POLİS
TELSİZİ
Katran
zifiri karanlığı delen siren sesi beş katlı apartmanın
önünde hırlayarak sustu. Polis aracının içinden bir ses
heyecanla, “Kırkbeş Oniki… Merkez, Kırkbeş Oniki…
Merkez” anonsunu yaptı. Sonra devam etti:
“Merkez alet kontrol.” Merkez: “Elinizdeki alet değil,
cihaz.” Kırk beş Oniki: “Aletin
cihaz olduğu anlaşıldı merkez.” Yanıtını verdi.
Külüstür polis aracındaki 3 polis Kavaklıdere
Karakolu’na gelen bir telefon üzerine
Kuzgun sokak’taki 23 numaralı binaya gelmişlerdi.
Telefonu açan 2.katta oturan şair
Hüsamettin Ünsal’dı. Kapı komşusu Ferdane Hanım’ın yine
sevgilisiyle kavga etmekte olduğunu, canhıraş sesler
arasında “Yandım anam…” nidasını duyduğunu söylemiş,
“Cinayet var!” demişti.
Saat gece yarısını çoktan geçmişti…
Araçtan inen 2 polis apartman kapısına
yöneldiklerinde nereden geldiği belli olmayan silah
sesleri üzerine yere kapaklandılar. Telsizi olan memur:
“Merkez tarandık.” Derken Merkez’den, “Hayır, efendim
aranmadınız…” Yanıtı geldi.
*
Kavaklıdere Karakolu’nda altıncı yılını
dolduran polis memuru Sabahattin, yedi çocuklu yoksul
Yozgatlı bir ailenin tek erkek evladıydı. Ankara’da
oturan ve eşi komiser olan en büyük ablası’nın kocasının
yardımıyla önce bekçi olmuş sonra da polis memurluğuna
terfi etmişti. İşini, arkadaşlarını seviyor, Tek kanallı
devlet televizyonunun ilgiyle izlenen dedektif
dizisindeki baş rol oyuncusu komiser Colombo gibi olmayı
hayal ediyordu. Dizi iyiydi de Sabahattin dizide
izlediklerini uygulamakta zorlanıyordu.
Yine araçla çıkılan bir devriye
görevinde, müdürü ile arasında şu konuşma geçti:
“Müdürüm araç intikal etsin mi?”
“Etsin ama içinde şöförü de olsun.”
*
Anarşinin kol gezdiği, sokakların teröre
teslim olduğu günlerdi… Üniversitelerde asayiş
sağlanamıyordu. Her gün birkaç gencin yaşamını yitirmesi
tüm ülkeyi yasa boğmuştu. Analar, babalar, kardeşler
bugün ne olacak kaygısıyla adeta diken üstünde
oturuyorlardı.
Üniversitelerin, yüksekokulların
çoğunlukta olduğu Ankara’nın Beşevler semtinin
güvenliğinden Çankaya Emniyet Amirliği sorumlu
tutulmuştu.
Haftayı sakin geçiren üniversite
gençliği, Cuma gününe hazırlanıyordu. Adana’da karşı
grupla girdikleri çatışmada yaşamlarını kaybeden bazı
arkadaşlarını Ankara’da toprağa vereceklerdi.
Üniversiteliler önce okul binası önünde
bir tören düzenlediler. Hoca’lar, öğrenciler ateşli
konuşmalar yaptılar. Sonra kortej mezarlığa doğru yola
çıktı.
Çankaya Emniyet Amirliğinin asayiş
şubesi memurları da her zaman olduğu gibi olayı
izlemekteydi. Bir olay çıkmasından kuşku duyan ekip
amiri, olay yerindeki güvenlik görevlilerine sordu:
“Camide son durum nedir?” Yanıt yine ilginçti:
“Cenazeler mezarlığa seyir halindeler…
*
Bayram günü doğmuştu… Köyün ananesi bu
gün doğan çocuklara “Bayram” adının verilmesini
öngörüyordu.
Bayram büyüdü, büyük şehrin yolunu
tuttu. Başarılı bir eğitimden sonra polis memuru olmaya
hak kazanmıştı. İlk görev tayini Bahçelievler Karakolu
oldu. Henüz çalışma arkadaşlarıyla tanışmıştı ki Kurban
Bayramı geldi çattı. Karakol Amiri Bayram’ı semt pazarı
yanında kurulan kurbanlık hayvan çadırlarının
güvenliğinden sorumlu tutmuştu. Bayram zimmetindeki
telsizi ile önemli gördüğü olayları amirine
bildirecekti.
