| 
						
						Nereden... Nereye...(7 Ocak 1946 - 17 Eylül 1961)
 
						
						 CHP grubuna bir önerge verilir, “Dörtlü Takrir” 
						adıyla anılan önergede “…Büyük Millet Meclisi’nde, 
						hakiki bir murakabenin sağlanmasını, demokratik 
						müesseselerin serbestçe doğup yaşamasına engel olan ve 
						Anayasanın halkçı ruhunu sınırlayan bazı kanunlarda 
						değişiklik yapılmasını ve parti tüzüğünde de yine bu 
						maksatların gerektirdiği değişikliklere hemen 
						geçilmesini” isterler. Önerge sahipleri tek partili 
						dönemin CHP milletvekilleri Adnan Menderes, Fuat 
						Köprülü, Celal Bayar ve arkadaşlarıdır. Bu üç isim 
						CHP’den istifa ederek 7 Ocak 1946 günü “Demokrat 
						Parti” adıyla bir parti kurarlar. Demokrat Parti 14 
						yıl fırtınalı bir yaşam sürdürecek, ezici çoğunlukla 
						sahip olduğu iktidarını kanlı bir biçimde 
						sonuçlandıracaktır. 
						
						                DP hızla kurumlaştı. Daha üçüncü ayını 
						doldurmadan birçok il merkezde tabela astılar. Aydın 
						Merkezini Ethem Menderes, Ankara Merkezini Zühtü 
						Velibeşe, İstanbul Merkezini avukat Kenan Öner, Samsun 
						Merkezini ise emekli albay Şefik Özüdoğru kurdular. Bu 
						isimler o dönem Türkiyesinin önde gelen isimleriydi. Ama 
						yeni DP’ye karşı kamu oyunda yine de bir çekingenlik 
						vardı. Yaklaşan seçimlerden iktidar uman DP, toplumun bu 
						kaygısını doğru değerlendirdi. Partinin ağır toplarından 
						Celal Bayar 20 Nisan 1946 günü partisinin ara seçimlere 
						katılmayacağını açıkladı. Bayar,         “Seçimler 
						tek dereceli olmadıkça ve seçim güvenliği sağlanmadıkça, 
						kanunsuz müdahaleleri ortadan kaldıracak tedbirler 
						alınmadıkça, DP seçimlere katılmayacaktır…Fakat ,işaret 
						ettiğim bu şartlar yerine getirilirse, seçimler 
						önümüzdeki seneden evvel de yapılacak olsa, iştirak 
						edebiliriz.” dedi. Adını demokrat koyanların bu 
						düşüncesi ne olabilirdi?..30 Mayıs 1946’da CHP’nin önde 
						gelen yöneticilerinden Nihat Erim, Ulus Gazetesinde 
						çıkan “Demokrasi gaye midir, vasıta mıdır?” başlıklı 
						yazısıyla akılları karıştırdı. 
						
						                31 Mayıs 1946 günü TBMM, tek dereceli 
						seçim kanununu kabul etti. “Açık oy gizli tasnif 
						esası kaldırıldı, yerine, gizli oy açık tasnif” 
						esası getirildi. Seçim kanunu ile birlikte Cemiyetler 
						Kanunu da değiştirildi. Buna göre sendikalar işçi ya da 
						çiftçi partileri kurulabilecekti. 
						
						                7 Eylül 1946 günü Türk parasının değeri 
						düşürüldü, altın satışları serbest bırakıldı. Celal 
						Bayar, 26 Ekim günü Kırklareli’nde yaptığı bir konuşmada 
						7 Eylül kararlarını ağır bir dille eleştirdi. CHP 
						iktidarı ağır yara almıştı. Daha önce CHP’nin yaptığı 
						milletvekili tekliflerini reddeden Mareşal Fevzi 
						Çakmak’ın 27 Haziran günü DP’nin İstanbul listesinden 
						bağımsız aday gösterilmesi anlamlı karşılanmıştı. 8.inci 
						dönem Meclis çalışmalarıyla birlikte DP, muhalefetinin 
						dozunu arttırdı. Celal Bayar, 17 Kasım 1946 günü 
						İzmir’de yaptığı bir konuşmada, “Biz Halk Partisi’ni 
						şöyle telakki ediyoruz: Bir kase yoğurt düşününüz ki 
						üstünde kaymak tabakası tozludur. Altında ise bembeyaz, 
						saf bir yoğurt vardır” dedi. 
						
