11.02.2012, Dünya Öykü Günü-Ankara, Ahmet Say, Şemsettin Dermez, Selim Esen, Aslan Kavlak

 
   
 

OLAYLARIN İÇİNDEN 5

Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı oldu ya hükümette bir panik bir panik… Yandaş medya da öyle… Kemal Bey zeki ve sakin bir devlet adamı. TV’de kendisine yöneltilen, “Sizin İstanbul’da yolunuzu bulamayacağınız ve kaybolacağınız söyleniyor, ne dersiniz?” sorusuna, “Ben İstanbul’a yolumu bulmaya gelmedim ki yolunu bulanlardan hesap sormaya geldim” yanıtını verdi. Yine çok sakindi! Kılıçdaroğlu Türkiye ve İstanbul için bir umuttur…

*

                Kriz kartopuna benziyor. Yamaçtan aşağıya yuvarlandıkça büyüyor, büyüyor ve önüne ne gelirse yutarak yoluna devam ediyor. Kime, neye sert biçimde çarpıyorsa paramparça ediyor, yine yoluna devam ediyor. Prof. Şükrü Kızılot, İzmir’de düzenlenen bir panelde, resmi verilere dayanarak, “2009 karanlık bir yıl olacak” demişti. Karanlık erken çöktü.

                35 bin küsur işyerinin kapısına 2009 gelmeden kilit vuruldu. Çalışanları işsiz kaldılar. Çoluk, çocukları ile aç ve açıkta bırakıldılar.

En çok işsiz kalan illerden biri de Bursa… 11 ayda 35 bin 300 işyeri kapanmış. Eskiden, kapanan işyerinden çok daha fazlası açılırdı ve denge mutlaka sağlanırdı. Şimdi durum tersine döndü… Çünkü küresel kriz vurdukça vuruyor. Bu, 2001 krizine benzemiyor, teğet değil delip geçiyor.

*

                Bu arada semirenler yine bildik insanlar… Önce mısır ithalatı, sonra tavuk ve likit yumurta ile ortaya çıkan, babası hakkında TBMM’de üç kez gensoru önergesi verilmesine neden olan, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın oğlunun şirketine gübre hammaddesi fosforik asit için ithalatçı belgesi verildiği ve bu sayede tekel oluşturularak, gübre fiyatlarının yüzde 300 artmasına neden olduğu öne sürüldü. Ankara’da toplanan ve TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın da katıldığı 7.Ulusal Tarım Kongresi’nde konuşan Ceyhan Ziraat Odası Başkanı Yavuz Tezcan, gübre ve mazot fiyatlarındaki artıştan şikâyet ederek, “Gübrenin ham maddesi olan fosforik asit ithalatını, bir baklanın oğlu yönlendiriyor” dedi. Tezcan, sorular üzerine bu kişinin daha önce de mısır ithal ettiğini belirterek Abdullah Unakıtan’ı işaret etti.

Hatırlayacaksınız, oğul Unakıtan’ın fosforik asit işine gireceğini ve bu konuda girişimlerde bulunduğunu ilk kez AKP Balıkesir eski milletvekili Turhan Çömez gündeme getirmişti. Çömez, “Balıkesir’de oğul Unakıtan, üç fabrika kurdu. Hem de bu iktidara muhalif bir Belediye Başkanının bölgesinde. Bu nedenle o belediyeye, Maliye Bakanınca 50 milyar yardım yapıldı. Ben o zamanlar mahrumiyet bölgesi Sındırgı Belediyesine Maliye’den para yardımı istedim. Beş kuruş göndermediler” demişti. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın oğlu Abdullah Unakıtan’ın şirketlerinden biri olan AB Gıda, yüzde 20 gümrük vergisiyle 4 bin ton mısır ithal etmiş ve bu ithalatın ardından vergi oranı yüzde 45’e yükseltilmişti. Kemal Unakıtan da bu mısırların oğlunun tavuk çiftlindeki tavuklar için ithal edildiğini söylemişti. Adı ilk kez İskenderpaşa Cemaati mensuplarının ortağı olduğu Bedir Dış Ticaret adlı şirkette ortaya çıkan Abdullah Unakıtan, şimdi de kremşanti üretmeye başladı. Markası ‘Lick’. Türkçesi mi? Yalamak, yutmak…

*

                25 Temmuz 1951’de DP hükümeti tarafından Türk vatandaşlığından çıkarıldı. 58 yıl sonra 5 Ocak 2009’da karar AKP hükümeti tarafından yürürlükten kaldırıldı. 10 Ocak 2009’da resmi gazetede yayımlandı. Nazım Hikmet davası Ergenekon’da olduğu gibi hukuki değil siyasiydi. Onu 15 yıl hapse mahkûm eden askeri hâkim Kazım Yalman kararını, “Ordu içinde kışkırtma çıkarmak isteyen Nazım Hikmet, Askeri Ceza Kanunu’nun 94.maddesine göre mahkûm edilmiştir”, biçiminde açıklarken bir sonraki davanın soruşturmasını yürüten savcı Haluk Şehsuvaroğlu, davanın hukuki değil siyasi olduğunu öne sürerek istifa etti. Kısa bir süre sonra da yargıçlıktan ayrıldı. Mahkeme başkanı amiral Hüsnü Gökdenizer de, “ortada hiçbir şey yok”, diyerek istifasını verdi. Ama sonuç değişmeyecekti. Gazetelere verdiği makaleler yüzünden 1925 yılında Ankara İstiklal Mahkemesi’nde başlayan yargı süreci 1938 yılında toplam 28 yıl hapse dönüştü. 12 yılı aşkın süre cezaevlerinde yattı. 1950 yılında çıkarılan afla serbest kaldı. 48 yaşında yeniden askerlik yapmaya çağırılması ve öldürüleceği yolundaki duyumlar üzerine yurt dışına kaçtı. Artık hukukun üstünlüğüne inanmıyordu. Bulunduğu mekânda ışıklar içinde olsun.

(Devamı var)