OLAYLARIN İÇİNDEN 2
İsrail ve Hamas’ın konu edildiği bir
panelde Türkiye’nin ne işi var? Türkiye Hamas’ın
temsilcisi mi?
*
Davos’ta yanlı davranan oturum
yöneticisine haklı sinirlenmesi ile İsrail
Cumhurbaşkanının saldırgan tavrına çıkışlarını teslim
etsek de sinirlerine hakim olamayan Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanının, seksen yaşını aşmış Nobel Barış Ödülü
sahibi Peres’e ‘sen’ diye hitap etmesi hangi diplomasi
kuralına, hangi devlet adamlığı tarifine uyabilir?
“Ben kabile Başbakanı değilim” dediğinde karşısındakine,
“kabile devleti başbakanı” gibi hakaret etmesi nasıl
değerlendirilebilir? ‘Dik duruş’ olarak sunulan bu olay
diplomasi dilinde nasıl çözümlenebilir? Panel’i terk
edip İstanbul’da “Davos fatihi…”, “Dünya lideri
Başbakan…”, “Avrupa’yı titreten kahramanlar kahramanı
geliyor…” haykırışlarıyla karşılanan Erdoğan’a ve
şakşakçı yalaka takımına sormak gerekmez mi?
Madem ezilen halkların yanındaydınız neden kapitalizmin
kalesi Davos’a gittiniz?
Eli kanlı İsrail yönetimi ile panel gibi ciddi olmayan
bir ortama neden girdiniz?
Aynı dili konuşan ülkelerin hiçbirisi Hamas’ı
savunmazken, terk ettiğiniz panelin bir diğer
katılımcısı olan, Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa,
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un
uyarısıyla yerine otururken, Türkiye’yi tüm dünyanın
terör örgütü saydığı Hamas’ın yandaşı konumuna niye
soktunuz?
Size sormazlar mı:?
Kafamıza çuval geçirdiklerinde neredeydiniz?
Annan Planı dayatıldığında neden sustunuz?
AB Türkiye’nin üyeliği konusunda dayatmalarını,
kabadayılığını sürdürürken, neden “Brüksel benim için
bitmiştir. Bir daha gelmem” demediniz? Devlet adamı
sıfatı taşıyan hiç kimsenin sergileyemeyeceği ruh halini
Davos’ta yansıtan bir adama olsa olsa ‘hoş geldiniz
Kurşçev’ ya da “hoş geldiniz Chavez’ denebilir.
‘Kasımpaşa Davos’a taşındı’ yorumu da yapılabilir. Böyle
bir başbakanın ülkesi uluslararası arenada yalnızlığa
itilir. Ama hiç kuşkunuz olmasın Davos olayı devlet
adamı terbiyesi görmemiş olmanın yarattığı bir sorundan
bir halk kahramanı çıkaracaktır. (!) Peki, Batı ne
yapacaktır? Erdoğan, “Barış görüşmelerine Hamas dâhil
edilmelidir. Dışlanması yanlış olur,” demişti ya, “onu
ve Türkiye’yi dışlayalım,” diyecektir.
*
Nitekim,
ABD’nin en saygın gazetesi Washington
Post, dünyadaki 50’den fazla Müslüman ülke arasında
Türkiye’nin Batı açısından özel bir konumu bulunduğunu
belirterek, AKP döneminde Türkiye’nin bu özelliğini
kaybetmekte olduğunu ve “Muhtemelen yeni Başkan
Obama’nın gözde Müslüman ülkesi” olamayacağını yazdı.
Washington Enstitüsü Yakın Doğu Araştırmaları kıdemli
uzmanı Soner Çağatay’ın imzasıyla yayınlanan yazıda,
Türkiye’nin bir NATO müttefiki, Avrupa Birliği üyeliğine
aday bir ülke, liberal bir demokrasi ve İsrail ile
ilişkileri olan Müslüman bir ülke olduğu hatırlatılarak,
AKP döneminde ülkenin bu özelliklerini kaybetmekte
olduğu ileri sürüldü. “Liberal politikalar bir bir
kayboluyor. AB üyelik görüşmeleri durmuş durumda. İran
gibi Batı karşıtı devletlerle bağlar güçlenirken, İsrail
ile ilişkiler zayıflıyor. Başbakan Erdoğan son olarak da
İsrail Devlet Başkanını insanları öldürmekle suçlayıp
toplantıyı terk etti”, değerlendirilmesi yapılan yazıda
AKP’nin 6 yıllık bir iktidar döneminden sonra Türkiye’yi
artık daha az özgür, daha az eşit bir ülke yaptığı ve
medyadaki engelleme girişimleri ile kadın-erkek
eşitliğinde yaşananların bunun göstergesi olduğu öne
sürüldü. Washington Post’taki yazıda, AKP’nin 2007
yılında çıkardığı internet yasasına dayanarak ‘You Tube’
adlı siteyi kapatan tek Avrupa ülkesi olduğu da
belirtildi.
Yazıda, BM Kalkınma Programı’nın yaptığı
bir araştırmaya göre kadın-erkek eşitliğinde Türkiye’nin
2002’de 63.sırada iken bugün 90. Sıraya düştüğü de
vurgulandı. Türkiye’nin, kadınların siyasi, ekonomik ve
toplumsal olarak Suudi Arabistan’ın bile gerisine
düştüğü belirtilen yazıda, bugün yaşanmakta olan
anti-semitik gelişmelerin siyasi iktidar tarafından
cesaretlendirildiğinin altı çizildi. AKP döneminde
giderek Batı’dan uzaklaşan Türkiye’nin, kendini İslamcı
rejim veya davaların yanında konumlandırdığı iddia
edilen yazı şöyle sona eriyor:
“Türkiye bu tavırlarıyla sadece Avrupa’dan değil,
ABD’den de uzaklaşıyor. Eğer Erdoğan’ın AKP’si
liberalizm karşıtlığına hizmet etmeye devam eder dış
politikasında dini esas almakta ısrar ederse artık özel
olmayacak. Dahası Türkiye’ye yazık olacak.”
(Devamı yarınki sayımızda) |