						                TBMM’de, çok tartışmalı geçen bir 
						toplantıdan sonra 10 Haziran 1946 günü milletvekili 
						seçimlerinin Ekim 1947 yerine 27 Temmuz 1946 tarihinde 
						yapılmasına karar verildi. 17-18 Temmuz günleri parti 
						liderleri son konuşmalarını yaptı. CHP lideri ve 
						Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, seçimi kaybetmesi halinde 
						Cumhurbaşkanlığından çekileceğini açıklarken, DP Genel 
						Başkanı Celal Bayar şöyle diyordu: 
						
						                “Yeni bir devre giriyoruz. Bu Pazar 
						günü yapılacak seçimde bu devre açılıyor. Oylarınız 
						vicdanlarınızdan kopup gelmelidir ve yalnız vicdanınızın 
						sesini aksettirmelidir. Bunun için seçim tam anlamıyla 
						serbest olmalıdır.”  
						
						                Seçimler serbest yapıldı. Türkiye’de 
						muhalefetli ilk tek dereceli seçim sonuçları açıklandı: 
						
						                CHP 395; DP 66; Bağımsızlar 4 
						milletvekilliği aldılar. 5 Ağustos 1946 günü 
						Cumhuriyetin 8. Meclisi 451 oyun 388’ini alan İsmet 
						İnönü’yü tekrar Cumhurbaşkanı seçti. Meclis Başkanlığını 
						emekli general Kazım Karabekir kazandı. DP’nin adayı 
						Mareşal Fevzi Çakmak 50 oy’da kaldı. 
						
						                Recep Peker Kabinesinin 14 Ağustos günü 
						TBMM’den güven oyu almasıyla birlikte Türkiye, yeni 
						olaylara yelken açıyordu. İnönü’nün 10 Ekim günü verdiği 
						demeç yankı uyandırdı. İnönü şöyle diyordu: “En büyük 
						iki eserim, köy okullarını açmak ve çok partili dönemi 
						başlatmaktır.” Doğruydu, Meclis’te artık bir parti 
						daha yer alıyordu: Demokrat Parti… 
						
						                7-11 Ocak 1947 günlerinde 
						gerçekleştirilen Demokrat Parti’nin ilk büyük 
						kongresinde demokrasinin kurulması için üç temel şartın 
						yerine getirilmesi istendi: 
						
						                “1. Antidemokratik ve Anayasa’ya 
						aykırı kanunların kaldırılması, 
						
						                 2. Seçimlerin devlet memurları 
						tarafından değil, hukuki merciler tarafından 
						denetlenmesi, 
						
						                  3. Cumhurbaşkanlığı mevkiinin parti 
						liderliğinden ayrılması.” 
						
						                16 Temmuz 1948 tarihinde Büyük Millet 
						Meclisi’nde yeni Seçim Kanunu kabul edildi. Demokratlar 
						bu kanunu “Demokratik” bulmadıklarını, adli 
						teminat sağlanmadığı için seçimlere katılmayacaklarını 
						açıkladılar. 17 Ekim günü ara seçimler yapıldı. Bu 
						CHP’nin  1961 yılına kadar kazanacağı son seçim 
						olacaktı. 
						
