16.05.2010, Ankara, sınıf arkadaşlarıyla akşam yemeği

 
   
 

DEVRİM ADINA...[1]

  

                6 Mayıs 1972...32 yıl önce üç devrimci gencin darağacında sallandırıldıkları tarih. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan 6 Mayıs günü Ankara’da bir hapishane avlusunda “bağımsızlık, özgürlük, ülke, emekçi” haykırışları arasında yaşamdan uzaklaştırıldılar.

 

Bu üç genç, “Bir avuç azınlığa göre vatanseverlik, vatan satmak, yabancılarla işbirliği yapmak, NATO’yu ve Amerika’yı savunmak, 6 filoyu ağırlamak, milyonlarca köylünün geçimi olan haşhaş ekimini elinden almak, işçinin grev hakkını engellemek, Amerika’ya ve emperyalizme hizmet etmektir. Biz bunlara karşı çıktık...” dedikleri için idam edildiler.

 

Bu üç genç yaşam felsefelerini, inançlarını, düşüncelerini yazdıkları son mektuplarda yazıya döktüler.

 

“ Baba,

Mektup elinize geçmiş olduğu zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. İnsanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler. Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de tereddüte düşmeyeceğimden şüphen olmasın. Oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir. O bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil, Türkiye’de yaşayan Kürt ve Türk halklarının da anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara’da 1969’da ölen arkadaşım Taylan Özgür’ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul’a götürmeye kalkma.

Annemi teselli etmek sana düşüyor. Kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et, onun bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir.

Son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, abimi, kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım.

Oğlun Deniz Geçmiş...”

 

“Babama, Anneme, Kardeşlerime ve Akrabalarıma,

Söyleyecek fazla söz bulamıyorum.

Bir insanın sonunda karşılaşacağı tabii sonuç bildiğiniz sebeplerden dolayı erken karşıma çıktı. Üzüntü ve acılarınızı tahmin ediyorum. İlerde durumu çok daha iyi anlayacağınız inancındayım. Metin olunuz. Üzüntü ve acılarınızı unutmaya çalışınız. Bütün varlığımla hepinize kucak dolusu selamlar, sevgiler!..Yazılacak çok şey var, fakat hem mümkün değil, hem de sırası değil...Candan selamlar

Hüseyin İnan...”

 

“Bütün Akrabalara,

Bu mektubumu okuduğunuz zaman artık aranızda olmayacağım. Mektubumu Senato’nun idamlarımızı tasdik ettiğini öğrendiğim anda yazıyorum. Şundan emin olmalısınız ki, bugüne kadar davama olan inancım sarsılmamıştır. Sehpaya gidene kadar da en ufak bir sarsılma olmayacaktır. Ben halkımın kurtuluşu, Türkiye’nin tam bağımsızlığı için savaştım. Sizler beni tanıyorsunuz.

Bir yıldan beri bu bir avuç sömürücüler, vatan satıcıları, işbirlikçiler elindeki bütün imkanlarla bizi dışardan yardım gören, beyinleri yıkanmış, vatan haini, dışardan emir alan, bölücü diye tanıtmaya ve halkımızdan bizi kopartmaya çalıştılar.

Bu bir avuç azınlığa göre vatanseverlik: vatan satmak, yabancılarla işbirliği yapmak, NATO’yu ve Amerika’yı savunmak, 6. Filoyu ağırlamak, milyonlarca köylünün geçimi olan haşhaş ekimini elinden almak, işçinin grev hakkını engellemek, Amerika’ya ve emperyalizme hizmet etmektir. Biz bunlara karşı çıktık. Bunun için biz vatan haini, onlar yurtsever oldular. Bizi bu mücadeleden dolayı, güya adil mahkemelerinde yargılayan ve yine adil kurumları eliile asacak olanlar bilmelidirler ki, biz halkımızın kurtuluşu ve Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesi uğruna şerefimizle bir defa öleceğiz. Bizi asanlar şerefsizlikleri ile her gün ölecekler...

  Son sözüm; yaşasın işçiler, köylüler! Yaşasın devrimciler! Yaşasın halkımın kurtuluşu ve bağımsızlığı için savaşanlar! Yaşasın tam demokratik Türkiye’nin kurulmasından yana olanlar! Kahrolsun emperyalizm! Kahrolsun faşist koalisyon!

T.Yusuf Aslan...”

 

Halk adına üzerinde durduğu sehpayı ayağınla tepip canını boynundaki ipe bırakanların sayısı yalnız bizde değil tüm dünyada çok çok azdır.

[1] İlk Hedef, mayıs-haziran 2003 yıl:2 sayı:18 s.16-17