ÖYLE BIR ANI
Anı yazmak kimi zaman zor birşeydir. Hele aktaracağınız
anı yakın bir tanıdığınız ile ilgiliyse daha da zordur.
Adına anı yazılanın, yazılanları tamamen onayladığına da
pek sık rastlanmaz. Ya anı’yı eksik bulurlar, ya tersi
ya da abartılı. Anı kimi zaman da doğru bulunur ama o
zaman da, ‘’Yav, o sözünü ettiğinde şu da yok mudu? niye
yazmadın...’’ gibi serzenişler sıralanır.
Oysa anı denildiğinde amaç belli bir tarihteki olayı
yaşanan güne taşımak, canlandırmaktır. Bir başka deyişle,
geçmişle bugün arasında köprü kurmak, o günleri
unutanlara ya da yaşamayanlara değerlendirme olanağı
tanımaktır. Bir anı aktarılırken olayın tanıkları da
önemlidir. Anı onların katkılarıyla kimlik kazanır.
Şimdi bu tanımlamaya uygun bir anı aktarmaya çalışacağız.
Yıl 1975… Türkiye Kıbrıs Barış Harekatında elde ettiği
askeri başarıyı siyasal ortamda pekiştirme çabasında.
Amerika Birleşik Devleterinin harekat sırasında aldığı
silah ambargosu kararı hükümeti derinden düşündürüyor.
Gençlik hareketleri 1970 ‘li yıllardaki gibi korkutucu
boyutlarda değil, fakat Amerikanın Türkiye üzerindeki
oyunları önce öğrenci gençlikten tepki alıyor. Amerika
karşıtı hareketler yaygınlaşıyor. CHP-MSP koalisyonu
bozulmuş, Adalet Partisi’nden istifa eden 11
milletvekilinin katılımı ile kurulan CHP hükümeti ülkeyi
yönetebilme çabasında. CHP’nin karşısında sağ görüşlü
partilerin oluşturduğu ‘’Milliyetçi Cephe’’ ağırlığını
her geçen gün hissettiriyor. ‘’Karaoğlan’’ Bülent Ecevit,
halkın umudu olmaktan çıkıyor ama, Ecevit Mavisi
gömlekler yine de çoğu genç ve kamu görevlisi tarafından
beğeni ile kullanılıyor. Ekonomi zor durumda, kimi temel
gıda malarının eksikliği vatandaşı tedirgin ediyor.
Benzin kuyrukları dönemin en belirgin simgesi. Iş
çevreleri hükümet karşıtı tavırlarını, Cumhuriyet
tarihinde ilk kez yüksek tirajlı gazetelere kışkırtıcı
çarşaf ilanları vererek sergiliyorlar. Olmayan demokrasi
de tehlikede. Başbakan ‘’Halkçı’’ Ecevit, Kıbrıs Barış
harekatında kazandığı haklı gururunu anarşi ve ekonomi
karşısında yitiriyor. Sağcı ve solcular arasındaki cephe
genişliyor. Halk ‘’Medya’’ sözcüğüne yabancı. Yurtta ve
dünyada olup bitenleri görsel ve işitsel olarak
iletebilecek bir tek kuruluş var, devletin yayın organı
TRT. Haftada yedi gün yayına henüz geçilmiş. Hafta içi
ve Cumartesi günleri 18’de başlıyan yayın 23’de, Pazar
günleri 10’da başlayan yayın ise yine 23’de sona eriyor.
Vatandaş TRT’ye mahkum. TRT’nin halk dilindeki adı
‘’Iktidar borozanı’’. TRT rakipsiz. Ya izlenecek ya da
kapatılacak. Başka seçenek yok. Misafir gidilen evde
topluca televizyon izlemek yaygın. Televizyon izleme
amaçlı misafirliğin adı ‘’Telesafir’’lik. Uydu yayını
henüz Türkiye’ye ulaşmamış. Uydu yayınlarını izleyen
tek-tük insanlar bu lüksleri karşılığında bir servet
ödüyorlar. Bilgisayar bir yana, telefon haberleşmesinde
bile çok geriyiz. Ankara-Istanbul telefon görüşmeleri
telefon operatörü aracılığıyla yapılıyor. En kısa
bekleme süresi 20 dakika. Başkent caddeleri oldukça boş.
Türkiyede montaj yoluyla üretilen üç motorlu araç
markası, Anadol, Murat 124 ve Renault 12. Kentlerarası
yaygın toplu ulaşım aracı otobüs. Ankara-Istanbul arası
yolculuk 8 saat. Benzin istasyonlarında kuyruklar
oluşmuş, benzin-mazot kolay bulunmuyor. Karaborsa almış
yürümüş. Doğal gaz’ın ne olduğu bilinmiyor. Yaygın
ısınma aracı kömür. Modern sayılabilecek toplu yerleşim
merkezlerinde ve seçkin semtlerdeki apartmanlarda
ısınmanın yanı sıra sıcak su gereksinimi de kömürle
sağlanıyor. Fakat kömür de belli bir kotaya ve sıraya
endeksli. Kara kış’ta kömür bulamayan kaloriferli
evlerde soba yakanların sayısı her geçen gün artıyor.