						                15 Mayıs 1950 seçimi ile 27 yıllık CHP 
						iktidarı sona erdi. DP, oyların yüzde 53.59’unu, CHP ise 
						yüzde 39,98’ini aldı. Oyların 4.242.831’in alan DP, 408 
						milletvekili, 3.165.096 oy alan CHP ise, 69 milletvekili 
						çıkardı. Millet Partisi de 1 milletvekilliği kazandı. 
						
						9 dönem TBMM 22 Mayıs günü yaptığı oturumda 66 aleyhte 
						oya karşılık 387 lehte oyla Celal Bayar’ı Cumhurbaşkanı 
						seçti. Adnan Menderes hükümeti 29 Mayıs günü güven oyu 
						aldı. Yeni bir dönem başlıyordu… 
						
						                Menderes hükümeti ilk icraatını ezanın 
						Türkçe okunmasını yasaklayarak yaptı. “Ezanın Türkçe 
						okunmasına mukabil cami içinde bütün ibadet ve duaların 
						din dilinde olması garip bir tezat teşkil eder gibi 
						görünür” diyen Başbakan, meclise ezanın eskiden 
						olduğu gibi Arapça okutulmasını kabul ettirdi. “Tanrı 
						uludur; Allah-u ekber” olarak yer değiştirdi. 
						Menderes, yandaşlarına serbesti sağlayacak olan af 
						kanununu da 14 Temmuz günü meclisten geçirdi. 3 Eylül 
						günü Belediye seçimlerinden de zaferle çıkan DP’nin bu 
						başarısı için Başbakan Adnan Menderes, “Türk Milleti 
						Halk Partisi’ni 14 Mayıs’ta iktidardan uzaklaştırdı, 3 
						Eylül’de de muhalefetten tasfiye etti.” dedi. 
						Aslında Başbakan “şimdi bizim partimizin dönemi” 
						demek istiyordu. Belki de “Biz bundan sonra ne dersek 
						o olur” da demek istemiş olabilirdi kim bilir?.. 
						Bakalım neler olacaktı? 
						
						                12 Aralık 1950 günü hükümet, CHP Merkez 
						Binası’na el koydu. Burasının devlet malı olduğu, haksız 
						yere gasp edildiği gerekçesiyle bina, hazine malı olarak 
						kayda alındı. 
						
						5 Ocak 1951 günü TBMM’de bir konuşma yapan Abdurrahman 
						Boyacıgiller, Türkiye’de 1 milyon 100 bin işsiz 
						bulunduğunu ileri sürdü. 8 Mart 1951 günü Menderes 
						hükümeti istifa etti; ertesi gün ikinci Menderes 
						hükümeti kuruldu. Başbakan’ın kabinede sadece üç bakanı 
						değiştirdiği görüldü. Parti içi muhalefet sesini 
						yükseltti. 
						
						24 Eylül 1951’de Türkiye Nato’ya girdi, 8 Eylül’de 2. 
						Dünya Savaşı’nı resmen son erdiren anlaşma imzalandı. 16 
						Eylül günü 17 ilde yapılan ara seçimlerde DP 18, CHP ise 
						2 milletvekili çıkardı. CHP’nin ağır topları Necmeddin 
						Sadak, Nihat Erim ve Lütfü Kırdar’ın seçimi kaybetmeleri 
						ağır hezimet sayıldı. 
						
						                4 Ocak 1952 günü iç politikada hava 
						gerginleşti. CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek’in Londra 
						radyosu’ndaki “Hürriyet Yok” başlıklı konuşması 
						geniş yankı buldu. 12 Haziran 1952’de DP Meclis Grubu, 
						partide süregelmekte olan anlaşmazlıklar nedeniyle 1952 
						ara seçimlerini yapmama kararı aldı. DP, sanayicileri de 
						karşısına almakta gecikmedi. Cumhurbaşkanı Celal Bayar 7 
						Ocak 1952 günü yaptığı bir konuşmada, “Yerli sanayi 
						himayeden istifade edemiyorsa kabahat kendindedir.” 
						Dedi.  
						
