SON GÖZALTILAR
Son gözaltı dalgası toplumdaki kararsız
vatandaşları kararlı kıldı. Artık çoğunluk Ergenekon’un
terör örgütlerini ortaya çıkarmaya yönelik, siyasi
iktidarı devirmeyi hedef alanları değil, Cumhuriyeti,
Atatürk’ü savunanları, yani gerçek aydınları susturmak
olduğu sonucuna vardılar.
Son dalga onarılmaz yaralar açtı. Hem gençler, hem
aydınlar, hem de yurtseverler kötü etkilendiler.
Sokaktaki vatandaş soruyor:
“Ne oluyor böyle? Bu dalgalar nereye uzanacak, ne kadar
sürecek?”
Elbette yargı kararlarına saygılı olmalıyız, ama bu
toplumun saygı değer, sevgi yaratan tanınmış
aydınlarının neden ve niçin “davet edilerek” ifadelerine
başvurulmuyor da,
“Gidin, çete maddesine girecek belge aramalarını yapın,
bulduğunuz belge ve bilgilerle birlikte adı geçenleri de
getirin!” deniliyor.
Düşünsenize, Prof.Dr. Mehmet Haberal… Başkent
Üniversitesi Rektörü. Cumhurbaşkanlığı’na aday
gösterilmek istenen büyük bir hekim. 1970’li yıllardan
bu yana böbrek ve karaciğer nakilleri ile dünya çapında
ün yapan bu büyük hekimi Türk toplumu olarak hayranlıkla
ve gururla izledik, izliyoruz. Prof. Mustafa Yurtkran…
Uludağ Üniversitesi eski Rektörü. Bursa’ya, gençliğe,
eğitime katkısını hep beraber yakından izledik. 19 Mayıs
Üniversitesi’nin eski Rektörü Ferit Bernay, şimdi terör
örgütü üyesi mi sayılacak? Ya İnönü Üniversitesi’nin
genç ve gönüllü Rektörü Fatih Hilmioğlu… Kendini
toplumun huzur ve güvenine adamış bir bilim adamı, şimdi
terör örgütü içine mi sokulacak? Prof. Erol Manisalı’nın
yaka paça götürülmesine ne demeli?
Bir de eğitim meleği Prof. Türkan Saylan var… Türkiye’de
okuyamayan, okutulmayan kızları eğitmek için gece gündüz
çırpınan, Doğu ve Güneydoğu inanına eğitim sağlayan,
Türkiye’de yıllardır cüzamla mücadelenin bayraktarlığını
yaparak dünya çapında ödüller kazanmış Türkan Saylan
kanser hastalığı ile boğuşurken evi aranıyor.
İnanılmaz…
Üstelik, Ceza Muhakemesi Yasasına göre savcının yapması
gereken soruşturmayı bizzat polis yapıyor, kanuna aykırı
toplanan deliller kullanılıyor ve yandaş basına
sızdırılıyor. Tanık ya da sanık olmayan kişileri
suçlayıcı ya da küçük düşürücü ifadeler iddianameye
konularak, hedef seçilen bu kişiler kamuoyu gözünde
yıpratılmaya çalışılıyor.
Ben olanları içime sindiremiyorum… Ne hukuk anlayışıma
ne de insan hakları anlayışıma sığdıramıyorum. Neden?
Çünkü, bu insanlar ne darbe yüklenicisi, ne tetikçi, ne
şeriat yanlısı, ne de demokrasi düşmanıdır. Hepsi
ödünsüz Atatürkçü, laik Cumhuriyete bağlı dünya çapında
aydınlardır.
Ergenekon bunları terör örgütü üyesi yaptı.
Akla eziyet…
Uzayıp giden ve nerede ne zaman duracağı belli olmayan
bu dava öncelikle orduyu yıpratıyor. Belli zihniyetin
temsilcileri ekran, ekran gezip komutanların hesap
vermesini istiyorlar. Aralarında açıkça isim verenler
bile oluyor.
Peki, ana muhalefet partisinin görüşü nedir? Tutumu
nedir?
Baykal konuşuyor. Ama yalnız konuşuyor. Oysa, görülüyor
ki, şok dalgalar 12 ilde kalmayacak, aylar değil belki
de yıllar sürecek bir bezdirme olayına dönüşecek. O
zaman konuşmak yetmez, ses tonu yükseltilerek sert
demeçler vermek de yetmez…
Ne Yapılmalı?
CHP lideri ve tüm milletvekilleri, yetkili yargı
organlarına ve sonuçta Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna gitmeli, “Bu dava dalga, dalga büyüyor. Beş
savcı ile iki özel görevli mahkeme yeterli değildir,
yetkili mahkeme sayısını 10’a savcı sayısını 20’ye
çıkarın”, demeli. “Bu davada suçlular her kim ise kısa
sürede cezalandırılmalı, suçsuz olanlar fazla çile
çekmeden, kısa sürede özgürlüğüne kavuşturulmalıdır”
çağrısı yapmalıdır.
Olmadı, gerekirse, sine-i millete dönme kararı
alabilmelidir.
Türkiye bugün korku tünelindedir. Ülke, demokrasi içinde
huzur ve güvene kavuşabilir.
Sağlıkta, huzurda, mutlulukta kalınız… |