Arife günü bir celep koşarak yanına
geldi.
“Polis emmi tosunum kayboldu…”
Bayram, olayı dinledikten sonra telsizi eline aldı,
amirini aradı:
“Amirim,
orta kilolu, kara renkli, boynuzlu bir tosun kaybolmuş.”
Amir genel anons yapmaya karar verdi:
“Anlaşıldı… İstasyonlar not alın. Kaybolan tosun eşkâli
veriyorum.”
*
Ankara’nın gece eğlence merkezi Çankırı caddesi’nde
olaysız gün geçmezdi. Tabarin Bar, Anamur Gece Kulübü,
Ana’nın Yeri mimli mekânlardı. Her gece, ama her gece,
birinden birinde mutlaka bir olay çıkardı.
Hafta sonunun bereketi ile hıncahınç
dolan Ananın Yeri’nde gece yarısı dananın kuyruğu koptu.
Karşı masada müşteri yanında oturan yabancı konsomatrisi
gözüne kestiren orta yaşlarında, kel kafalı adam Adanalı
pamuk tüccarıyla kavgaya tutuşmuştu. Garsonların araya
girmesi fayda etmedi. Polis çağırıldı. Anafartalar Polis
Karakolu görev alanındaki kavga için ekip otosunu aradı:
“Ana’nın Yeri’nde kavga ihbarı var. Ekip intikal etsin…”
Anonsu duyan ekip otosu yanıt verdi:
“Ana’nın Yeri’ne ekiple seyir halindeyiz.”
*
Gelinle güvey el ele salona girdiklerinde gecenin
sıcağında dövülen davula hep bir ağızdan eşlik edenler:
Tuz kabını tuzsuz koyan
Koca evi de ıssız koyan
Anasını kızsız koyan
Yarenim kınan kutlu olsun
Orda dirliğin tatlı olsun, diye söylendiler…
3370:
"Bir minibüs at arabasına çarpmış, at vefat etmiş".
Merkez:
"Başın sağ olsun evladım.
5690:
"Burada çekilmesi gereken bir araç var".
5491:
"Efendim, ben sahilden intikal ediyum".
Merkez:
"91, sen bulunduğun yerde kal, 31 çeksin".
7553:"Kaçan
aracı takip halindeyiz".
Merkez:
"Anlaşıldı. Mevkiiniz?"
7553:"Kaybolduk
Merkez!..."
Merkez:"Mevkiiniz?"
4566:"Cumhuriyet
caddesi".
Merkez:"Tam
mevkiiniz?"
4566:"Arabadayız
Merkez".
5452:
"Bahse konu aracı aldık, inceliyoruz, tamam"
Merkez:
"Araç alkollü mü?"
5452:
"Olumsuz efendim, araç dizelmiş".
4512:
"Merkez, hırsız kaçıyor!"
Merkez:
"Anlaşıldı, nereden nereye kaçıyor?"
4512:
"Şuraya doğru kaçıyor".
Merkez:
"Biri 4512'den telsizi alsın, adam gibi tarif etsin".
3345:
"Yonca Evcimik konserindeki son durum nedir?"
6220:
"Henüz Abone'yi söylemedi amirim".
5433:
"Caddede şüpheli bir paket var."
Merkez:
"Anlaşıldı, çevre güvenliğini alın,
pakete dokunmayın. Uzman ekip seyir halinde
5433:
<3 dakika sonra>
"Uzman ekibe gerek yok. Paket boş".
Merkez:
"Nereden anladınız,
'Çevre güvenliğini alın' demiştik".
5433:
" Üzerinden kamyon geçti efendim".
Merkez:
"İskeledeki aracın belgelerini alın".
5426:
"Araç feribota binmekte..."
Merkez:
"Belgeleri muhakkak alın".
5426:
"Doğrudur Merkez, ben de feribota biniyorum".
5426:
<5 dakika sonra> "Aracın belgelerini aldım".
Merkez:
"Derhal merkez karakoluna intikal edin".
5426:
"Olumsuz Merkez. Feribot hareket etti. Ben karşıya
geçiyorum. 17.00 feribotu ile dönerim".
Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Feyzullah Arslan’ın
"Polisin Hatıra Defterinden" kitabından |