| 
						
						UNUTULAMAZ…
						
						  
						
						                72 yıl önce, 23 Aralık 1930...Yer 
						Menemen... Sabahın erken saatlerinde alışılmamış bir 
						hareket var. Dördü silahlı altı kişi, ilçe meydanında 
						tekbir getirerek geziniyorlar. Hepsi çember sakallı. 
						Başlarında sarık, sırtlarında cüppe var. Müftü Camii’ne 
						giriyorlar, “Biz şeriat ordusuyuz” diyorlar. 
						Elebaşıları Derviş Mehmet, camide toplananlara 
						“Mehdi” olduğunu, “dini korumakla 
						görevlendirildiğini” söylüyor. 70 bin kişilik Halife 
						Ordusu’nun öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında 
						toplanmayanları kılıçtan geçireceğini tebliğ ediyor.  
						
						Yoldan geçen birine meydanda bir çukur kazdıran Derviş 
						Mehmet ve yandaşı yobazlar, camiden aldıkları ve uzun 
						bir sopanın ucuna taktıkları yeşil bayrağı oraya 
						dikiyorlar. Başlıyorlar bayrağın çevresinde tekbir 
						getirerek dönmeye... Olup bitenlerden habersiz saf 
						Menemenlileri de aralarına alıp bağırıyorlar: 
						
						“Şapka giyen kâfirdir. Yakında yine şeriata 
						dönülecektir. Bize kurşun işlemez.”  
						
						Olay ilçedeki askeri birliğe duyuruluyor. Alay Komutanı, 
						yedek subay Kubilay’ı bir manga askerle olay yerine 
						gönderiyor. Kubilay ve askerler tüfeklerine süngü takıp 
						olay yerine geliyorlar. Askerlere meydan girişinde 
						beklemelerini söyleyen Kubilay, yobazlara “teslim 
						olun” diyor. Çağrıya ateşle karşılık verenler genç 
						subayı yaralıyorlar. Yere düşen Kubilay, kalkıp cami 
						avlusuna doğru kaçmaya çalışıyor. Bir daha düşüyor. Bu 
						arada kalabalık paniğe kapılıyor, kaçışıyor. 
						
						Bu arada yaralının başına çöken Derviş Mehmet ve 
						yobazlar, Kubilay’ın çantasını açıp testere ağızlı bağ 
						bıçağını çıkarıyorlar... Ve yaralı askerin başını orada 
						keserek gövdesinden ayırıyorlar. Gözü dönmüş yobazlar 
						bir taraftan Derviş Mehmet’in saçlarından tuttuğu kesik 
						baştan akan kanı içiyor öte yandan, kesik başı yeşil 
						bayrağın asılı olduğu sopaya dikmeye çalışıyorlar. Baş 
						sopaya geçmiyor... Kesik başı çevreden buldukları bir 
						iple sopaya bağlıyorlar. 
						
						Silahlar atılmakta, “Ey ahali din elden gidiyor” 
						çığlıkları ve tekbir sesleri ilçe meydanında 
						yankılanmaktadır. Silah seslerini duyan Bekçi Hasan 
						koşarak olay yerine yetişir, silahına davranır, 
						yobazlardan birini yaralar. Ne var ki yobazlar üstündür. 
						Hasan’ı şehit ederler. Hasan’ın yardımına koşan bekçi 
						arkadaşı Şevki de olay yerinde öldürülür. 
						
						  
						
						İki bekçi öldürülmüş Kubilay’ın kesik başı yeşil 
						bayraklı sopada sallandırılmıştır. Asker yetişir, 
						komutan bağırır: “Teslim olun”. Yanıt tek cümle 
						ve kesindir: “Bize kurşun işlemez”.  
						
						Asker ateş açar. Yobazlardan bazıları öldürülür, 
						kimileri kaçar. Sonra tümü yakalanır. Sıkıyönetim ilan 
						edilir. General Mustafa Muğlalının başkanlık ettiği bir 
						Harp Divanı kurulur. Olaya doğrudan ya da dolaylı 
						katılan sanıklar yargılanır. 18 gün süren yargılamanın 
						ardından 36 kişiye idam cezası verilir. 40 kişi 
						sorumsuzluğu nedeniyle salıverilir, 27 sanık beraat 
						eder, 41 suçlu çeşitli hapis cezalarına çarptırılır. 
						Yaşı küçük olan bazı sanıkların ölüm cezaları ağır hapse 
						çevrilir.  
						
						28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen’de yedek subay 
						Kubilay’ın başının kesildiği yerde idam edilir. 
						 
						
						İdamlarla sona eren olaylardan sonra devrim şehidi iki 
						bekçi ve 24 yaşındaki Cumhuriyet öğretmeni Kubilay adına 
						bir anıt dikilir, üzerine yazılır: 
						
						  
						
						
						“İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin 
						bekçisiyiz.” 
							
								
								
								 
								İlk Hedef, Aralık 2002 yıl:2 sayı:15 |