Haftada bir yıkanabilenlerin sayısı hiç
yıkanamıyanların sayısını neredeyse yakalamış. Elektrik
ve su kesintileri günlük yaşamın vazgeçilmez konuları.
Kısaca Türkiye’de enerji darboğazı vatandaşı bıktırmış.
Avrupa ve Amerikada da durum farklı değil fakat uygar
ülkeler alternatif enerji kaynakları üretiyorlar. Petrol
Üreten Ülkeler Örgütü (OPEC)’nün petrol ürünlerine
yaptığı inanılmaz zam kararı Batılı ülkeleri tasarrufa
yöneltmiş, alternetif enerji kaynakları arayışındalar.
Gazetelerde yer alan alternatif enerji türleri arasında
en ilgi çekeni, güneş enerjisi. Batı’da güneş
enerjisinden çok yönlü yarar sağlanıyor. Bu arada güneş
enerjisi ile sıcak su da elde ediliyor. Böylesine bir
yaşam içerisindeyiz.
Ben, bu satırların yazarı o sıralarda tek kanallı Türk
televizyonunun, Haber merkezi’nde çalışmakta olan genç
bir muhabiriyim. Deprem ve Kıbrıs Barış Harekatı gibi
olağanüstü sıcak haberlerin deneyimini kazanmış,
Televizyon yayıncılığının öncüsü BBC’de
tv.haberciliğinin ilkelerini benimsemiş ve bunları
siyah-beyaz devlet televizyonuna taşımaya çalışan bir
gazeteci...
Işte bu ortamda bir gün Ankara Üniversitesi Zıraat
Fakültesi’nde genç bir bilim adamının kaynağı güneş olan
enerji ile ilgilendiğini öğrendim. 1975 yılının Şubat
ayının bir günü adı Mustafa Özcan Ültanır olan genç
adamla sözleşerek, yanıma kameraman arkadaşım Tanju
Bayramoğlu’nu da alarak fakültenin Aydınlıkevler’deki
binasına gittim. Önce genç Ültanır’ın odasına ardından
birlikte bugün de hala korunan iki katlı binanın teras
katına çıktık. Bizi orada rüzgar ve soğuğun yanı sıra
Ültanır’ın ilginç havası karşıladı.
”Işte bu Selim bey.”
“Hımmm...”
Işaretlediği yere döndüm. Orta boy bir tavuk kümesi
büyüklüğünde, bir tarafına tahta destekler konularak
yükseltilmiş, üzerinde siyah boyandığı izlemini veren
dikdörtgen bir cam ile iki yanından çıkan pik borular.
Sağdaki borunun ucunda musluk. Elini musluğa uzattı
çevirdi.
“Uzat elini…”
Paltolarımız içerisinde ısınmaya çalıştığımız teras
katında biraz da esen şiddetli rüzgardan biran evvel
kurtulmak amacıyla elimi akan suyun altına uzattım. Can
havliyle.
“Vavvv. Yav bu kaynıyor...”
Şaşkınlığı üzerimden attıktan sonra gözüm Tanju’yu aradı.
Acaba, olayı görüntüliyebildi miydi?...
Ültanır gülüyordu.
“Nasıl oldu bu?”
“Zor birşey değil, yeni bir şey hiç değil. Amerika ve
Avrupa’da yıllardır kullanılıyor”, yanıtını verdi.
Olağan birşeyi tanıtıyormuşçasına sakin ve emindi.
“Fırsat verseler, elimden tutsalar, güney sahillerimizde
sıcak suya para verilmez”, dedi.
Genç bir Türk bilim adamının ülkemize taşıdığı bir
yeniliği kamuoyuna iletmek üzere TRT’nin yolunu
tuttuğumuzda iyi bir haber yakalamış olmanın mutluluğunu
taşıyorduk. O akşam TRT televizyonunun haber bülteninde
Mustafa Özcan Ültanır’ın sıcak su teknesi ön sıralarda
yer aldı. Daha sonraki bültenlerde de Ültanır’ın
çalışmalarına sık,sık yer verildi.
Mustafa Özcan Ültanır, Türkiye’nin enerji alanında öncü
isimlerindendir. Siyah-beyaz televizyonun haber
bültenlerinde ise, ayrı bir yeri ve önemi vardır. 1975
Türkiyesi’nde genç bilim adamlarımız yurt dışına
giderken ülkesi için çalışmayı yeğlemiş kişidir. O
günlerde birden fazla Özcan’lara sahip çıkabilseydik
bugünkü Türkiye kuşkusuz çok farklı olacaktı. Yine de
umudumuzu yitirmeyelim. Geleceğimiz aydınlık ve verimli
olsun.
Bu anı tüm ilgililere ve ilgilenenlere saygıyla duyrulur.
|