12.05.2009, Neuss-Almanya, Şükran Manthey'le

 
   
 

SORMAZLAR MI ADAMA!

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal MHP lideri Devlet Bahçeli’nin sert ve kesin tavrına karşın daha ılımlı bir üslupla net bir duruş sergiliyor:

“Gelinen noktada, içeriği belli olmayan proje, Türkiye’yi birleştirme değil, aksine bölünmeyi hızlandırma kaygı ve kuşkularını artırmıştır. CHP olarak gideceği limanın belli olmadığı, rotası bilinmeyen bir gemiye binmeyiz. CHP bu işte yoktur!”

Yani,

Hükümetin Devlet ve Millet projeleri olarak sunduğu, tüm kurum ve kuruluşların, asker ve sivil herkesin “Olur” vermesi gereken ve asıl adı “Kürt Açılımı” olan projesi muhalefetin dışında ve karşısında gelişiyor.

Şimdi, yarışa çıkan atletin bir ayağı topal, bir gözü kör ise nasıl koşacak?

CHP lideri Baykal’ın açıklaması bizim görüşümüz ile örtüşüyor:

“Bu proje, Sayın Başbakan küfürlü ve hakaretlerle reddetse de dış kaynaklıdır ve içerden ve dışardan ısrarla Türkiye’yi belli bir yerlere itmektedir. Tıpkı 2007 yılındaki gibi bundan birkaç ay önce, 2009 yılının Nisan ayında Atlantik Konseyi adlı kuruluşun toplantısında -ki bu toplantının finansmanını Norveç Hükümeti sağlamıştır eski ABD ve İngiliz Büyükelçileri de katılmışlardır- yeni rapor hazırlamıştır. Yol haritası işte orada çizilmiştir ve bu çok tehlikeli gelişmeleri içinde barındırmaktadır.”

Baykal bu değerlendirmeyi yaparken, ABD’nin Ankara Büyükelçisi de, ANKA Ajansı’na bir açıklama yaptı:

“Kürt Açılımı bir Türk Projesidir. ABD Türkiye’nin demokratikleşmesine destek veriyor ama bu proje kendi iç meselesidir.”

Nedir bu telaşınız ekselans?

Türkiye bir bölünme telaşının içinde, anladık da sizin telaşınız nereden kaynaklanıyor?

“Demokrasi ve barış” vaadi ile girdiğiniz Irak’tan asker çekmenizin zamanı daralıyor da ondan mı? Yoksa toprağını işgal ettiğiniz, milletini parçaladığınız devletle, işiniz bitti de ondan mı?

Yaptıklarınızdan sonra bu bölgede kim, nasıl inansın sizin dediklerinize?

Amerikalının açıklamasını Baykal’a ileten basın mensupları sordular CHP liderine:

“ABD’nin Ankara Büyükelçisi’nin bu açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?”

Baykal soruya soruyla yanıt verdi:

“Norveç’ten de bir açıklama geldi mi?”

Evet, ABD, Norveç, AB etiketli, İmralı damgalı yol haritası az çok belli olmaya başladı. Önceliklerini sıralayalım:

Üniversitelerde Kürtçe kürsüler kurulacak. Orada öğretmenler yetiştirilecek. Bunlar bölgede Kürtçe eğitim verecekler ve tıpkı polislerde olduğu gibi diğer kamu kurum ve kuruluşlarında da Kürtçe bilen memurlar ve personel istihdam edilecek. Bunun yanı sıra, bir de Kürdistan adı altında otonom benzeri yerel bir yönetim oluşturulacak ve kendi dilinde eğitim ve öğretim imkânı tanınacak (!) Eksiksiz, tam bir bölünme…

Bu istekler tabii ki Türkiye Cumhuriyeti’nin “kurtuluş ve kuruluş felsefesine” aykırı. Cumhuriyetin kuruluşunda “Tam Bağımsız, Ulusal Egemenliğe dayalı bir Devlet” öngörüldü, her üniter devlette olduğu gibi “Dil Birliği” temel alındı.

Sen bu Devletin dilini bölüp parçalarsan, Devletin bireyleri nasıl, hangi dille anlaşıp kaynaşacaklar?

Deniz Baykal, önemli bir başka noktaya daha değindi:

“Çözüm projesi çözülmeyi beraberinde getiriyor gibi bir kuşku yarattı. Toplumu gerdi. Bakınız, siyasi partiler gerilim içinde. Sanatçılar bölündü, birbirlerini eleştirip suçluyorlar. Yazarlar gergin ve yazıları giderek sertleşiyor. Sivil Toplum kuruluşları arasında farklı görüşler dile getiriliyor. Bu proje ne getiriyor, bilen yok. Annelerin gözyaşları dinsin, barış gelsin deniyor. Ama gözyaşları nasıl dinecek? Barış nasıl gelecek? Hükümet bir şey yapıyor, içinde muhalefet yok! Bu proje milleti ayrıştıracaktır. Biz bu yanlışın içinde olmayız, olamayız. Irak ortada, Yugoslavya’da neler oldu, biliyoruz. Bu bizde Birinci Dünya Savaşı sonrasında denendi, ama bu çözülmeye direndik. Şimdi yine aynı oyun, ayni harita sahneye konulmak isteniyor.”

Görünen odur ki, her iki muhalefet partisi de “Milletin birliği ve Vatanın bölünmezliği” ilkeleri etrafında saf tutmuş durumdalar. Bu yüzden de karşı taraftan tepkiler yağıyor:

“Katı milliyetçilikle barışı engelliyorlar… Kanın durmasını istemiyorlar…”

İyi de, “Terörle mücadele yerine teröristlerle müzakere yaparak mı barış gelecek? Akan kanlar duracak?” diye sormazlar mı adama?