Selim Esen-Muazzez İlmiye Çığ,
18 Ekim 2012-Ankara

 

Büyük Görmek İçin Üstüne Tıklayınız.
 





































 

   
 

RADYO YAZILARI (1927-1967)

Barış Kitap Yayınları – 2023

“Radyomani, Kokainoman, eroinoman, nikotinoman / Megaloman filan var ya Hacıbaba, / Ben de elli beş yaşında bir radyomanım / Yani illetimiz radyomani.” (Nazım Hikmet, Memleketimden İnsan Manzaraları)

“Radyo konuşmaları, röportajları ile halka bazı şeyleri daha munis şekilde telkin etmenin fena bir metot olduğunu kimse iddia edemezdi. Nitekim halk, termik santraller ve büyük barajlar hikâyesini büyüklerin o ‘muazzam’ nutuklarını dinliye dinliye iyice anlamıştı ve artık böyle bir nutuk başlayın-ca radyoyu kapatıyordu…” (s.150)

*
“Yeni stüdyoların idarecilerin zihniyeti değişmedikçe bir fayda getirmekten uzak kalacağı açıkça ortadaydı. Hal böyle devam ettikçe, radyonun keşfinden sonraki en mühim icadın radyoyu kapatan düğme olduğuna dair nükte Türkiye’de uzun zaman tekrarlanacaktır.” (s.154)

*
“Radyonun başındakiler radyoculuktan anlamazlar. Hepsi bir başka meslekten gelmiştir. Öğretmen-den radyocu yapılırsa o radyodan modern radyoculuğun icapları beklenebilir mi? Ama kabahat adamda mıdır? Nereden bilsin talihsiz? İşi değil, mesleği değil, ihtisası değil. Yanındaki komitelerde ise öyle azalar vardır ki, ‘babam zurna çalardı’ deyip kendilerini bu komitelere ‘salahiyetli aza’ seç-tirtmişlerdir. Onların zevkleri, onların bilgileri, onların telâkkileriyle çekilip çevrilen bir müesseseden daha iyi iş çıkması beklenemez.” (s.158)

*
1950-1960 arası dönemde radyo yayıncılığı öyle kötüye kullanıldı ki, pek çok çevre tarafından DP kontrolündeki radyo “partizan” olarak adlandırıldı. Radyo, partinin yayın organı ve propaganda ara-cına dönüştü. (s.185)

*
Demokrat Parti radyolarının haber bültenlerini dinleyenlerin kahkahalarında, dış görünüşteki bütün keyfe rağmen, bir sinir buhranı kahkahası rengi görmemek imkânsızdır. (s.190)

*
“Devlet radyosu deyince, tarafsız, bağımsız yayın yapan bir radyo anlaşılıyor, oysa Türkiye Radyola-rının bugünkü tutumu, devlet radyoculuğunun ilkelerine aykırı... Böyle olunca da, nasıl olursa ol-sun, yayınlara katılmak, radyoların şimdiki tutumuna da bir çeşit katılmak oluyor. Ayrılmakla hiç değilse kendimi aldatmamış oluyorum.” (Erdem Buri, s.190)

*
“Radyo ne söylerse millet inanır” diye bir kaide mevcut değildir. Propaganda, radyodan milletin ina-nacağı sözleri bulup söylemektir. Zira radyonun dinleyicileri Merih’te yaşayan kimseler değildir. Bu topraklardadırlar, bu cemiyettedirler, bu muhittedirler. (s.200)

*
Sesi bu kadar net duyulan Menderes’in radyo propagandası son Eskişehir konuşması ile kapandı ve ondan sonra bu kadar net gelen ses bir daha Ankara Radyosu’nun mikrofonunu ve dinleyicisini ra-hatsız edemedi. (s.207)

*
… Menderes devam etti: “Bir tek gün, bir teki bana gelip de radyonun yayınını beğenmediğini, tas-vip etmediğini söylememiştir. Her şeyi beraber hazırlardık. Radyoyu beraber dinlerdik. Şimdi, her şeyi benim yaptığımı, kendilerinin hiç karışmadığını söylüyorlar. Olur mu böyle şey reis beyefendi?” (s.220)

*
Rejimi değiştirmek, demokrasiye paydos demek azmiyle hareket eden Menderes ve arkadaşları radyo-ya bu gayelerini gerçekleştirmek için kollanmışlar, tesiri çok geniş vasıtadan o yolda faydalanmışlar-dır. s.223

* “Birçok işleri birden gören aletler vardır… Radyo, böyle bir şeydir. Mükemmel bir halk üniversitesi-dir. Çeşitli konserlerin verildiği bir salondur. Gazetedir. Resmi tebliğlerin ilan edildiği duvardır. Ti-yatro ve opera sahnesidir. Büyük vasıflarından biri de, icabında bütün bir milleti başına toplayabile-cek bir miting meydanı olmasıdır.” (Burhan Belge, Radyo Dergisi, sayı 27: s. 1).

“Bundan sonra tarihte yeni çağlar açmak isteyecek tarihçiler, bana öyle gelir ki ‘radyosuz çağ’ ve ‘radyolu çağ’ diye bir bölüm yapmadan edemeyeceklerdir.” (Nu-rettin Artam, Radyo dergisi)