DEVRİM ADINA...
6 Mayıs 1972...32 yıl önce üç devrimci
gencin darağacında sallandırıldıkları tarih. Deniz
Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan 6 Mayıs günü
Ankara’da bir hapishane avlusunda “bağımsızlık,
özgürlük, ülke, emekçi” haykırışları arasında yaşamdan
uzaklaştırıldılar.
Bu üç genç, “Bir avuç azınlığa göre vatanseverlik, vatan
satmak, yabancılarla işbirliği yapmak, NATO’yu ve
Amerika’yı savunmak, 6 filoyu ağırlamak, milyonlarca
köylünün geçimi olan haşhaş ekimini elinden almak,
işçinin grev hakkını engellemek, Amerika’ya ve
emperyalizme hizmet etmektir. Biz bunlara karşı
çıktık...” dedikleri için idam edildiler.
Bu üç genç yaşam felsefelerini, inançlarını,
düşüncelerini yazdıkları son mektuplarda yazıya
döktüler.
“ Baba,
Mektup elinize geçmiş olduğu zaman aranızdan ayrılmış
bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de
üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle
karşılamanı istiyorum. İnsanlar doğar, büyür, yaşar,
ölürler. Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre
içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben erken
gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki benden evvel
giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt
etmemişlerdir. Benim de tereddüte düşmeyeceğimden şüphen
olmasın. Oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış
değildir. O bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu
olduğunu biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni
anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil,
Türkiye’de yaşayan Kürt ve Türk halklarının da
anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma
gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim.
Ankara’da 1969’da ölen arkadaşım Taylan Özgür’ün yanına
gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul’a
götürmeye kalkma.
Annemi teselli etmek sana düşüyor. Kitaplarımı küçük
kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et,
onun bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve
unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa
hizmettir.
Son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık
duymadığımı belirtir, seni, annemi, abimi, kardeşimi
devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım.
Oğlun Deniz Geçmiş...”
“Babama, Anneme, Kardeşlerime ve Akrabalarıma,
Söyleyecek fazla söz bulamıyorum.
Bir insanın sonunda karşılaşacağı tabii sonuç bildiğiniz
sebeplerden dolayı erken karşıma çıktı. Üzüntü ve
acılarınızı tahmin ediyorum. İlerde durumu çok daha iyi
anlayacağınız inancındayım. Metin olunuz. Üzüntü ve
acılarınızı unutmaya çalışınız. Bütün varlığımla
hepinize kucak dolusu selamlar, sevgiler!..Yazılacak çok
şey var, fakat hem mümkün değil, hem de sırası
değil...Candan selamlar
Hüseyin İnan...”
“Bütün Akrabalara,
Bu mektubumu okuduğunuz zaman artık aranızda
olmayacağım. Mektubumu Senato’nun idamlarımızı tasdik
ettiğini öğrendiğim anda yazıyorum. Şundan emin
olmalısınız ki, bugüne kadar davama olan inancım
sarsılmamıştır. Sehpaya gidene kadar da en ufak bir
sarsılma olmayacaktır. Ben halkımın kurtuluşu,
Türkiye’nin tam bağımsızlığı için savaştım. Sizler beni
tanıyorsunuz.
Bir yıldan beri bu bir avuç sömürücüler, vatan
satıcıları, işbirlikçiler elindeki bütün imkanlarla bizi
dışardan yardım gören, beyinleri yıkanmış, vatan haini,
dışardan emir alan, bölücü diye tanıtmaya ve halkımızdan
bizi kopartmaya çalıştılar.
Bu bir avuç azınlığa göre vatanseverlik: vatan satmak,
yabancılarla işbirliği yapmak, NATO’yu ve Amerika’yı
savunmak, 6. Filoyu ağırlamak, milyonlarca köylünün
geçimi olan haşhaş ekimini elinden almak, işçinin grev
hakkını engellemek, Amerika’ya ve emperyalizme hizmet
etmektir. Biz bunlara karşı çıktık. Bunun için biz vatan
haini, onlar yurtsever oldular. Bizi bu mücadeleden
dolayı, güya adil mahkemelerinde yargılayan ve yine adil
kurumları eliile asacak olanlar bilmelidirler ki, biz
halkımızın kurtuluşu ve Türkiye’nin bağımsızlık
mücadelesi uğruna şerefimizle bir defa öleceğiz. Bizi
asanlar şerefsizlikleri ile her gün ölecekler...
Son sözüm; yaşasın işçiler, köylüler! Yaşasın
devrimciler! Yaşasın halkımın kurtuluşu ve bağımsızlığı
için savaşanlar! Yaşasın tam demokratik Türkiye’nin
kurulmasından yana olanlar! Kahrolsun emperyalizm!
Kahrolsun faşist koalisyon!
T.Yusuf Aslan...”
Halk adına üzerinde durduğu sehpayı ayağınla tepip
canını boynundaki ipe bırakanların sayısı yalnız bizde
değil tüm dünyada çok çok azdır.
|