YAŞASIN CUMHURİYET
Cumhuriyetin ilanı, o sırada İstanbul’da bulunan Rauf
Beyi ve bir kısım yakınlarını pek memnun etmemiş
görünüyordu. Önce Gazi’ye saltanatın kaldırılmasından
kaçınılmasını tavsiye etmekle işe başladılar. Sonra
konuyu Meclis kürsüsüne taşıdılar… Zaten, İstanbul
gazetelerinde birtakım iğneleyici beyanlar çıkıyordu.
“Yaşasın Cumhuriyet” başlığı ile çıkan bazı yazılarda
bile:
“Cumhuriyetin ilan tarzının garip
olduğu, işin sıkboğaza getirildiği, Birkaç saat içinde
Kanunu Esasi değiştirilmesinin, en yumuşak tabirle gayri
tabii olduğu ve bu hareketin, medeniyet dünyasını
anlamış, okumuş, incelemiş, devlet idaresine ehil
dimağlardan çıkacak bir muhakeme eseri olmadığı,
Cumhuriyetin alkışla, şenlikle yaşamayacağı,
Cumhuriyetin bir tılsım olmadığı, afsunla da, tılsımla
da yaşayamayacağı, fakat Mecliste bir afsun yapıldığı…”
deniliyordu. Konu karikatürize de edilmişti. Ve Gazi’ye
yönelik tehdit vardı:
“En büyük ruhlu adamlar bile, şahsi
kuvvet sahibi olmanın cazibesine mukavemet
edememişlerdir.”
Bu arada Rauf Bey gazetelere bir
açıklamada bulundu. “kamuoyu oldu bittiye getirildi”
dedi. Seçmenin kendisine verdiği yetkiyi, her zaman ve
her yerde koruyacağını söyledi. Açıklaması, çelişkili
görüşler içeriyordu.
Fakat Rauf Beyle asıl karşılaşma 22 Kasım 1923’te
Ankara’da ve Halk Fırkasının sekiz saat süren bir
toplantısında oldu. Bu toplantıda Başvekil İsmet Paşa ve
arkadaşları, Rauf Beye ve onun şahsında, çevresinde
toplandığı sanılan arkadaşlarına sert bir şekilde
saldırdılar. Kesin cephe aldılar. Belli ki Rauf Bey ve
arkadaşları meselenin artık hesabı görülmek
üzerindeydiler. İsmet Paşa şöyle söylüyordu:
“Cumhuriyetin ilan edildiği günlerde,
milli davanın hizmetkârı ve timsali sayılan başlar
arasında ihtilaf görülürse o manzara, Cumhuriyetin
ilanından dolayı Rüesanın (Reislerin) ikiye ayrılması
demektir. (…) Bir idare şeklinin muvaffakiyeti eserleri
ile ölçülür nazariyesini çürük bulurum. Yeni bir yolun
yolcusu, o yolun nihayetinin behemehâl selamete
varacağını idrak etmelidir. Rauf Bey, herhangi bir
mebusumuz, herhangi bir siyasi şahsiyetimiz değildir. Bu
ciheti göz önünde bulundurmaya mecburdur. (…) Böyle
inkılâp zamanlarında hükümet adamları, herhangi bir
siyasi şahsiyet gibi, herhangi bir şüphe gösteremez.
Aksi hareket hatadır. Hata ettiniz Rauf Beyefendi… (…)
Rauf Beyefendi beyanatlarında gördüğümüz noktaları geri
alarak, bu fırka içinde yaşama kararında mıdırlar? …”
Rauf Bey üzgündü. Kısa bir konuşma
yaptı, “şahıslar payidar (devamlı) değildir. Fikirler
her zaman payidardır.” dedi. Dedi ama o konuşurken
birçok kişi “istifa et” diye bağırmışlardı. Rauf Bey
konuşmasını bitirdi, salonu terk etti.
Mesele böylece kapanmış gibi görünüyordu. Ama aslında
ipler biraz daha gerilmişti. İnkılâp, halkın kendisini
idaresini istiyordu. Gazi bunun peşindeydi. Meclis
açılırken ilan ettiği iki hedeften biri, demokrasinin
gelişmesi diğeri ise demokratik organların
kurulmasıydı...
Dönelim başa…
Rauf Bey Başvekillikten çekilmişti. Erzurum mebusu Kazım
Karabekir Paşa da ordu hizmetini tercih edeceğini
söyleyerek istifa etmiş, İstanbul’daki Birinci Ordu
Müfettişliğine atanmıştı. Ali Fuat Paşa ise Konya’daki
ordu müfettişliğini almıştı. Refet Paşa zaten
İstanbul’daydı ve Halife Abdülmecit’e olan yakınlığı
Ankara’da dikkat çekiyordu. Eski vekil ve Meclis ikinci
başkanı Dr.Adnan ile eşi Halide Edip de yine
İstanbul’daydılar. Ve bunların bir arada sıkca
toplanmaları İstanbul basınında geniş yer alıyordu.
İşte o günlerde bir gece Gazi, Çankaya Köşkü’nde İsmet
Paşa, Milli Müdafaa Vekili Kazım, eski kolordu
kumandanlarından Sinop mebusu Kemalettin Sami ve milli
mücadelede Kocaeli grubu kumandanı olan Halit Paşayla
bir araya geldi. “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” dedi.
Ertesi gün, 29 Ekim günü öğleden sonra Gazi’nin sunmuş
olduğu teklif, teşkilatı esasiye encümeninde hiçbir
mukavemet gelemeden Meclis’e getirildi. Üzerinde
konuşuldu. Meclisin sarıklı, fakat atılgan ve hareketli
mebuslarından Antalya mebusu Rasih Hoca (Kaplan) da söz
aldı. Hocanın ağır, dokunaklı ve etkili bir sesi vardı.
Açık ve kesin konuştu: “Din bakımından da en muvafık
hükümet şekli cumhuriyettir.” Sonra da salona haykırdı:
“Yaşasın Cumhuriyet… |