| 
						
						TARİHE DÜŞÜLEN NOT 
						
						                Yangına gidiyoruz... 
						
						                TBMM, Irak’ı işgal eden güçlerin yanında 
						işgalci kimliğine ortak olmak için Irak’a asker gönderme 
						kararı aldı. “Gereği, kapsamı, sınırı ve gönderme 
						zamanı” hükümetçe belirlenmek üzere 1 yıl süreli 
						“izin” içeren tezkere, Genel Kurul’un gizli 
						oturumunda 183’e karşı 358 oyla kabul edildi. 
						
						                Tesadüfe bakın İstanbul’un düşman 
						işgalinden kurtuluşunun kutlandığı gün TBMM, Irak’ta 
						işgalci olan ABD’nin yanında saf tutma kararı alıdı.
						 
						
						4 Temmuz 2003 günü Türk askerinin kafasına geçirilen 
						çuvalının hesabını soramayan, Türk ulusunun onurunu 
						ABD'nin insafına bırakan hükümet, Türkiye’nin 
						çıkarlarını Irak’ta arayacak.  
						
						                Nasıl anlatacaksın ana’ya baba’ya, 
						kardeşe yarene, Mehmet’i niçin harcadığını?, onunla 
						Türkiye’ye ne kazandırdığını? Söyleyebilecek misin onu 
						kumarda kaybettiğini?.. 
						
						* 
						
						                Yargıtay’ın DEHAP yöneticileriyle ilgili 
						kararının ardından ortaya çıkan seçimlerle ilgili soru 
						işaretlerini Yüksek Seçim Kurulu 4 Ekim günü noktaladı. 
						Seçimlerin iptali ve barajın yeniden belirlenmesine 
						ilişkin başvurular YSK tarafından reddedildi. Karar, 6.5 
						saatlik toplantı sonucu 1’e karşı 6 oyla alındı. YSK 
						Başkanvekili Ahmet Hamdi Ünlü, DEHAP’ın hile ile seçime 
						girdiğinin Yargıtay kararı ile kesinleştiğine, yargı 
						kararlarının bağlayıcı olduğuna dikkat çekerek ret 
						kararına katılmadı. Ünlü, “ Bu süreçte yaşanan 
						olaylar seçimlere tesir eden sakatlıktadır. 3 Kasım 
						seçimlerinin tümden iptal edilmesi gereklidir” dedi. 
						
						                Şimdi toplum seçtiği bu iktidarı 
						taşıyacak, neyin ne olduğunu görecek. 
						
						* 
						
						İmam cephesi genişliyor... 
						
						Türkiye Diyanet ve Vakıf Hizmetleri Kolu Kamu 
						Görevlileri Sendikası (Türk Diyanet Vakıf-Sen) İstanbul 
						Şube Başkanı Yakup Sözen, “İstanbul Üniversitesi 
						Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’nun cenazesini 
						yıkamayacaklarını, namazını kıldırmayacaklarını” 
						belirterek, “Bunun cezası neyse bedelini ödemeye 
						razıyız” dedi. Daha önce Konya Şube Başkanı Hüseyin 
						Demirci’de, YÖK Başkanı Kemal Gürüz ile Alemdaroğlu’nun 
						cenaze namazını kıldırmayıp cesetlerini 
						yıkamayacaklarını söylemişti. Diyanet-Sen Genel Başkanı 
						Ahmet Yılmaz da YÖK Başkanı Prof. Kemal Gürüz ve İÜ 
						Rektörü Prof. Kemal Alemdaroğlu hakkında dini değerlere 
						hakaret ettikleri gerekçesiyle dava açtıklarını 
						belirtti. 
						
						Peki Kemallerin suçu nedir? Üniversitelerde laik, 
						demokratik cumhuriyet ilkelerini, kurallarını ödünsüz 
						uygulamak. 
						
						Karşısındakiler ise din adamı!..Yaptıkları, söyledikleri 
						ve yüreklerinde besledikleri kin, acaba İslamiyet’in 
						getirdiği bütün kurallarla bağdaşıyor mu? 
						
