| 
						
						KİME GÜVENELİM? 
						
						İstanbul’da geçen yıl 7 bin 279 polis hakkında 
						soruşturma yapıldı. 4 bini uzaklaştırma ve meslekten 
						çıkarma cezaları aldı. 
						
						Polislere yöneltilen suçlamalar arasında darp, ölüme 
						sebebiyet verme, çetecilik, dolandırıcılık ve rüşvet ön 
						sıralarda geliyor. 
						
						                İstanbul İl Polis Disiplin Kurulu 
						raporuna göre, 2001 yılı içinde disiplin suçlarının yanı 
						sıra rüşvet almak, suçlu kaçırmak, işkence, kalpazanlık, 
						sarkıntılık, çek senet tahsilatı ve haraç toplamak gibi 
						suç iddiaları da sık sık gündeme geldi. 
						
						                2000 yılında 4 bin polis hakkında 
						soruşturma açılırken, bu sayı 2001’de ikiye katlandı. 
						Rapora göre, yaklaşık 28 bin polisin kayıtlı olduğu 
						İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde geçen yıl toplam 7 bin 
						279 polis soruşturmaya uğradı. Bunlardan 3 bin 939’u 
						kınamadan maaş kesintisine, uzaklaştırmadan meslekten 
						çıkarmaya kadar çeşitli cezalar aldı. 
						
						Birinci derece 59 emniyet müdürü basına bilgi vermek, 
						dolandırıcılık çetesiyle ilişki kurmak ve ölüm tehdidi, 
						darp, izinsiz ev araması, alacaklı kişiye borçlusundan 
						parasını almaması için baskı yapılması, emniyet 
						binalarına gelen kişilerin dövülmesi, operasyon 
						sırasında adam dövülmesi ve soruşturma dosyasının 
						zamanaşımına uğratılması gibi birçok suçtan sorgulandı.  
						
						İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek ve Merkez 
						Disiplin Kurulu’nda evli olduğu halde bir başka kadınla 
						ilişki kurmak iddiasıyla soruşturmaya uğrayan bir 
						emniyet müdürünün cezası zamanaşımı nedeniyle ortadan 
						kalktı. Bir başka emniyet müdürü ise cep telefonuna 
						mesaj yolladığı için 6 ay durdurma cezası aldı. Maç 
						görevi sırasında bir emniyet müdürüyle bir arkadaşının 
						maaşında bu nedenle üç günlük kesinti yapıldı. Bir 
						emniyet müdürü ile 75 arkadaşı ise izinsiz gösteri 
						yaptıkları gerekçesiyle disiplin kuruluna gönderildi.  
						
						                Rapor, tembellik alışkanlığının emniyet 
						teşkilatında da hakim olduğunu ortaya koydu. Bir yıl 
						içinde görevi savsaklayan ve suiistimal eden bin 99, 
						amirin emrini yerine getirmeyen bin 91, bir hafta 
						boyunca göreve gelmeyen 500, göreve geç gelen 165, görev 
						yerini terk eden 134 ve görevde uyuyan 50 polis disiplin 
						kuruluna gönderilenlerin üst sıralarında yer aldı. 
						
						                Darp, hakaret ve tehditten 524, efrade 
						su-i muameleden (kişilere hakaret, kaba dayak) 315, 
						işkenceden 25, ölüme sebebiyet vermekten 37, mesken 
						masuniyetini ihlalden 5, sarkıntılıktan 18 polis 
						hakkında soruşturma açıldı. 
						
						                Raporda, dolandırıcılar ve çetelerin 
						peşine düşen polislerin de benzer suçlamalarla 
						soruşturma geçirdiği dikkat çekti. Buna göre, bir yıl 
						içinde 210 polis rüşvet ve irtikap, 130 polis şuçlu 
						kaçırma, 84 polis sahtecilik ve dolandırıcılık, 27 polis 
						gasp, 11 polis organize suç örgütü oluşturup çek senet 
						tahsilatı yapmak, iki polis ihalede usulsüzlük ve bir 
						polis ise kalpazanlık suçundan kurulda ifade verdi. 
						Ayrıca borcunu ödemeyen 180 polis, intihara teşebbüs 
						eden yedi polis, soruşturma neticesini beklemeden 
						evlenen 58 polis de soruşturmalardan nasibini aldı. 
						
						                Bunlar görevi güvenliği sağlamak 
						olanlar... 
						
