|
OLAYLARIN İÇİNDEN 3
Sonuçta Batı’nın ve Türkiye’deki akil
adamların değerlendirmelerinin aksine Davos olayı, yerel
seçimlere girerken artık her mitingde AKP’nin
vazgeçilmez malzemesi olacak, “Davos fatihi aramızda”
denecek… Başbakan Davos zaferini (!) siyasi bir fırsata
çevirecek, bizi, ülkemizi ilgilendiren konular yine
unutturulacak. Oysa, ekonomik kriz sardı sarmaladı. AB
ve dış politika rafa kaldırıldı. Deniz Feneri soygunu
sürüyor. Doğalgaz soygunu, Şaban Dişli ve Mir Dengir
Fırat olaylarının üstü kapatıldı. Hrant Dink cinayeti ve
diğer faili meçhuller çözüm bekliyor.
Bu arada-derede gözden kaçanlar:
Ahmet Necdet Sezer’in veto ettiği Abdullah Gül’ün
onayladığı, orman arazilerinin yağmalanmasına yol açacak
2-B Yasası yürürlüğe girdi. Seçmen kütüklerine 6 milyon
fazla kişi yansıtıldı. Gökçeada ve Bozcaada Ruhban
Okullarına gizlice izin verildi. Yabancılara toprak
satışında yüzde 5 olan oran yüzde 10’a çıkarıldı. Merkez
Bankası ile kamu bankalarının İstanbul’a taşınmasına
karar verildi.
Sıralamaya çalıştığımız bu can sıkıcı gelişmelere
ekleyebileceğimiz daha çook başlık var…
*
72 milyonluk ülkede huzuru bozan,
insanlar üzerinde korku yaratan Ergenekon davasının
temelinde tuhaf bir adam duruyor; Tuncay Güney… Belli ki
yalancı, sahtekâr, hilekâr birisi. Tüm kamuoyunu peşine
taktığına göre, zeki de olmalı… Son günlerde yakın bir
arkadaşıyla yargılandığı bir davadan söz ediliyor.
Güney’in ortağı olduğunu söyleyen Murat Akgün, “Tuncay
Güney, Tepebaşı semtinde bir evin dekorasyonunu bana
verdi. Ancak, iş bittikten sonra paramı ödemedi. Dedi
ki, benim üzerime bir yazlık çay bahçesi var, ver nüfus
cüzdanını üzerine geçireyim… Nüfus kâğıdımı aldı, çay
bahçesini vermedi, benim cüzdanımla sahtekârlıklar
yaptığını öğrendik,” diyor. Bu Tuncay Güney adındaki
sahtekârın basın kartı yok, kendini gazeteci gösteriyor.
Haham olduğunu söyledi, Haham kuruluşu yalanladı. MİT
ile ilgili olmadığını ilan etti, ama ilgili olduğu
belgelendi. DGM savcıları ciddiye almıyorlar… Sekiz yıl
önce ifadesini alanlar belli ama Emniyet Genel
Müdürlüğünde kaydının olmadığı açıklanıyor. Ve bu adam
Devletin ekranına çıkarılıyor, dört saat süreyle CHP
için ağza alınamaz ifadeler uyduruyor, liderini MİT’çi
gibi gösteriyor. Üstelik el kol hareketleri ile sanki
Türk halkına “Nanik” yapıyor. Bu sahtekâr adam sürekli
gündemde tutuluyor. İnsanın canını sıkıyor… Peki, kimin
nesidir bu adam? Bunca şeyi nasıl biliyor ve aklında
tutuyor? Yani, ne özelliği var ki, bir yandan askerleri
tanıyor, öte yanda basının içinde; hem Hahamlık yapıyor,
hem ajanlık… Bu bilinmezlere belki de şu öykü yanıt
olabilir:
“Bir köyde, zengin Ağanın Ayşe adlı bir
kızı varmış. Ama kız, köyün en fukara delikanlısını
sevmiş. Hasan ile Ayşe’nin aşkı dilden dile dolaşırken
Ağanın da kulağına gitmiş. Baba köpürmüş, ‘Ülen bende o
çulsuza verecek kız olur mu be?’ demiş. Delikanlıyı
ölümle tehdit etmiş. Köyün bir de en sevilen insanı
varmış, Mehmet Efendi… Namazında, niyazında, orucunu
kaçırmayan, dini vecibelerini harfiyen yerine getiren
biriymiş. Onu herkes severmiş, zenginler de fakirler de,
çocuklar da yaşlılar da… Yoksul aile gidip Mehmet
Efendiden rica etmiş, ‘gir araya da oğlumuzu
öldürmesinler’ diye. Mehmet Efendi Ağaya çıkmış,
sevdalıları öldürmek Allah’a mahsus, demiş. Sonunda Ağa,
delikanlının kızını görmemesi halinde canına
dokunmayacağı sözünü vermiş. Aile rahatlamış ama,
gençlerin yüreği sevdalı, rahat durmamışlar. Ayşe kız,
almış Hasan’ı samanlığa, çözmüş uçkurunu… Aradan
beş-altı ay geçince Ayşe’nin karnı büyümüş ve Ağa basmış
yaygarayı. ‘Tez bulun o şerefsiz çulsuzu bana’ demiş.
Ayşe öyle korkmuş ki, ‘Hasan suçsuz baba, beni bu hale
Mehmet Efendi koydu!’ Ağa önde, taraftarları arkada
köyün ortasında yakalamışlar Mehmet Efendi’yi, taşla
sopayla oracıkta öldürmüşler. Mehmet Efendi öte tarafa
gidince cennetin kapıları hemen açılmış, böyle temiz bir
insana yapılacak her şey yapılmış. Ama, Mehmet Efendi
tutturmuş, ‘Beni Allah’ın yanına çıkarın, mutlaka
konuşmam lazım’ demeye… Sonunda Cenab-ı Hak da çağırtmış
onu, ne istediğini, sormuş. Mehmet Efendi, ‘Bir kul
olarak bağlılığımdan şüphen mi vardı? Dört kitabına,
dört peygamberine imanım yok muydu? Benim Ayşe denilen o
kızla ne ilişkim vardı da öldürmelerine izin verdin?’
diye sormuş. Büyük yaradan, şöyle bir bakmış ve ‘Sen
İsa’yı tanırsın değil mi? Peki, benim Meryem ile ne
alakam vardı ki, tam 2 bin seneden beri İsa’nın oğlum
olduğunu söylüyor bu insanlar?’ demiş.
(Devamı var) |