						* 
						
						Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in İslam’ın 
						siyasallaşmasına katkısı yadsınamaz. Bakan Türkiye’yi 
						laik-demokratik sistemden koparıp din temeline dayalı 
						bir sisteme kaydırmaya çalışıyor. Çelik bu misyona çook 
						önceleri başlamış...1995 yılında Van Üniversitesi’ndeki 
						sempozyumda sunduğu bildiride Saidi Nursi’nin 
						düşüncelerini övüyor ve şöyle diyor: 
						
						
						“Eğer Cumhuriyet’in başında Bediüzzaman resmi makamlarca 
						dinlenseydi bugün ülkenin durumu şüphe yok ki böyle 
						olmazdı” 
						(Gazeteler 1 Ekim 2003) 
						
						Hüseyin Çelik, 1994 yılında Türkiye Günlüğü adlı dergiye 
						yazdığı makalede de Atatürk’le ilgili şu görüşlere yer 
						veriyor: 
						
						“İngiltere’de Churchill’cilik, Fransa’da De Gaulle’cülük 
						diye bir şey yoktur ancak Türkiye’de üstelik resmi 
						ideoloji haline getirilmiş ‘Atatürkçülük’ diye bir şey 
						vardır...Onun altı okta topladığı prensiplerin hiçbiri 
						kendi icadı değildi.” 
						
						* 
						
						“Edep ve adap öğrenin! ...” 
						
						                Bu Başbakan’ın 53’ü devlet 23’ü özel 
						toplam 76 Üniversite rektörüne 24 Eylül günü 
						televizyonlardan seslenişi. Ve aynı gün bu yakışıksız 
						çıkışına ODTÜ Rektörü Prof.Ural Akbulut’dan aldığı 
						yanıt: 
						
						                “Bu cümle 50-100 yıl hiç 
						unutulmayacak. Adnan Menderes’in “kara cüppeliler” 
						dediği gibi, Erdoğan’ın ifadesi de kalıcı olacak” 
						
						                Siyasal İslam savunucuları kuşkusuz 
						Başbakanın bu ve benzer çıkışlarından cesaret alıyorlar. 
						Sonu nasıl olur bilinmez!..Bilinen gerçek ise bu dünya 
						görüşünün Türkiye’yi çağdaş dünya ile 
						bütünleştiremeyeceği.  
						
						* 
						
						                Üniversiteleri siyasallaştırma 
						çabalarına karşı çıkan bilim adamlarına “edepli olun” 
						karşılığını veren Başbakan, Almanya’da şeriat 
						hükümlerine göre görüş açıkladı. “Türban ve dört 
						kadın almanın şartlarını” soran bir Alman’a Erdoğan, 
						80 yıllık Medeni Kanunu bir yana bıraktı şu yanıtı 
						verdi:   
						
						                “Erkeğin eşi hastaysa, yaşlıysa, 
						sakatsa, birden fazla kadın alabilir.” Bir başka 
						deyişle Erdoğan, Türkiye’nin çağdaş dünyaya 
						giremeyeceğinin altını Almanya’da çizdi. 
						
						* 
						
						
						“Edep ve adap öğrenin” 
						çağrısında bulunan Başbakan’ın partisi AKP’nin 
						kurucularından Fatma Bostan Ünsal, Almanya’nın 
						birleşmesinin yıldönümü nedeniyle Alman Büyükelçiliğinde 
						verilen resepsiyona katıldı, Alman Büyükelçisinin elini 
						sıkmadı. Nedenini soran gazetecilere, “Ben erkeklerle 
						el sıkışmıyorum. Bu benim prensibim” yanıtını verdi. 
						Bu, çağdaş Türkiye’nin kadını’… 
						
						* 
						
						İktidar demokrasiden rahatsız. Bunu üniversite yasasında 
						olsun, işçi ve memurlara yönelik davranışlarda olsun 
						açıkça ortaya koyuyor. Şimdi Anayasayı değiştirmek 
						istiyorlar. Cumhurbaşkanının yetkileri kaldırılacak, 
						referandum olmayacak, Anayasa Mahkemesi üyelerini Meclis 
						seçecek. Bir başka deyişle dikta rejimi. Bu konudaki 
						iradelerini Meclis Anayasa komisyonu başkanı Burhan Kuzu 
						açıklıyor: 
						