						                Hükümette tuhaf şeyler oluyordu. TBMM 
						Başkanı Refik Koraltan, jandarma ve polisin Ermeni ve 
						Fransız polisinden daha kötü olduğunu 
						söyleyiverdi...İzmir Barosu avukatlarından Ali Özkanad, 
						Meclis Başkanının bu konuşması üzerine 17 Ocak 1952 günü 
						kendisine bir telgraf çekerek düelloya davet etti. 
						
						                Meclisteki sayısal çoğunluğunu ‘güç 
						bende’ düşüncesiyle kullanma eğilimi gösteren 
						Başbakan, 13 Nisan 1952 günü ‘Radyoyu siyasi 
						partilerle paylaşmayacağız’ dedi. Menderes aslında
						‘güç bendedir’ demek istiyordu. Tırmanan olaylar 
						karşısında CHP 19 Haziran günü bir açıklama yaptı. 
						“Muhalefet yok edilmek isteniyor” dedi. Derken, 
						varlığından çok şey beklenen Köy Enstitülerinin 
						kapatıldığı haberi geldi. Milli Eğitim Bakanı Tevfik 
						İleri, ”iğrenç solcu düşüncelerin bütün 
						propagandacıları, bu enstitülere girmeyi başarmışlardı” 
						bahanesi arkasına saklanarak, 10 Ağustos 1952 günü bu 
						ilim yuvalarını kapattıklarını açıkladı. Köy 
						Enstitülerinin kapatıldığı haberi toplumun büyük 
						kesiminde gericilik olarak nitelendirildi. Adnan 
						Menderes 21 Kasım günü Kayseri’de yaptığı konuşmada, 
						“Gericilik artı demek Türk milletine hakaret etmektir” 
						cevabını verdi. Verdi ama gerekçesini ortaya koyamadı. 
						
						                22 Ocak 1953 günü Türkiye Milliyetçiler 
						Derneği kapatıldı. 8 gün sonra 30 Ocak günü Başbakan 
						Menderes bir basın toplantısı düzenledi, “Medeni 
						münakaşa devrini arıyoruz” dedi. Muhalefet Partisi 
						lideri İsmet İnönü ise, “Memleketi geriye götürmek 
						onun hayatına en ağır tehlikeyi davet eder.” 
						yanıtını verdi. 
						
						                5 Mayıs 1953 günü Milli Koruma Kanunu 
						yürürlükten kaldırıldı. Aynı günlerde siyasi baskı, 
						gençler üzerinde de hissedilmeye başladı. Başbakan, 1953 
						yılının 3. basın toplantısında “Talebe arasında bazı 
						solcu ve ticani tahrikleri ile karşılaştık” dedi. 
						
						                9 Haziran günü hava biraz daha gerildi. 
						CHP malları için Demokrat Parti grubunda tartışma çıktı. 
						Komisyon raporlarına göre, “Cumhuriyet Halk 
						Partisi’nin gayri meşru iktisaplarda bulunduğu tespit 
						edildi” denildi. 
						
						                16 Ekim 1953 günü aralarında Şefik Hüsnü 
						Değmer, Zeki Baştımar gibi önemli isimlerin yanı sıra 
						tramvay biletçisi, seyyar satıcı, işçi, memur, aktör, 
						doktor, fabrikatör, tüccar, avukat, subay,er, asistan, 
						askeri lise öğretmeni, üniversite öğrencisi toplam 167 
						solcunun davası başladı.  
						
						                15 Ocak 1954’e gelindiğinde siyasal 
						baskı halkı sindirme noktasına ulaştı. İnönü, tehlikeye 
						işaret ederek, “Türk demokrasisini koruma görevi 
						gençlerindir” dedi. 27 Ocak günü Millet Partisi 
						kapatıldı, yöneticiler birer gün hapis ile 250’şer kuruş 
						para cezasına çarptırıldı. Ancak kapatılan partinin 
						ileri gelenleri yeniden bir araya gelerek Osman 
						Bölükbaşı önderliğinde 10 Şubat günü Cumhuriyetçi Millet 
						Partisini kurdular. 
						
