| 
						 
						
						• ANAFİLYA YAZILARI 
						
						
						Olaylar süratle gelişiyor…
						 
						
						
						  
						
						
						Ülke süratle tehlikeye sürükleniyor. 
						
						
						Bir taraftan insanlar tutuklanırken bir taraftan AKP’yi 
						kapanmaktan kurtaracak anayasa modelleri aranıyor… 
						
						
						Başbakan A’raf Suresi ile konuşuyor: 
						
						
						“Onların kulakları vardır duymazlar, gözleri vardır 
						görmezler, dilleri vardır hakikati söylemezler…” 
						
						
						TBMM eski başkanı A’raf Suresi’ne değiniyor: 
						
						
						“Ey insanlar, şunu biliniz ki ölüm bize şah damarımızdan 
						daha yakındır…” 
						
						
						Bunlar çağdaş Türkiye’nin önde gelenleri. Kendilerini 
						“dinci”likle suçlayanları haklı çıkarıyorlar. 
						
						
						18 Mart Çanakkale kutlamaları da onların düşüncelerini 
						sergiler nitelikte. Bir tarafta Türkiye’nin aydınlık 
						yüzü öte yanda, iktidarın özlemini duyduğu toplum.   
						 
						
						
						 “Çoğunluk bizde. Bu, istediklerimizi yapmak için 
						yeterli değil mi? Neden Türkiye’yi dilediğimiz rejimle 
						yönetip, eşimiz ve çocuklarımız gibi giydirmeye hakkımız 
						olmasın?” düşüncesi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı 
						
						Abdurrahman Yalçınkaya’nın iddianamesiyle durakladı… 
						
						
						“Madem yüzde 46,7 oy aldık, biz her istediğimizi 
						yaparız!” görüşü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının 
						kapatma davasına tosladı. 
						
						
						Sonrasında,  
						
						
						Yetkili Cumhuriyet Başsavcısı adeta “sanık” sandalyesine 
						oturtuldu. Ne kadar edepsiz, terbiyesiz mahlûk varsa 
						karşısına geçip veryansın etti. Sanki kamu adına o değil 
						de ötekiler davacıymış gibi. 
						
						
						Bir rezalettir gidiyor… 
						
						
						Yargıya, hukuka, hukuk devletine, yani olması 
						gerekenlere inanmıyor iktidar. 
						
						
						Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu 
						Ege Üniversitesi’nde 
						yaptığı bir konuşmada uyarıyor: “Buradan uyarıyorum! Bir 
						davalı partinin (...), ‘çoğunluk bende’ diyerek, dava 
						açıldığı tarihteki hukuk düzenini değiştirme çabası, 
						meşruiyet çizgisinin dışına çıkmaktır. Siz bir davalının 
						kendisi hakkında uygulanması istenen yaptırımı 
						değiştirebileceğini düşünebilir misiniz? (...) Umut 
						ederim ki bu gayretlerden vazgeçilsin. Hukuk düzeni bu 
						partiye her türlü savunma hakkını tanıyor. Bu iddiayla 
						ilgisinin olmadığını kabul eden bir parti mahkemeye 
						çıkıp savunmasını yapar. (...) Hukuk devletiyle bu kadar 
						oynanmaz (...)” 
						
						
						İktidar, Bin türlü senaryo ile badireyi atlatmak 
						çabasında. Bunlar arsında Anayasayı değiştirmek, yargı 
						kurumunu işlevsiz hale getirmek de var. Bir başka 
						deyişle hukuk bunlara bol geldi. Nede olsa çoğunluk 
						partisi ya… 
						
						
						Ancak… Bir telaş var… 
						
						Ne demişti İnönü: 
						
						
						“Suçluların telaşı içindesiniz…” 
						
						
						Oysa yapılması gereken; Hukukun karşısına çıkıp, laik 
						cumhuriyete zarar vermeyeceklerini kanıtlamak... Biz 
						masumuz bunu mahkemede kanıtlayacağız, aklanacağız 
						demek. 
						
						
						Sonucu kimse için iyi olmayacak dini bölücülük yapmak 
						yerine, açılan davadaki savunmalarına odaklansalar ve 
						toplumun laiklik ile endişeleri olan tüm kesimlerini 
						ikna edecek bir özeleştiri yapsalar…  
						
						
						Bilinmez mi, sandıktan çıkanın, her istediğini 
						yapabileceğini düşünmesi demokrasiye aykırıdır. 
						
						
						                Geleceğimiz gittikçe kararıyor…  |