						                “Yapacağımız değişiklikleri CHP 
						desteklerse destekler, desteklemezse bizim Anayasa’yı 
						değiştirecek çoğunluğumuz var” 
						
						
						* 
						
						                
						
						AKP, Cumhuriyetin başı ve yargı ile kavgasını 
						genişleterek sürdürüyor. Deneyimsiz, bilgisiz kadroların 
						oluşturduğu devlet katında işler Arap saçına döndü. 
						Danıştay, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in veto 
						ettiği özel okullarla ilgili düzenlemenin 
						uygulanmasının, telafisi güç zararlara yol açacağı ve 
						hukuka aykırı olduğu görüşüne varırken  Milli Eğitim 
						Bakanı Hüseyin Çelik, “Karar siyasi” diyor. 
						
						  
						
						Yargıtay Başkanı Özkaya adli yılın açılış töreninde 
						uyarıyor: 
						
						
						“Sınırsız din ve vicdan özgürlüğü isteyenlerle, İslam 
						devleti kurma heveslileri aynı amaçta birleşiyor” 
						Başbakan yanıt veriyor: “Çok çirkin yaklaşım”
						 
						
						Yargıtay’ın DEHAP’la ilgili kararını değerlendiren 
						Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Algan, 8 Eylül günü Tercüman 
						gazetesine açıklama yapıyor:  
						
						“...Çünkü tekrar edelim, seçim sonuçlarına hile 
						karıştığı için, YSK seçimleri iptal edecek. Bunun 
						sonucunda da herkesin milletvekilliği ve Tayyip 
						Erdoğan'ı’ da başbakanlığı düşecek. Bunun nasıl bir kaos 
						yaratacağını düşünün"  
						
						YSK Başkanı, “iş işten geçti, yapacak bir şey yok” 
						demek istiyor. Dediğini de yapıyor.  
						
						* 
						
						8 yıllık eğitime geçişle kapanma noktasına gelen imam 
						hatip liseleri AKP iktidarıyla birlikte yeniden kıymete 
						bindi, öğrenci sayısı katlandı. Kuran kursları, eğitim 
						dönemi başlarken atağa kalktı. Gazetelere verdikleri 
						ilanlarda üç yılda hafız diploması ve lise diploması, 
						ücretsiz yatak ve yemek vaat ediyorlar. Kursların 
						bazıları sadece 50 milyon TL gibi sembolik kayıt ücreti 
						istiyor. Dershane gibi eğitim vererek bir anlamda Milli 
						Eğitim’e islami by-pass uygulayacaklar.  
						
						                Bugün itibariyle yalnız İstanbul’da 348 
						kuran kursu olduğunu hatırlatalım. Diyanet İşleri 
						Başkanlığı’nın verilerine göre, kursların en yoğun 
						olduğu ilçelerin başında Gaziosmanpaşa (36), Üsküdar 
						(27) ve Fatih (22) geliyor. 
						
						Türkiye genelinde geçen yıl 23 bin yeni öğrencinin kayıt 
						yaptırdığı imam hatip liselerine bu yıl yüzde 52 artışla 
						35 bin yeni öğrenci kaydoldu. 
						
						Başbakan Erdoğan ‘Ulusa Sesleniş’ konuşmasında, imam 
						hatiplilere müjdeyi verdi: “Üniversiteye girişte 
						meslek lisesi mezunlarının önünü kesen katsayı 
						uygulaması önümüzdeki yıl kaldırılacak.” 
						
						Peki AKP iktidarı arka bahçesi imam hatiplere yol 
						açarken Mili Eğitimdeki durum nasıl? ... 
						
						Bugün 58 bin 900 eğitim kurumunda 16 milyon 100 öğrenci 
						öğrenim görüyor. Okullarımızda 578 bin 800 öğretmen 
						görev yapıyor. Kentlerde okul açığı vahim boyutlarda. 
						Bir sınıfta 80 öğrenci okumak zorunda. Ödenekler 
						elektrik, su ve yakıt parasını karşılamıyor. 
						