						                Demokrat Parti iktidarı 30 Mayıs 1954 
						günü tarihi bir karar aldı. Kırşehir ilini ilçe yapan 
						6429 sayılı kanun TBMM’de kabul edildi. 
						
						                14 Mayıs seçimlerini DP yine ezici bir 
						çoğunlukla kazandı. İnönü, “Seçimlerde din siyasete 
						alet edilmiştir” dedi. 23 Eylül 1954 günü 
						“Kabahat Sebep Olanlarındır”, “İki Kardeş Kanı”, “Bir 
						Başbakan Konuştu”, “Demokratların Harici Bir 
						Muvaffakiyeti” başlıklı yazılarla, Başbakan Menderes 
						ve Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü’ye hakaret ettiği öne 
						sürülen Yeni Ulus Gazetesi yazarı Hüseyin Cahir Yalçın, 
						26 ay hapse mahkum edildi. 
						
						13 Kasım günü bir bildiri yayınlayan CHP, “Hükümet 
						basın özgürlüğünü yok etti” dedi. 
						
						                21 Mayıs 1955 günü CHP Mecliste bir ilke 
						imza attı. Hakim teminatı, seçim kanunu, basın kanunu ve 
						ciddi bir durum olan ekonomik bunalımın çözümüne kadar 
						Meclis’in tatile girmesini istedi. Hükümetin tutumu DP 
						Manisa İl Kongresi’nde de eleştirildi. 
						
						                19 Haziran günü Cumhuriyetçi Millet 
						Partisi’nin Kırşehir’de yapacağı açık hava toplantısına 
						izin verilmedi. 
						
						                5 Temmuz 1955 günü Hükümet, istediği 
						zaman memurları bir süre için işten el çektirmeyi ya da 
						emekliye ayırmayı sağlayacak bir yasa çıkardı. 20 Temmuz 
						günü zabıta, CHP’nin Isparta İl Kongresini dağıttı. 
						
						                Ulus Gazetesi, İsmet İnönü’nün “Çetin 
						Bir İmtihan” başlıklı yazısı nedeniyle 19 Eylül 1955 
						günü kapatıldı. 
						
						                10 Eylül günü İstanbul’da Selimiye 
						Kışlası’nda göz altına alınan 2059 kişiden 23’ünün 
						müseccel komünist olduğu açıklandı. Aynı gün İstanbul’da 
						Korgeneral Vedat Garan, Korgeneral Fazıl Bilge ve 
						Tuğgeneral Nedim Erensoy’a işten el çektirildi. 
						
						                23 Ocak günü bir bomba daha patladı. 
						Başbakan Menderes, DP Grubunda yaptığı konuşmada 
						üniversite ve basına çattı, “İstersek çanlarına ot 
						tıkarız” dedi.1 Ağustos 1956 günü CHP Genel 
						Sekreteri Kasım Gülek, yeni değiştirilen Toplantı ve 
						Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na aykırı hareket etmek 
						suçuyla Rize’de tutuklandı. Rize’de yargılan Gülek, 6 ay 
						hapis cezasına mahkum oldu. 
						
						                Meclisteki DP çoğunluğundan güç alan 
						Menderes, ağzından baklayı çıkardı: “Siz isterseniz 
						hilafeti bile getirebilirsiniz.” 13 Ağustos 1956 
						günü Bakanlar Kurulunun 4/7805 sayılı kararıyla 
						Ortaokullarda din eğitimi yapılmasına karar verildi. 
						
