10.08.2005,Soğucak-Aydın, Dr.İbrahim Taşkıran'la

 
   
 

AĞIR OL DA MOLLA DESİNLER!

 

 

                Gündem tersyüz…

“Alçak, namert, hain, şerefsiz, ahlaksız, utanmaz…” sözleriyle Kürt açılımını geride bıraktık. Şimdi Ermeni açılımı açıldı…

Nereden nereye geldik. Bir sorunu halledemeden bir ikincisi çıktı karşımıza.

Hatırlayacaksınız, daha önce laiklik ilkesinin delinmesi ile ilgili tartışmaların içindeydik, gerildik. Ardından Cumhurbaşkanı dayatması ile bunaldık. Kadrolara F tipi binlerce insan dolduruldu, sıkıldık. YÖK ile sarsıldık, alıştık. Düne kadar “Kürt açılımı” ile uğraşır tartışırken birdenbire kendimizi “Ermeni açılımı” nın içinde bulduk.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nu Irak’a uğurladık, Türkiye-Ermenistan açılımı ile karşıladık.

Eskiden ülke sorunları kamuoyunda tartışılır, Dışişlerinin, Üniversitelerin görüşleri alınır, değerlendirilirdi. Şimdi her şey, ama her şey kamuoyundan gizli yapılıyor. Hatta Dışişleri, Üniversiteler ya da ilgili kurumlar da bilmiyor ne olduğunu, neler olacağını.

İşte Ermenistan meselesi… Geçtiğimiz yıl Ekim ayında Cumhurbaşkanı çat kapı Erivan’a gitme kararı almadı mı? Başı bağlı eşi ile T.C. Devletinin uçağı ile Ermenistan’a gidip maç seyretmedi mi? Resmi midir, gayri resmi midir nedir bilinmez ilişkileri başlatmadı mı? Gitti, maçı seyretti, görüştü ve geldi.

Nerede o kırmızı çizgi: “Türkiye, sözde soykırım iddialarından vazgeçmedikçe, işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmedikçe, Ermenistan ile bir araya gelmeyecektir.”

Bunu bile bile gitti Gül. Neden? Çünkü ABD ve AB gitmesini istedi de ondan…                İç ve dış malum çevrelerden büyük alkış alırken bizi, “Tek millet iki Devlet” sayan kardeş ülkede ipler gerildi. Azerbaycan’da yer yerinden oynadı, dostluğa takoz konuldu. İş ciddiye binince bu kez Başbakan Erdoğan devreye girdi. Bakü’ye gitti, Azerbaycan parlamentosunda kürsüye çıktı ve söz verdi:

“Ermenistan işgali dinmedikçe, Ermeni askerleri Karabağ’dan çekilmedikte, bir buçuk milyon kaçkın Azeri kardeşimiz evlerine dönmedikçe biz sınırlarımızı açmayız. Bu bir sözdür, bu Türkiye’nin kardeş Azerbaycan’a verdiği güvencedir.”

Azeri kardeşlerimizin gözleri yaşarmıştı. En yakınlarındaki Türk dostlarına koştular, kucaklaştılar… Ama bir kuşku vardı içlerinde. Haklı çıktılar…

Türkiye ile Ermenistan arasında yeni bir protokol imzalanmıştı. Malum çevreler yine hükümeti alkışladılar. Tam o sırada Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan açıklama yaptı:

“Dağlık Karabağ protokole girmedi.”

Haydaaa…

Neyin ne olduğunu anlamaya çalışırken bu kez Dışişleri Bakanı Davutoğlu KKTC’de ortaya çıktı. Adam bir orada bir burada. Acaba şaka mı yapıyor yoksa Türk halkının önüne üç bilinmezli denklem koyarak kafa mı buluyor?

Ülkemiz için hayati olan konular ve sorunlar için kapalı kapılar ardında toplantılar yapılıyor kararlar alınıyor, kimsenin haberi yok, bilgisi yok… CHP şaşkın, MHP şaşkın. İmralı sözcüsü, terör örgütü PKK temsilcisi DTP zaten İçişleri Bakanı Atalay’ın açıklamasından şaşkın, “Dağ fare doğurur derler, bu defa dağ fare de doğurmadı.” Diyor. Dağın fare doğurması için İmralı’dan mesaj alan DTP yetkilileri bu kez 1 Eylül Dünya Barış Günü bahanesiyle Diyarbakır’a bir milyon kişi toplayacağını açıklıyor. Fiyasko!

Ben şahsen TV yayınlarında o alanda 50 bin kişi bile göremedim. Ama AB portföyünde yer alan bazı yazarlar oradaydı ve konuşmaları keyifle izlediler. DTP yöneticileri yine yüksekten uçtu:

“Çatışmanın iki taraf vardır. Kürt halkının önderi Sayın Öcalan ve TC Devleti. Sayın Öcalan barışın yol haritası ile yardım etmek istiyor, onu muhatap alın!”

Buyurun buradan yakın!

İşte, açılmayan “Kürt Açılımı” projesinin ortalığa saçtığı büyük tehlike… İktidar bu işi TBMM’nin çözeceğini söylerken CHP’li Onur Öymen, “Erivan Açılımı da bağımsız bir açılım değil, Büyük Devletlerin baskıları ile sahneye konuluyor.” Diyor. MHP, “Türkiye’yi şamar oğlanına çevirdiler. Karabağ’da işgal sona ermezse güvenirlik sorunu olacaktır. Çünkü, bizzat Başbakan Erdoğan, işgal sona ermeden sınır kapısının açılmayacağına dair söz vermiştir. Aksi halde dürüstlük sorunu yaşanacaktır.” Diyor.

Sonuç: Bir açılım beklerken üç açılıma ulaştık.

Tümüyle arapsaçı…

Ne diyor Yusuf Has Hacip Kutatgu Bilig’de:

Ağır ol molla desinler!