						Oysa Türkiye’de 59 bin okula karşı resmi rakamlara göre 
						80 bin, resmi olmayan rakamlara göre ise 120 bin cami 
						var. Devlet, okullarına sağlamadığı kolaylığı camilere 
						gösteriyor. Suyu, elektriği ve yakıtı bedava veriyor. 
						
						İktidar, eğitimin bu boyutunu görmezden geliyor. Milli 
						eğitimin sorunlarını çözmek yerine din ağırlıklı 
						eğitimin yollarını arıyor. 
						
						* 
						
						Üniversiteleri de içine alan eğitim kavgası giderek 
						kaosa sürükleniyor. Üniversitelerarası Kurul, AKP 
						Hükümeti’nin üniversiteleri siyasi denetim altına almayı 
						amaçlayan YÖK Yasa Taslağını “Kabul edilemez, 
						üzerinde tartışılamaz!” buluyor. 
						
						50 devlet ve 10 vakıf üniversitesinin görüşlerini 
						yansıtan sonuç bildirgesinde; “Üniversitelerimizin 
						yüksek öğretimde yeniden yapılanma arayışlarını ve 
						taleplerini engelleyici hatta mevcut durumu 
						kötüleştirici niteliktedir” deniliyor. 
						
						AKP’nin hazırladığı taslak yasalaştığında YÖK’ün yönetim 
						kadroları baştan aşağıya değişecek; tüm rektör, dekan, 
						yüksekokul ve meslek okulları müdürlerinin görevleri 
						sona erecek; Mili Eğitim Bakanlığına geniş yetkiler 
						tanınacak; İmam Hatip Liselerinin önü açılacak; özel 
						üniversitelere devlet yardımı yapılabilecek; 
						Cumhurbaşkanı’nın YÖK üyesi atama kontenjanı yediden 
						ikiye indirilecek, Bakanlar Kurulu’nun kontenjanı üçten 
						sekize çıkarılacak. 
						
						* 
						
						Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik 81 ilin valisine bir 
						genelge göndererek, “İmam hatip lisesi yaptıranların 
						listesini istedi” Haber gazetelerde yayınlanınca 
						“Haber maksatlıdır” dedi. Gazeteler genelgenin 
						fotokopisini yayınlayınca sustu.  
						
						Birisi susuyor diğeri konuşuyor... 
						
						AKP Grup Başkan Vekili Eyüp Fatsa 27 Temmuz günü Ordu 
						İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Anı Tazeleme 
						Yemeği’nde: “Artık imam hatipli olmanın mutluluğunu 
						hep birlikte doyasıya yaşayacağız. İmam Hatipli olmak 
						bir ayrıcalıktır” diyor. 
						
						* 
						
						Topluma Kazandırma Yasası, PKK/KADEK militanlarını 
						dağdan indiremedi. 1 Ekim tarihi itibariyle ‘Eve Dönüş’ 
						adı verilen yasa kapsamında cezaevlerinden 2012 başvuru 
						gelirken, örgütlerden kaçarak teslim olanların sayısı 
						225’te kaldı. Sadece 120 PKK/KADEK’li dağdan inerek 
						başvuruda bulundu. 
						
						                Yasa PKK’dan çok Hizbullahçıların ve 
						DHKP-C’lilerin işine yaradı. 545 Hizbullahçıdan 452’si 
						cezaevinden, 93’ü dışarıdan, 123 DHKP-C’liden 117’si 
						cezaevinden, 6’sı da dışarıdan başvuru yaptı. 
						
						                Gazeteci-yazar Uğur Mumcu, Prof.Dr.Ahmet 
						Taner Kışlalı, Prof.Dr. Muammer Aksoy ve Doç.Dr. Bahriye 
						Üçok’un öldürülmesi olaylarını kapsayan Umut Operasyonu 
						davasından hüküm giyen Adil Aydın ile Derviş Polat da 
						başvuruda bulundu. Sivas sanıkları sırada...  
						
