|
ŞEYH SEYİT RIZA
‘Sözde demokratik açılım’ Cumhuriyetle hesaplaşmaya
dönüştü. Bir tartışmadır gidiyor. Her kafadan bir ses
çıkıyor. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar
bağırarak; tarihi ve gerçeği bilenler ihtiyatla konuya
yaklaşıyorlar. Ama gelin görün ki gürültü kopararak
haklı çıkma gayreti içinde olanlar tarihi gerçekleri
bilmeyenleri yanıltıyorlar.
Ne olmuştu 10 Kasım 2009 günü Meclis’te… Hani o
Atatürk’ün ebediyete intikalinin 71’inci yıldönümünde…
Açılım görüşülüyordu ve CHP adına konuşan CHP Genel
Başkan Yardımcısı Onur Öymen de, görüşmelerin o tarihe
getirilmesini eleştirerek sözlerine başlamıştı:
“Atatürk’ün yıldönümünde yapılan iş, aslında maalesef,
Türkiye için üzüntü vericidir ve çok hazindir. Atatürk,
Şeyh Sait’le müzakere mi etti? Dersim isyanını
yapanlarla müzakere mi etti? (…) Onların sözcüleriyle,
temsilcileriyle masaya mı oturdu? Bunların hiçbirini
yapmadı arkadaşlar. Yabancı ülkelerin istihbaratından mı
yararlandı? Hayır. (…) Türkiye’nin istihbaratından
yararlandı. Ve kısa bir sürede bütün terör örgütlerini
dize getirdi. Değerli arkadaşlarım, ‘Analar ağlamasın’
diyorlar. Maalesef bu ülkenin anaları çok ağladı. (…)
Şeyh Sait isyanında analar ağlamadı mı? Dersim isyanında
analar ağlamadı mı? (…)”
Bu sözler üzerine, biliyorsunuz, Onur Öymen hakkında tam
bir siyasi linç kampanyası başlatıldı. “Benim
maksadım belli. Kimseyi rencide etmek istemem. Ama
sözlerim yüzünden üzülen varsa, onlardan özür dilerim”
demesine karşın derdini anlatamadı. Aynı hedefe baş
koyan kader arkadaşları başta olmak üzere istifasını
istemeye kadar götürdüler işi…
Öymen konuşmasında, Cumhuriyet döneminde ortaya çıkan
tatsız olaylardan söz etmişti. Peki ne olmuştu da
Öymen’in sıraladıkları arasından Dersim (Tunceli)
isyanını cımbızla çekip çıkarmışlardı. Neden? Dersim
isyanı da diğerleri gibi devlete karşı bir ayaklanma,
bir baş kaldırı değil miydi? 1937 yılıydı. Atatürk hasta
yatağındayken İsmet İnönü Başvekillikten azledilmiş
yerine Celal Bayar getirilmişti. İsyanı bastırma emrini
verdi. Durup dururken mi? Tabii ki hayır…
Nasıl derseniz, gelin buraya bir manzara koyalım ve
İsyancı başı Şeyh Seyit Rıza’nın İngiliz Dışişleri
Bakanlığına gönderdiği 21 Eylül 1937 tarihli mektuba yer
verelim:
“Büyük Britanya Dışişleri Bakanlığına,
Yıllardır, Türk Hükümeti Kürt halkını asimile etmeye
çalışıyor ve bu amaçla halkı eziyor, Kürtçe yayınları ve
gazeteleri yasaklıyor, anadilini konuşan
insanlara işkence ediyor ve sistematik olarak insanları
Kürdistan’ın bereketli topraklarından söküp, Anadolu’nun
çorak bölgelerine göçe zorluyor ve birçoğu oralarda
telef oluyor. Türk Hükümeti son olarak, hükümetle
yapılan anlaşma gereği, bu işkencelerin dışında tutulan
Dersim’e de girmeye çalıştı. Bu olay karşısında Kürtler,
uzak sürgün yollarında yok olmaktansa, 1930’da Ağrı
Dağında, Zilan vadisinde ve Beyazıt’ta yaptıkları gibi,
kendilerini savunmak üzere silaha sarıldılar. Üç aydan
beri ülkemi, acımasız bir savaş kırıp geçiriyor. Savaş
araçları bakımından eşitsizliğe rağmen ve bombardıman
uçaklarının yangın bombaları, zehirli gaz bombaları
atmalarına rağmen, ben ve arkadaşlarım Türk
ordusunu başarısızlığa uğrattık. Direncimiz karşısında
Türk uçakları köyleri bombalıyor, ateşe veriyor,
savunmasız kadın ve çocukları öldürüyor ve böylelikle
Türk Hükümeti, başarısızlığının intikamını tüm
Kürdistan’da işkence yaparak almak istiyor. Hapisler,
ağzına kadar masum Kürtlerle doludur. Aydınlar kurşuna
diziliyor, asılıyor veya Türkiye’nin ücra köşelerine
sürgüne gönderiliyor. Ülkelerinde bulunan 3 milyon Kürt,
barış içinde yaşamak, özgür, kendi ırkını, dilini,
geleceğini, kültürünü ve uygarlığını korumak istiyor;
benim sesimle ekselanslarınızdan maruz bulunduğu zulüm
ve adaletsizliğe son vermek için, Kürt halkını
hükümetinizin yüksek ahlakî etkisinden yararlandırmanızı
diliyor. Sayın Bakan, en derin saygılarımızı sunmaktan
onur duyarım.
Seyit Rıza, Dersim Başkomutanı”
Evet, böyle yazmıştı Şeyh Seyit Rıza. Sonrasında
İngilizlerden aldığı talimatlarla
Zaldağı-Darboğaz-Munzur ve Karacakalen bölgelerini içine
alan ve etrafına
topladığı 91 Kürt aşiret reisi ile 4500 eşkıya grubuyla
Türkiye Cumhuriyeti’ne baş kaldırmıştı. Yakalandı. 18
Kasım 1937 günü idam edildi.
Olay bundan ibarettir. |