerden almaktadır:

“Gençlik istikbalin ışığıdır. Gençlik mütemadiyen gelişen ve yetiştiren bir çalışmanın içinde yaşatılmalıdır. Millet şuurlu, birbirini anlayan, birbirini seven, ideale bağlı, bir halk kitlesi halinde teşkilatlandırılmalıdır. En kuvvetli ders vasıtalarına ve yetişkin öğretmen ordularına malik olmak kâfi değildir. Silah kuvvetinden, her türlü cebir ve madde kuvvetlerinden daha müessir olan fikir kuvvetidir. Milletimizi bu sahada yetiştireceğiz.”