						KARAKOL’DA AB YAKLAŞIMI 
						
						Ekim 1998’den bu yana yürürlükte bulunan ‘Yakalama, 
						Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nde yapılan 
						kısmi değişiklikler Resmi Gazete’de yayımlanarak 
						yürürlüğe girdi. Yenilikler şöyle: 
						·                    
						
						
						Yakalanan kişiye suç ayrımı gözetilmeksizin yakalama 
						nedenleri, hakkındaki iddialar ile susma ve müdafiden 
						yararlanma hakları “her durumda yazılı olarak” 
						bildirilecek. Bunun mümkün olmaması halinde ise bu 
						konular sözlü olarak aktarılacak. 
						·                    
						
						
						Yakalamadan ve yakalama süresinin uzatılmasına ilişkin 
						emirden, yakalananın bir yakınına veya belirlediği bir 
						kişiye cumhuriyet savcısının kararıyla gecikmeksizin 
						haber verilecek. 
						·                    
						
						
						Yakalanan kişiye yakalanmaya itiraz etme hakkı bulunduğu 
						bildirilerek, bu hakkın nasıl kullanılacağı açıklanacak. 
						Yakalamaya ve gözaltı süresinin uzatılmasına karşı 
						ilgili kişinin itiraz hakkı bulunduğu da polis veya 
						jandarmaca hatırlatılacak. Kolluk kuvveti bu durumdaki 
						kişiye “Bunun için bir dilekçe vermeniz yeterlidir. 
						Dilekçeniz en seri şekilde yetkili hakime 
						ulaştırılacaktır” açıklamasını da yapacak. 
						·                    
						
						
						Yakalanan kişi doktor muayenesi sırasında yalnız 
						bırakılacak. Doktor veya şüpheli, sanık ya da gözaltına 
						alınan kişi, kişisel güvenlik endişesini ileri sürerse 
						muayene kolluk kuvvetleri gözetiminde yapılabilecek. 
						Böyle bir durumda ise bu istek belgelendirilecek. 
						·                    
						
						
						DGM’nin görev alanına giren suçlarda, yakalanan kişi, 
						cumhuriyet savcısı tarafından gözaltı süresinin 
						uzatılmasına yazılı olarak emir verilmesinden sonra 
						avukatı ile görüşebilecek 
						
						CMUK çıktığında umutlanmıştık. Yukarıda sıralananların 
						uygulanacağını
						
						sanıyorduk. Oysa, ülkeyi yönetenler bunu tam dört yıl 
						sonra uygulamaya karar verdiler. Uygulamanın en önemli 
						eksikliği hiç kuşkusuz, karakolda işkence konusuna yer 
						verilmeyişi. Demokratikleşme ve hukukun üstünlüğüne 
						saygılı ülkelerde böyle bir rezalete yer verilmiyor. 
						Üniformalı polisin göğsünde kolay okunacak büyüklükte 
						sicil numarası yer alıyor. Sivil polisler bile görev 
						sırasında kimlik gösterme zorunda. Ayrıca, 
						gözaltındaki kişilere verilen raporlar da ilgililere 
						kapalı olarak iletiliyor. Bu kuralların Türkiye’de 
						de uygulanmasının sağlanmasını istemek acaba safdillik 
						olur mu...?  
						
						                Bir başka önemli konuya daha 
						değinelim...Anadilde KURS Yönetmeliği... 
						
						                Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında 
						geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin 
						öğrenilmesi hakkında hazırlanan yönetmelik taslağı 
						Başbakanlığın onayını bekliyor. Yönetmeliğe göre: 
						
						  
						·                    
						
						
						Kurslar Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetiminde 
						açılabilecek. 
						·                    
						
						
						Çalışmasına izin verilecek personel belirlenen 
						niteliklere sahip T.C. vatandaşı olacak. 
						·                    
						
						
						Kurslara, en az ilköğretim mezunu olanlar kayıt 
						yaptırabilecek. 
						·                    
						
						
						18 yaşından küçükler, velisinin yazılı izniyle hafta 
						sonu veya yaz tatillerinde kurslara devam edebilecekler. 
						·                    
						
						
						 Kurslar arasında nakil yapılamayacak. 
						·                    
						
						
						Kurs personeli ve öğrenciler, kılık kıyafet kurallarına 
						uyacaklar. 
						·                    
						
						
						Kurslarda karma öğrenim yapılacak. 
						
						  
							
								
								
								 
								İlk Hedef, Ekim 2002 yıl:2 sayı:13 s. 20-22 |