						                29 Mayıs 1956’da basın ile ilgili önemli 
						bir gelişme yaşandı. DP gazeteleri sınırlayan yeni 
						tasarıyı kabul etti. Tasarı tartışılırken ılımlı bir 
						parti üyesi olan Burhanettin Onat, grup başkanlığından 
						istifa etti. 16 gün sonra 14 Haziran 1956’da CHP Genel 
						Sekreteri Kasım Gülek, “Büyük Millet Meclisi’nin 
						manevi şahsiyetini tahkir ettiği gerekçesiyle” bir 
						yıl hapis cezasına mahkum edildi. Bu olaydan iki gün 
						önce hükümet, 12 yargıcı daha emekli etti. 
						
						                27 Haziran 1956’da Toplantı ve Gösteri 
						Yürüyüşleri Kanunu tartışmalara yol açtı. CHP Genel 
						Başkanı İsmet İnönü, “Biz mutlakıyetten bugüne 
						geldik. Siz, bugünden mutlakıyete gidiyorsunuz.” dedi. 
						Getirilen kanunla siyasi partiler toplantı yapabilmek 
						için izin almak zorunda bırakıldılar. 
						
						                11 Nisan 1957’de Halk Gazetesi sahibi 
						Ratip Tahir Burak, 19 Aralık 1956’da yayınlanan “Oldu 
						da Bitti Maşallah” alt yazılı karikatüründe devlet 
						memurunu küçük düşürmek suçundan 1 yıl 4 ay hapis 
						cezasına çarptırıldı. Burak tutuklandı. 
						
						                7 Haziran 1957’de DP lehine propaganda 
						yapan Ödemiş Vaizi Fevzi Boyar’ın on aylık 
						mahkumiyetinin affı konusundaki teklif, CHP tarafından 
						reddedildi. İnönü, “DP, dini siyasete alet ediyor, 
						Meclisin önünde mesuliyetten bu kadar uzak bir Adalet 
						Bakanı görülmemiştir.”dedi. 
						
						                24 Haziran 1957 günü dokunulmazlığı 
						kaldırılan Osman Bölükbaşı, Meclis’e hakaret etmek 
						suçuyla 2 Temmuz günü tutuklandı. 
						
						                11 Eylül 1957’de Meclis’te seçim kanunu 
						tadil tasarısı tartışılırken kavga çıktı. TBMM 
						feshedildi. Seçimlerin yenilenmesine karar verildi. 28 
						Ekim’de yenilenen seçim sırasında yurdun birçok yerinde 
						olaylar çıktı. DP iktidarda kaldı, oyların yüzde 
						47.7’sini alarak Meclis’te 424 milletvekilliği kazandı. 
						
						                Seçimden zaferle çıkan DP, baskısını 
						arttırdı. Başbakan Adnan Menderes 9 Ocak 1958 günü 
						yaptığı açıklamada, “Hükümetin baskı tedbirlerini 
						almasına muhalefet sebep oldu” dedi.16 Ocak günü 
						İstanbul’da 9 subay (birisi emekli 3 albay, 1 yarbay, 4 
						binbaşı ve 1 yüzbaşı) hükümet aleyhinde komplo 
						hazırlamak suçundan tutuklandı. 
						
						Asker ile fikir ayrılığına düşen DP lideri tarihi bir 
						açıklama daha yaptı: “Ben orduyu yedek subaylarla 
						idare ederim.” 
						
						9 Nisan’da CHP yayın organı Ulus gazetesi bir ay süre 
						ile kapatıldı. 2 Haziran günü muhalefet lideri İsmet 
						İnönü’nün İstanbul CHP Merkezi’nde yaptığı basın 
						toplantısındaki demecine yayın yasağı konuldu. 
						
