MANASTIRLI AHMET HAMDİ BEY
Hamdi Bey telgrafçıdır. “Telgrafçı Manastır’lı Hamdi
Bey” adıyla anılmıştır. 16 Mart 1920 tarihinde,
İstanbul’un İngilizler tarafından işgal edilmeye
başlandığını Ankara’ya Müdafaa-i Hukuk Hey’et-i
Temsiliyesi’ndeki Mustafa Kemal’e ilk haber veren
telgrafçımızdır.
Hamdi Bey, nöbetçi memur bulunduğu görevinde, bu tarihi
olayı saat onda, Ankara’ya şu satırlarla iletir:
“Ankara’da Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne,
Bu sabah, Şehzadebaşındaki muzika karakolunu, İngilizler
basıp, oradaki askerlerle, İngilizler müsademe ederek
neticede şimdi İstanbul’u işgal altına alıyorlar. Berayi
malumat maruzdur.
Manastırlı Hamdi.”
Haberi alan Mustafa Kemal Paşa, Manastır’lı Hamdi Bey’in
bu telgrafının altına kurşun kalemiyle:
“Serian Kolordular’a benim imzamla-M.Kemal”
işaretini koyarak, işgal olayının gelişmesi hakkında
yeni bilgileri beklemeye başlar. Nitekim Manastır’lı
Hamdi Bey bilgi vermeye devam ederek, en güvenilir
arkadaşlarının ve herkesin, işgalin gittikçe yayılmaya
devam ettiğini söylediklerini, hatta Harbiye’ye de
girildiğini ve Beyoğlu telgrafhanesinin önünde İngiliz
askerlerinin bulunduğunu, fakat telgrafhaneyi işgal edip
etmeyeceklerini o an için bilmediğini de bildirir.
Bu sırada, Harbiye telgrafhanesinden memur Ali de,
Mustafa Kemal’e şu bilgiyi iletir:
“Sabah İngilizler basarak altı kişi sehit ve onbeş kadar
da mecruh oldu. Şimdi, İngiliz askerleri dolaşıyor.
Şimdi, işte, İngiliz askerleri nezarete giriyorlar. İşte
içeri giriyorlar. Nizamiye kapısına. Teli kes!
İngilizler buradadır.”
Kısa bir süre sonra Manastır’lı Hamdi tekrar Mustafa
Kemal Paşa’yı bularak şu satırları geçer:
“Paşa hazretleri,
Harbiye telgrafhanesini de İngiliz bahriye askeri işgal
edip, teli kat ettiği gibi, bir taraftan Tophane’yi
işgal ediyorlar. Bir taraftan zırhlılardan asker ihraç
olunuyor. Vaziyet vahamet kesbediyor efendim. Sabahki
müsademede 6 şehit, 15 mecruhumuz vardır. Paşa
hazretleri, Emr-i devletlerine muntazırım.
16 Mart 1920
Hamdi”
Hamdi Bey, biraz sonra şöyle devam eder:
“Sabahki, bizim asker uykuda iken, İngiliz bahriye
efradı karakola gelip işgal etmekte iken, askerimiz
uykudan şaşkın kalkınca müsademeye başlanıyor. Neticede
bizden altı şehit, onbeş mecruh olup, bunun üzerine
zaten mel’anetlerini tasavvur etmiş ki hemen zırhlıları
rıhtıma yanaştırıp Beyoğlu cihetini ve Tophane’yi işgal
edip, bir taraftan Harbiye Nezareti’ni işgal etmişler,
hatta şimdi ne Tophane ve ne de Harbiye telgrafhanesini
bulmak kabil olmuyor. Şimdi de haber almış olduğuma
nazaran Derince’ye kadar tevessu ediyormuş efendim.
İşte Beyoğlu telgrafhanesi de yok. Orasını da işgal
ettiler galiba. Allah muhafaza buyursun. Burasını işgal
etmesinler. İşte Beyoğlu telgraf memurları, müdürleri
geldiler. Kovmuşlar.
Bir saate kadar burası işgal olunacaktır. Şimdi haber
aldım efendim.”
Telgrafçı Hamdi Bey’in o günlerde gösterdiği büyük
cesaret ve görev tutkusunu Mustafa Kemal Atatürk, her
vesileyle, takdir dolu cümlelerle anar. Ve Nutuk’ta,
Hamdi Bey’e özel yer ayırarak minnet duygularını şöyle
dile getirir:
“Bu hamiyetli ve cesur Manastır’lı Hamdi Efendi
olmasaydı, İstanbul felaketinden kim bilir haber almak
için, ne kadar intizarlar içinde kalacaktık. İstanbul’da
bulunan nazır, meb’us, kumandan, teşkilatımız mensupları
içinden bir zat çıkıp vaktiyle bize haber vermeyi
düşünememiş olduğu anlaşılıyor. Demek ki cümlesini
heyecan ve halecan kaplamıştı. Bir ucu Ankara’da bulunan
telin İstanbul’da bulunan ucuna yanaşamayacak kadar
şaşkın bir hale gelmiş olduklarına bilmem ki hükmetmek
caiz olur mu? Telgraf memuru Hamdi Efendi bilahare
bizzat Ankara’ya gelerek karargâhımız telgraf
memurluğunu ifa etmiştir. Kendisine borçlu olduğum
teşekkürü burada alenen ifade etmeyi, milli ve vatani
vazifelerimden addederim.”
90 yıl sonra bugün, kendisini rahmetle anıyoruz.
|