05.09.2007, 4.Kuşadası Öykü ve Şiir Günleri, edebiyatçı dostlarla

 
   
 

ALIŞKANLIKLAR…

Bu yıl geciktik Ada’ya gelmekte… Yaz aylarını geçirdiğimiz Davutlar Beldesi kent merkezine yaklaşık 14 kilometre. Site’mizde değişiklik var bu yıl. Örneğin elektrik hatlarını yer altına almışlar. İyi bir şey… Gıda gereksinimini karşılamak için Söke yolu üzerindeki alışveriş merkezine uğradığımda, kent merkezi’ne de bir göz atayım dedim. Ne kente giden yol üzerinde ne de kent içinde yaşama ilişkin bir yeniliğe rastlamadım. Kim bilir, belki de yenilikler, değişiklikler gözden uzak yerlerde oluşmuştur!

Neyse,

Ben kentin insan üzerindeki etkilerinden söz etmek istiyorum aslında. 

Biliriz ki, kentsel yaşam alışkanlıklar yaratır. Öyle de olmalıdır. Alışkanlıklar bir anlamda, düşüncelerimizi, duygularımızı, davranışlarımızı yönlendiren ve zamanla otomatik bir tepki, hatta refleks haline dönüşen davranışlardır.

Bir başka deyişle, bir “yapma”, bir “edim” dir davranışlar.

Oysa bakıyorum da, yeni alışkanlıklar “yapmama” üzerine kuruluyor çoğu kez. Ayağımın tozuyla Kuşadası’nda gözlediğim gibi…

*

Hadi kitap okuma alışkanlığından geçelim. Ne Kaymakamlık, ne İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, ne kütüphane, ne de Belediye okumayı teşvik edici tek kelime etmiyorlar. Ben şahsen tanık olmadım.

Tiyatro’ya, sinemaya gitmeme de öyle. Ama konser dediniz mi, hele de bedava ise hücuuum…

Trafiği ele alalım:

Örneğin, kırmızı ışıkta durmama, duranı da beklemeyip “yürü” kornası çalma alışkanlığı.

Yayaya ya da başka otomobile yol vermeme.

Sinyal vermeme…

Sıra beklememe…

Merdivenlerin sağından inmeme, sağından çıkmama.

Cep telefonunda alçak sesle konuşmama…

Alışveriş merkezinde kasada, kredi kartını, market üye kartını önceden çıkarmama ve kuyruğun “sinirli bakışları” eşliğinde çantada, cüzdanda arama.

Nedir bunlar?

Alışkanlık…

*

Sonra,

Karşısındakine söz vermeme ya da sözü yarıda kesme. Yalnız kendi konuşacak. Sanki, yalnız kendi biliyor her şeyi… Nasıl tartışılır böyle? Nasıl çözüme ulaşılır? Saygısızlık demeye dilim varmıyor da, ağır bir alışkanlık bu lafazanlık…

Ne var bunlarda diyeniniz olacaktır. Haklısınız! Sürekli yapıları, yolları, sokak isimleri, meydan isimleri, adresleri, dokusu değişen bir kentte alışkanlıklar edinmek kolay değil. Ya da bu keşmekeş, ancak suya sabuna dokunmadan yaşamayı alışkanlık haline getirebilir.

Yapmamaya, gelişmemeye dayalı, yorgun alışkanlıkları besler.

Ve toplu yaşam adabına, kent demokrasisine saygı göstermeme alışkanlığını…

Üstünü bir başka tül örtüyor, zaten:

Olan-biteninin farkına varmama alışkanlığı…