DÜŞMAN DA KAHRAMAN…
1934 yılının Mart ayında Çanakkale’ye gidecek bir bakan
Atatürk’ün huzuruna çıkar. Gezi programını, neler
yapacağını anlattıktan sonra başka emriniz var mı diye
sorar.
Atatürk, Orada Mehmetçik anıtının başında şehitleri
anacaksınız ve şöyle diyeceksiniz der:
“Sizleri saygı ve şükranla anıyoruz. Siz olmasaydınız
ve siz göğüslerinizi çelik kalelere siper etmeseydiniz
bu boğaz aşılır, İstanbul işgal edilir, vatan toprakları
istilaya uğrardı.”
- Evet efendim.
- Çanakkale’de yalnız bizim şehitlerimiz yok. Bu
topraklar üzerinde kanlarını döken insanları da, o
kahraman düşman savaşçılarını da saygı ile anacaksınız.
Bakan, kendisinden ne söylemesi gerektiğini sorar. Bunun
üzerine Atatürk şu yazacaklarımı orada okursun
der:kağıdı alır, yazar:
“BU MEMLEKETİN TOPRAKLARI ÜSTÜNDE KANLARINI DÖKEN
İNGİLİZ,
FRANSIZ, AVUSTRALYALI, YENİ ZELLANDALI, HİNTLİ
KAHRAMANLAR!
BURADA BİR DOST VATANIN TOPRAĞINDASINIZ.
HUZUR İÇİNDE UYUYUNUZ.
SİZLER, MEHMETÇİKLERLE YAN YANA, KOYUN KOYUNASINIZ.
UZAK DİYARLARDAN EVLATLARINI HARBE GÖNDEREN ANALAR!
GÖZYAŞLARINIZI DİNDİRİNİZ. EVLATLARINIZ BİZİM
BAĞRIMIZDADIR.
HUZUR İÇİNDEDİRLER VE HUZUR İÇİNDE RAHAT RAHAT
UYUYACAKLARDIR.
ONLAR, BU TOPRAKTA CANLARINI VERDİKTEN SONRA ARTIK BİZİM
EVLATLARIMIZ OLMUŞLARDIR!”
Bu söylev yabancı basına ulaştıktan sonra Türkiye’ye
haftalarca,aylarca Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan
sevgi ve minnet mektupları yağar.
Falih Rıfkı Atay’ın “Atatürk Denizi’nden Damlalar”
kitabından aktardığımız bu öyküde yer alan Türklerin
duygu yüklü sözlerine İngiliz Komutan General Hamilton,
“Gelibolu Askerlerine” adlı kitabının önsözünde
şöyle karşılık verecektir:
“GELİBOLU ASKERLERİNE…
Güneş göklerden silinmedikçe, dünya sonsuz karanlığa
gömülmedikçe, unutulmayacaksınız… Çünkü sizler, Hektor
ve Aşil’le başlamış olan o Çanakkale geleneğinin bir
bölümünü oluşturuyorsunuz. Aradan birkaç bin yıl daha
geçince, her iki ‘menkıbe’ birleştirilmiş olacaktır… Ve
ister Homer’in bizlere anlattığı gibi ‘çeliğinin sesi
göklere yükselmiş’ olan Aşil’in mızrağı olsun, isterse
Asyalı Annie’nin elli kiloluk mermisi olsun, tanrı’nın
indinde pek farklı olmayacaktır.”
İlk Hedef, mart 2002, yıl:1 sayı:6 s.46
|