						                2 Aralık 1958’de İstanbul Valisi Ethem 
						Yetkiner, Ajans Haberlerini Dinlemeyenler Derneği’ni 
						kapattı. 
						
						                6 Eylül günü Balıkesir’de yaptığı 
						konuşmada Menderes, muhalefeti, halkı Irak’tan örnek 
						almaya ve zor kullanıp komplo düzenleyerek hükümeti 
						devirmeye çalışmakla suçladı. CHP Meclis Grubu da 16 
						Eylül 1958 günü bir bildiri yayınlayarak, “İktidar 
						partisi idarecileri, iç politikada yeni bir şiddet ve 
						baskı devri açmak hevesine kapılmış görünüyorlar.” 
						dedi. Ama İsmet İnönü’den daha güçlü bir yanıt geldi. 
						Muhalefet Partisi lideri, 22 Eylül günü Haydarpaşa 
						Garı’nda yaptığı konuşmada, “İbretle görüyorum ki 
						Nuri Sait idaresinin yıkılmasının tek kanıtlayıcısı DP 
						Genel Başkanı’dır. Demokrasiye paydos demeye DP 
						başkanının gücü yetmeyecektir.” dedi. 
						
						                1958 yılı sona ererken Türkiye ‘Vatan 
						Cephesi’ ile tanıştı. Başbakan Menderes, 12 Ekim 
						günü Manisa İl Kongresi’nde  ‘Vatan Cephesi’ 
						nutkunu verdi ve “...politika ve ihtirastan vareste 
						vatandaşların kin ve husumet cephesine karşı bir vatan 
						cephesi kurmalarını” istedi. Yani bir anlamda 
						siyaset çatışma arenasına dönüştürülüyordu. ‘Vatan 
						Cephesi’ kavramını geliştirmek ve güçlendirmek için 
						Devlet Radyosu devreye sokuldu. Haber Bültenlerinin 
						ardından ‘Vatan Cephesi’ne katılımlar 
						okunuyordu...Ülkenin dört bir yanından katılımlar 
						okundukça DP, sesini yükseltti. Cumhurbaşkanı Bayar, 28 
						Kasım günü Çorlu’da yaptığı konuşmada, “Milletin 
						azmi, o maniyi karınca gibi ayağının altında ezmeye 
						muktedirdir” dedi. Tabiki ‘mani’ CHP, 
						‘muktedir’ DP idi. 
						
						                6 Ocak 1959 günü İstanbul’da meydana 
						gelen olay siyasetteki çekişmeleri bir süre için 
						duraklattı. Tan Matbaasında meydana gelen ve 16 kişinin 
						ölümüne, 141 kişinin yaralanmasına neden olan olayda 
						çevre binalar da hasar gördü. Olayın, matbaa ile aynı 
						blokta bulunan bir ecza deposundaki nitro gliserin’in 
						patlaması yoksa, sabotaj için yerleştirilen saatli 
						bomba’nın patlaması sonucu mu meydana geldiği 
						tartışılırken; CHP, 14’ncü kurultay çalışmalarını bir 
						bildiri ile tamamladı. Yayınlanan ‘İlk Hedefler 
						Beyannamesi’ partizanlığın kaldırılması başta olmak 
						üzere hürriyeti kısıtlayıcı bir çok yasanın ve 
						uygulamanın gözden geçirilmesini öngörüyordu. 
						
						                Tan olayı yankıları ve İçişleri 
						Bakanlığının tamimi üzerindeki tartışmalar gündemdeki 
						yerini korurken, Türkiye bu kez İngiltere’de düşen THY 
						uçağına kilitlendi. 
						
						17 Şubat 1959 günü, Başbakan Adnan Menderes’i Kıbrıs 
						görüşmeleri için Londra’ya götürmekte olan THY’nın ‘SEV’ 
						adlı Viscount uçağı Gatwick Havaalanı yakınlarında 
						düştü. 25 yolcu taşıyan uçaktan Başbakan ile birlikte 10 
						kişi kurtuldu. 
						
						                1960 yılının başlarında DP, özgürlükleri 
						kısıtlayıcı tutum ve davranışlarına hız verdi. 30 Nisan 
						günü İçişleri Bakanlığı bütün illere yolladığı bir 
						tamimle siyasi parti kongrelerinin yasaklandığını 
						bildirdi.  
						