						* 
						
						                AKP iktidarı yolsuzluğun kaynağını da 
						laikliğe dayandırdı. TBMM Yolsuzlukları Araştırma 
						Komisyonu yaptığı açıklamada, “yolsuzluk dini 
						olmaktan çok laik ahlakla ilgili sorun” dedi. 
						
						Öte yandan Milli Eğitimde kadrolaşma tam gaz...”İrticayi 
						düşünceyi yüreklendirdiği” iddiasıyla görevden 
						alınan Sincan Milli Eğitim Müdürü Satılmış Çağlar, 
						yeniden aynı göreve getirildi. Çağlar, Sincan’da 
						“başörtülü öğretmenlerin derse girmesine izin verdiği” 
						iddiasıyla görevden alınmış, hakkındaki karara itiraz 
						ederek dava açmış ve kaybetmişti. 
						
						* 
						
						Hükümetin irticaya yatkın yönetimi Cumhuriyetin temelini 
						sarsıyor, irtica yanlılarına cesaretlendiriyor. Cesaret 
						kazananlardan Belek Belediyesi görevlisi Seyhan Karabaş, 
						16 Ağustos günü İngiliz Nicholas McDowell (39) ve Sarah 
						Berry’in (27) Antalya Belek’teki Kaya Otel’inde 
						düzenlenen nikâh törenlerini başında türbanı olduğu 
						halde kıydı. 
						
						Konya’nın Ladik beldesindeki bir kuran kursuna yapılan 
						baskında ilkokul mezunu kişilerin, yaşları 7 ile 15 
						arasındaki 72 kız öğrenciye yaz boyunca eğitim verdiği 
						belirlendi. 
						
						* 
						
						Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur 30 
						Ağustos resepsiyonunda 
						
						yaptığı irtica uyarısında Konya’daki irtica fotoğrafına 
						değinerek, “Kıyafetlerine bakın, ne yapmak 
						istediklerini görürsünüz” dedi. 
						
						İrtica yine en büyük ve öncelikli tehlike olmaya devam 
						ediyor. Hükümet bildiğini
						
						okuyor, duyarlı sivil toplum örgütleri tehlikeyi duyurma 
						çabalarını sürdürüyor. 
						
						* 
						
						Ağustos ayının ikinci yarısı orduda devir teslim 
						konuşmaları gündeme ağırlığını 
						
						koydu. Emekliye ayrılan üst düzey komutanlar, ülkede 
						irtica faaliyetlerinin sürdüğünü belirttiler. Emekli 
						paşalara AKP’li İbrahim Özdoğan yanıt verdi: 
						
						
						“sefih ve zavallı insanlar” 
						Türkçesi: zevk ve eğlenceye düşkün, parasını pulunu 
						israf 
						
						eden akılsız ve zavallı insanlar. 
						
						* 
						
						Kültür Bakanlığı Teftiş Kurulu, İngiliz turist Shabanna 
						Din’e cinsel tacizde bulunan 
						
						Ayasofya Müzesi güvenlik görevlisi Hidayet Temir’in 
						yalnızca maaş kesme ve kademe durdurmayla 
						cezalandırılmasını istedi. Temir’in aynı mekânda 
						çalışmasında ise bir sakınca görmedi. Peki İngiliz 
						turist ne dedi? 
						
						
						“Bir turist olarak ben Ayasofya’ya kutsal mekâna geldim 
						ve bir tecavüz yaşadım. 
						
						Tekrar Türkiye’ye gelmek istemiyorum.” 
						
						  
						
						Ve... DURUM
						
						
						Banka vurgunu 43 milyar dolar. 
						
						
						Devleti soyanların yerine çaycılar mahkûm oluyor. 
						
						
						Hortumcu patronlar lüks içinde yaşıyor,  
						
						
						İşsizler ordusu 14 milyon’a ulaştı. 
						
						
						İthalat hızla artıyor, yatırımlarda kıpırdanma yok. 
						
						
						Dış ticaret açığı endişe veriyor, 
						
						
						cari dengelerdeki olumsuzluk sürüyor. 
						
						
						Sosyal güvenlik hizmetleri açığı 11 katrilyon lira, 
						
						
						borçla borç ödeniyor. 
						
						
						Toplam dış borç tutarı 187,4 milyar dolar. |