312. MADDE SABIKALILARI
Hoca ve talebesi nasıl da
umutlanmışlardı?
Oysa Yüksek Seçim Kurulu son noktayı koydu: “Yıllanmış
politikacı Necmettin Erbakan ve talebesi Recep Tayyip
Erdoğan 312. madde sabıkalısıdır.”
Peki Hoca ve talebesi bugüne nasıl geldiler,
anımsatalım...
Kapatılan RP’nin Genel Başkanı yasaklı
politikacı Necmettin Erbakan, 25 Şubat 1994 günü
Bingöl’de yaptığı konuşmada şunları söylemişti:
“Allah’ın izniyle çile devri bitti.
Zulüm bitti. Türkiye’de Rusya’dan daha büyük devrim
oldu. Nasıl komünizm çöktüyse, Türkiye’de de batı
taklitçiliği gavur uşaklığı çöktü. Artık bu ülkede 12
parti yok. 2 tane parti var. Hak ve batıl. RP’nin
dışındakiler hepsi batıldır. Hepsi tek parti sayılır.
Bunlar gavur uşağı. Bu ülkenin evlatlarına ne dediler?
Dinini bir tarafa bırakacaksınız. Ne din ne dünya
bıraktılar.
Bu ülkenin evlatları asırlar boyu
mektebe başlarken besmeleyle başlar. Siz geldiniz bu
besmeleyi kaldırdınız. Ne koydunuz yerine ‘Türküm
Doğruyum Çalışkanım’ Sen bunu söyleyince öbür taraftan
da Kürt kökenli Müslüman evladı, ‘Ya öyle mi, ben de
Kürdüm, daha doğruyum, daha çalışkanım’ deme hakkını
kazandı. O meclis yarın inananların eline geçecek. Bütün
haklar kan dökülmeden verilecek.”
Bu konuşmadan sonra Diyarbakır DGM’de
yargılanan Necmettin Erbakan, 5 yıl siyaset yasağı
almıştı. 22 Şubat 2003 tarihinde sona erecek olan yasak
Erbakan’a siyaset yapma olanağı tanımıyordu.
İstanbul eski Büyükşehir Belediye
Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaderi de ustası
Necmettin Erbakan’la örtüştü.
Erdoğan, 6 Aralık 1997’de Siirt’teki bir
mitingde yaptığı konuşması nedeniyle “Halkı din ve ırk
farklılığı gözeterek, kin ve düşmanlığa dayalı tahrik
ettiği” gerekçesiyle Diyarbakır 3 No’lu DGM’de 10 ay
hapis ve 716 milyon 666 bin lira para cezasına
çarptırılmıştı. Erdoğan,
“Türkiye’de düşünce özgürlüğü yok ve ırk
ayrımı yapılıyor. Referansımız İslamiyet. Bizi, hiçbir
zaman sindiremezler. Batı insanının bile inanç hürriyeti
var. Türkiye’de neden buna saygı gösterilmiyor” dedikten
sonra şu şiiri okumuştu:
“Minareler süngü, Kubbeler miğfer,
Camiler kışlamız, Müminler asker.”
Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürmüştü:
“Türkiye’deki ırk ayrımına kesinlikle
son vereceğiz. Çünkü Refah Partisi diğer partilerle zıt
fikirde. Bizi sindiremezler. Gökler, yerler açılsa,
üzerimize tufanlar, yanardağlar saçılsa yolumuzdan
dönmeyiz. Benim referansım İslamiyet’tir. Bunu yerine
getiremiyorsam, yaşamanın ne anlamı var. Batı insanının
bile inanç hürriyeti var. Avrupa’da ibadete, başörtüsüne
saygı duyuluyor. Ama, Türkiye’de engelleme getiriliyor.
Türkiye’de neden buna saygı gösterilmiyor. Okunan ezanı
kimse susturamayacak. Çünkü, ezanın sustuğu yerde
insanların huzuru olmaz.”
Tayyip Erdoğan’ın başbakanlık hayali bir
şiir yüzünden suya düştü. Tartışmalara neden olan şiirin
kime ait olduğu bir türlü anlaşılamamıştı. Şiiri
seslendiren Recep Tayyip Erdoğan, “şiir Ziya
Gökalp’indir” diyordu. Tarih araştırmacısı-yazar Murat
Bardakçı bu iddiaya son noktayı koydu. Ziya Gökalp’in
kitaplarında “Minareler süngü, kubbeler miğfer” diye
başlayan bir şiir yoktu ama yine Ziya Gökalp’in 1912’de,
Balkan Savaşı sırasında yayınladığı “Asker Duası” adlı
bir başka şiirine “minare”, “süngü”, “kubbe”, “miğfer”,
“kışla” gibi kavramlar ilave edilmişti. O anlamda olayda
“saptırma” ve “montaj” vardı. Araştırma
derinleştirilince şiirin, 1981 yılında vefat eden Cevat
Örnek adında bir şaire ait olduğu anlaşıldı. Şairin
“İlahi Ordu” başlıklı şiiri son olarak 13 Mayıs 1999
tarihli Tempo Dergisi’nde yayınlanmıştı:
“Minareler süngü, kubbeler miğfer,
Camiler kışlamız, mü’minler asker,
Bu ilahi ordu dinimi bekler,
Dillerde tevhid Allahu Ekber.
Mü’minler ordusu Hakk’ın kolunda,
Batılla savaşır dini uğrunda,
Ezelden Ebede Kur’an yolunda,
Allahu Ekber, Allahu Ekber.
Hak dinin rehberi Resul-i Ekrem
İman telkin eder hadisi her dem
Dinimizde yoktur gizli ve mahrem
Doğrudan doğruya Allahu Ekber.”
AKP
ve SP mitinglerine katılanlar bunların görüşlerini
yansıtmıyorlar mı? Ne dersiniz?..( Şırnak,
Cizre-29.09.2002)
İlk Hedef, ekim 2002 yıl:2 sayı:13 s.15-16
|