						                11 Mayıs günü TBMM kavgalı bir oturuma 
						daha tanıklık etti. CHP Grup Başkan Yardımcısı Nüvit 
						Yetkin’e söz verilmeyince olay çıktı. 5 CHP’li Mecis’ten 
						çıkarıldı. CHP’liler hep bir ağızdan 
						“Hürriyet...Hürriyet” diye bağırdılar ve tam kadro 
						Meclis’i terk ettiler. 
						
						                ‘Vatan Cephesi’ ve ‘Parti 
						kongrelerinin yasaklanması’ çıkışlarıyla militan 
						yandaşlarına sinyal veren DP, kışkırtmalarının sonucu 
						aldı. Muhalefet lideri İnönü 1 Mayıs’ta Uşak’ta ve 4 
						Mayıs’ta Topkapı’da taşlı ve sopalı saldırıya uğradı. 
						İzmir’de CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek ile İzmir 
						Valisi Hadımlı, sokakta kavga etiler. İnönü’nün 7 
						Mayıs’ta Ankara’ya dönüşü de olaylı oldu. CHP 
						milletvekilleriyle güvenlik güçleri arasında tartışmalar 
						yaşandı. CHP olayları şiddetle kınadı ve iktidarı ağır 
						bir dille eleştirdi. 
						
						                İnönü DP’yi bir kez daha uyardı: 
						
						                “Biz demokratik rejimi kurduk. Bu 
						rejimi istikametinden ayırıp başka rejim haline getirmek 
						tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam ederseniz, BEN 
						DE SİZİ KURTARAMAM.”  18 Nisan gününe 
						gelindiğinde muhalefet ve basın aleyhine ortaya sürülen 
						suçların soruşturmasını yapacak ‘Tahkikat Komisyonu’ 
						kuruldu. 20 Nisan günü gazeteler toplatıldı. 
						
						5 Mayıs günü gençlik, saat 5’te Kızılay’da geniş 
						katılımlı bir eylem düzenledi. Tarihe 555K olarak 
						geçen gösteride tutuklanan gençler, 19 Mayıs Stadyumunun 
						içindeki karakola götürüldüler. 21 Mayıs günü Harp Okulu 
						öğrencileri, Okul Komutanı Tuğgeneral Sıtkı Ulay ile 
						birlikte hükümet aleyhinde sessiz bir yürüyüş yaptı. 
						                    
						
						Hazin sona yaklaşılıyordu... 
						
						27 Mayıs sabahı saat 04.30’da Türkiye Radyoları, kısa 
						aralıklarla İstiklal Marşı çalarak Silahlı Kuvvetlerin 
						tebliğini yayınlamaya başladı. Silahlı Kuvvetler 
						yönetime el koymuştu. 
						
						29 Eylül 1960’da DP Ankara 4. Asliye Mahkemesi kararıyla 
						kapatıldı. 14 Ekim 1960 günü Yassıada’da DP ileri 
						gelenlerinin yargılanmasına başlandı. Mahkemeler 1961 
						yılının Eylül ayına dek sürdü. Yüksek Adalet Divanı on 
						beş kişiyi idam, 464 kişiyi de çeşitli hapis cezalarına 
						çarptırdı. 128 kişi beraat etti. İdam cezalarından 
						120’si müebbet hapse çevrildi. Milli Birlik Komitesi (MBK), 
						12 idam cezasını Müebbet hapis cezasına çevirdi. 
						Dışişleri eski Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye eski 
						Bakanı Hasan Polatkan, 16 Eylül 1961 günü idam 
						edildiler. Hastalığı devam eden eski Başbakan Adnan 
						Menderes’in idam cezası ise, 17 Eylül 1961 tarihinde 
						yerine getirildi.    |